Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 10944 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 180 - Esas Yıl 2016
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDavacı ... vekili Avukat ...tarafından, davalı ... aleyhine 30/09/2011 gününde verilen dilekçe ile rücuen tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 26/02/2015 günlü kararın Yargıtay’da duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından, duruşmasız olarak incelenmesi de davacı vekili tarafından istenilmekle daha önceden belirlenen 08/11/2016 duruşma günü için yapılan tebligat üzerine duruşmalı temyiz eden davalı vekili Avukat ... ile karşı taraftan davacı vekili Avukat ... geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra taraflara duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyanın görüşülmesine geçildi. Tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Dava, rücuen tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.Davacı idare; davalının ... Çocuk Hastanesinde görevli doktor olduğunu, yüksek ateş şikayeti ile getirilen dava dışı bebeğin muayenesinin davalı doktor tarafından yapılarak evine gönderildiğini, ilerleyen saatlerde bebeğin ateşinin yükselmeye devam ettiğini ve neticesinde yaşamını yitirdiğini, bebeğin yakınları tarafından ... 1. İdare Mahkemesinin 2009/569 esas sayılı dosyası üzerinden açılan dava neticesinde davacı idare aleyhine hüküm kurulduğunu, yapılan icra takibi üzerine dosya borcunun ödendiğini, ödemenin yapılmasına davalı doktorun kusurlu eylemlerinin neden olduğunu belirterek ödenen bedelin rücuen tazminini talep etmiştir.Davalı, meydana gelen olayda kusurunun bulunmadığını belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.Mahkemece, objektif olarak davalı doktorun daha özenli olması, en azından ateşli olarak hastaneye gelen çocuğu gözetim altında tutması gerektiği, ancak hastanenin hizmet kusuru göz önüne alındığında davalı doktorun tamamen kusurlu sayılmasının hakkaniyetli olmadığı, somut olgular karşısında hastane ile doktorun eşit oranda kusurlu olduğunun kabulü gerektiği gerekçeleri ile istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.Davalı hakkında davaya konu ölüm olayı nedeniyle ...Asliye Ceza Mahkemesinin 2008/278 esas sayılı dosyası üzerinden kamu davası açılmış, davalı doktor kusurlu bulunarak mahkumiyetine ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir.Ceza dosyasında alınan ... ... . Kurulunun 30/01/2008 tarihli raporunda; doktorun eyleminin tıp kurallarına uygun olmadığı belirtilmişken, aynı dosyada alınan ... 11-12/02/2010 tarihli raporunda davalı doktora kusur atfedilemeyeceği bildirilmiştir. Çelişkinin giderilmesi için ... Kurumu Genel Kurulundan alınan 23/12/2010 tarihli raporda davalı doktorun eyleminin tıp kurallarına uygun olmadığı oy çokluğu ile mütalaa edilmiştir. Ceza mahkemesince bu son rapor hükme esas alınarak davalının mahkumiyetine karar verilmiştir. ... 1. İdare Mahkemesinin 2009/569 esas sayılı dosyasında; ceza dosyasında alınan 30/01/2008 tarihli ilk ... Kurumu raporu hükme esas alınarak 21/07/2010 tarihinde davacı idare aleyhine hüküm kurulmuştur.Eldeki tazminat dosyası kapsamında; ... . Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalında görevli çocuk enfeksiyon hastalıkları uzmanı olan öğretim üyesi Prof. Dr. ... tarafından hazırlanan 20/10/2014 tarihli raporda davalının uygulamalarının tıp kurallarına uygun olduğu ve doktora atfı kabil kusur bulunmadığı bildirilmiştir.... 1. İdare Mahkemesinde yapılan yargılamada davalı doktor davanın tarafı olmadığı gibi, dava kendisine ihbar da edilmemiştir. İdare Mahkemesi kararının davalı doktor yönünden bağlayıcı olduğu düşünülemez. Ceza mahkemesince ise; hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olup, CMK’nın 231/5. maddesi uyarınca “Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmamasını ifade eder.” Bu nedenle açıklanması geri bırakılan mahkûmiyet hükmünün, TBK'nın 74. (BK’nın 53.) maddesi anlamında hukuk hâkimi yönünden bağlayıcılığı yoktur. İdare mahkemesi dosyası, ceza mahkemesi dosyası ve temyize konu tazminat dosyası bir bütün halinde değerlendirildiğinde; bilirkişi raporları arasında çelişki bulunduğu görülmektedir. Ancak raporlardaki bilimsel görüşlerden; dava dışı bebeğin ölümüne sebebiyet verdiği bildirilen meningokoksemi hastalığının, doğası gereği son derece hızlı seyreden sinsi bir çocuk enfeksiyon hastalığı olduğu, basit bir üst solunum yolu enfeksiyonu gibi başlayarak ateş, ense sertliği, deri döküntüleri ve şuur bulanıklığı gibi belirtilerle seyrettiği anlaşılmaktadır. Bu sebepledir ki; davalı doktorun uygulamalarının tıp kurallarına uygun olup olmadığının, diğer bir deyişle ölüm olayının gerçekleşmesinde davalının kusuru bulunup bulunmadığının değerlendirilmesini en adil ve gerçekçi yapacak bilirkişiler, çocuk enfeksiyon hastalıkları uzmanlarıdır.Şu halde Mahkemece, üniversite bünyesinde görevli üç çocuk enfeksiyon hastalıkları uzmanı öğretim üyesinden oluşan bir heyetten, hastalığın değerlendirmesi de yapılarak, davalı doktorun kusurunun bulunup bulunmadığı hususunda rapor alınmalı ve sonucuna göre karar verilmelidir. Eksik inceleme ile hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz edilen kararın, yukarıda gösterilen nedenlerle davalı yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacının tüm, davalının diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına ve davalı yararına takdir olunan 1.350,00 TL duruşma avukatlık ücretinin davacıya yükletilmesine, peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 08/11/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.