Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10940 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 8295 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ : Malatya 4. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 05/11/2014NUMARASI : 2013/47-2014/1298Davacı B.. D.. tarafından, davalılar P.. F.. ve diğeri aleyhine 24/01/2013 gününde verilen dilekçe ile mahkeme ilamının yerine getirilmemesi nedeni ile maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; dava dilekçesinin görev yönünden reddi ile mahkemenin görevsizliğine dair verilen 05/11/2014 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Dava, İdari yargı kararının uygulanmaması nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, dava dilekçesinin görev yönünden reddi ile mahkemenin görevsizliğine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir. Davacı, davalıların idari yargı kararını uygulamaması nedeniyle zarar gördüğünü belirterek, maddi ve manevi tazminat isteminde bulunmuştur. Davalılar, davanın reddi gerektiğini savunmuşlardır.Mahkemece, davaya konu haksız eylemin muhatabının kamu tüzel kişiliği olması gerektiğinden bahisle, dava dilekçesinin görev yönünden reddi ile mahkemenin görevsizliğine karar verilmiştir.Anayasa’nın 138/4. maddesi gereğince; yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır. Bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez. İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 28/1. maddesi gereğince de; idare, idare mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının gereklerine göre gecikmeksizin işlem yapmak ve eylemde bulunmak zorunda olup bu süre hiçbir biçimde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez. Aynı maddenin, dava tarihi itibariyle yürürlükte olan 4. fıkrası gereğince, mahkeme kararlarının otuz gün içinde kamu görevlilerince yerine getirilmemesi durumunda ilgili kararı yerine getirmeyen kamu görevlisi hakkında tazminat davası açılabilir. Kamu görevlilerinin, yargı kararını yerine getirmemesi kişisel kusur oluşturur ve hiç bir biçimde görevle ilişkilendirilemez. Bu sava dayanan davaların, Anayasa'nın 129/5. maddesi kapsamında değerlendirilmesi mümkün değildir.Yargılama esnasında yürürlüğe giren 21/02/2014 tarih ve 6526 sayılı Yasa'nın 18. maddesi ile, İYUK m.28/4'te değişikliğe gidilmiş, mahkeme kararlarının süresi içinde kamu görevlilerince yerine getirilmemesi halinde tazminat davasının ancak ilgili idare aleyhine açılabileceği öngörülmüştür. Ancak, her dava açıldığı tarihte yürürlükte olan yasal düzenlemelere tabi olduğundan, bu yasa değişikliği, yürürlük tarihinden sonra açılan davalar için uygulanabilecek, daha önce açılmış davalar yönünden idari yargı kararını yerine getirmeyen kamu görevlisine husumet düşmeye devam edecektir. Şu halde, davacının istemi ve yukarıdaki düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde , gerçek kişiler aleyhine açılan eldeki davanın görüm ve çözüm yeri idari yargı olmayıp adli yargı yeridir. Diğer yandan, davalıların taraf ve dava ehliyeti mevcut olup, idari yargı kararını uygulamadıkları iddia edildiğinden kendilerine husumet de düşer. Mahkemece, işin esasına girilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz edilen kararın, yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA; bozma nedenine göre davacının diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 07/10/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.