Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10973 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 13258 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : Edirne 1. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 27/05/2014NUMARASI : 2014/56-2014/240Davacılar K.. P.. ve diğeri tarafından, davalı T.. Ç.. aleyhine 27/01/2014 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 27/05/2014 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.Dava, haksız şikayet nedeniyle uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, istemin bir bölümü kabul edilmiş; karar, davalı tarafından temyiz edilmiştir.Davacılar, SS G. Yapı Kooperatifi yönetim kurulu başkan ve yardımcısı olduklarını, davalının da muhasip üye olduğunu, haklarında savcılığa şikayet dilekçesi vermesi nedeni ile görevi kötüye kullanma suçundan yargılandıklarını ve beraat ettiklerini, davalının kendilerinin görevlerini kötüye kullanmadıklarını bilmesine karşın haklarında şikayetçi olmasının kişilik haklarını zedelediğini iddia ederek uğradıkları manevi zararın ödetilmesi isteminde bulunmuşlardır.Davalı, yasal şikayet haklarını kullandığını, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.Mahkemece, davacıların ceza mahkemesince yargılanıp beraat ettiklerini, ceza mahkemesinde belirlenen maddi olguların hukuk hakimi yönünden bağlayıcı olduğunu davalının şikayeti üzerine haklarında kamu davası açılması nedeni ile yaşadıkları çevrede küçük düştüklerini, sadece şahsi şüphelerine dayanarak görevi kötüye kullanma iddiasında bulunmaması gerektiğini, davalının iftira niteliğindeki sözlerinin davacıların kişilik haklarına saldırı niteliği taşıdığı gerekçesi ile istemin bir bölümünün kabulüne karar verilmiştir. Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir”şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.Anayasanın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasanın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25.maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, BK.nun 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlemiştir.Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.Dosya içindeki bilgi ve belgelerden, davacıların yönetim kurulu başkan ve yardımcısı, davalının da muhasip üye olduğu, SS Göknar Konut Yapı Kooperatifinin toplantılarına davalının çağrı kağıdı ile çağrılmadığı, toplantıların davacılar tarafından yapıldığı, davalının toplantılara davet edilmemesi nedeni ile ve harcamaların denetlenmemesi nedenleri ile şikayetçi olduğu, savcılık soruşturması sonunda davacılar hakkında kamu davası açmaya yeterli delil görülmesi üzerine haklarında görevi kötüye kullanma suçundan dava açıldığı, yargılama sonunda davacıların delil yetersizliğinden beraat ettikleri anlaşılmaktadır.Şu durumda, muhasip üye olan davalının toplantılara çağrı kağıdı ile davet edilmediği anlaşıldığına göre en azından davacılar hakkında şikayetçi olmasında olağan kuşku ve somut emarelerin bulunduğunun kabulü ile istemin tümden reddi yerine, bir bölümünün ödetilmesine karar verilmesi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre öteki temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 08/10/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.