Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10908 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 9194 - Esas Yıl 2016





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDavacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 21/12/2007 gününde verilen dilekçe ile tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 21/12/2015 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi taraflar vekillerince süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. 1-Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir. 2- Davacının diğer temyiz itirazlarına gelince; Dava, davalının miras bırakandan aldığı vekaletnameyi kötüye kullanarak murise ait taşınmazı satması ve bedelini mal edinmesi nedeniyle uğranılan zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece, istemin kısmen kabulüne karar verilmiş; karar, taraf vekillerince temyiz olunmuştur. Davacı, muris .....'un veraset ilamına göre murisin ölümü ile geriye mirasçı olarak torunu davacı ... ve kızı davalı ...'ün kaldıklarını, davalının, murisin hayatta olduğu sırada almış olduğu vekaletnameye istinaden tasarruflarda bulunduğunu, yanıltıcı beyan ve işlemlerle bu tasarruflar neticesi elde ettiği paraları uhdesinde tuttuğunu, murise ait .... caddesindeki taşınmazın düşük bedel gösterilerek satıldığını iddia ederek taşınmazın satış tarihindeki değerinin tespiti ile diğer alacaklarla birlikte miras payı oranında davalıdan tazmini isteminde bulunmuştur. Davalı, murisin hayattayken tüm masraflarının kendisi tarafından karşılandığını, murisin bakımını yaptığını, son zamanlarda bakımının zorlaşması üzerine huzurevinde yer temin edildiğini, oraya yatırıldığını ve bu süre içerisinde de yine kendisinin ilgilendiğini, murisin mevcut gelirlerinin masraflarını karşılamaya yetmediğini, masrafların ve ihtiyaçların çoğunlukla kendisi tarafından karşılandığını, yanıltıcı beyan ve hareketlerin söz konusu olmadığını belirterek istemin reddi gerektiğini savunmuştur.Mahkemenin ilk kararı, Dairemiz 09/06/2011 gün, 2010/6527 esas ve 2011/6677 karar sayılı ilamı ile vekaletnamenin verildiği ve satışın yapıldığı tarihlerde miras bırakanın medeni hakları kullanma ehliyetinin bulunup bulunmadığı konusunda ... Kurumundan rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden bahisle bozulmuştur.Mahkemece bozma ilamına uyularak murisin medeni hakları kullanma ehliyetinin bulunup bulunmadığı araştırılmış, toplanan delillere göre, miras bırakanın terekeye dâhil tek mal varlığı olan dava konusu taşınmazın rayiç bedelinin 180.000,00 TL olduğu kabul edilerek, bunun yarısına tekabül eden 90.000,00 TL'nin 1/2 kanuni miras payı nedeniyle davalıya ait olduğu, davacının geriye kalan 90.000,00 TL için miras payı nedeniyle davalıdan talepte bulunabileceği, davalının miras bırakana yaptığı belgeli harcamalarının bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre 111.447,80 TL olduğu, davacının da mirasçı sıfatıyla bu masrafın 1/2 sine tekabül eden 55.724,00 TL'den sorumluluğunun bulunduğu, bu durumda davacıya isabet eden 90.000,00 TL'den davalı tarafından muris için sarfedilen masrafın yarısı olan 55.724,00 TL'nin indirilmesi suretiyle,davacının talep edebileceği bakiye alacak miktarının 34.277,00 TL olduğu belirterek istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir. 4721 sayılı TMK'nın 495. maddesi gereği miras bırakandan önce ölmüş olan çocukların yerini, her derecede halefiyet yoluyla kendi altsoyları alacaktır. Davacı, murisin kendisinden önce vefat eden oğlunun çocuğu olup, davalı ile birlikte murisin mal varlığı üzerinde 1/2 şer oranda paydaştır. Dosyada bulunan ... Kurumu Başkanlığı ... İhtisas Kurulu'nun 28/05/2014 tarih ve 2238 sayılı raporunda, davalıya vekaletnamenin verildiği 28/02/1996 tarihinde miras bırakanın hukuki ehliyetini ortadan kaldıracak mahiyet ve derecede herhangi bir akli arıza içinde bulunduğunu gösteren tıbbi bulgu ve belgeye rastlanmadığı ve fiil ehliyetine haiz olduğu, satışın yapıldığı 23/12/2005 tarihinde ise fiil ehliyetine haiz olmadığı bildirilmiştir. Muris hastalığın son aşamalarında evde bakımı güçleştiği için huzurevine yatırılmış ve ölüm tarihi olan 18/10/2006 tarihine kadar huzurevinde kalmıştır. Bu süreçte muris için huzurevine ödenenler dahil belgeli harcamalar toplamının 21/10/2009 tarihli bilirkişi raporu ve 28/10/2015 tarihli ek bilirkişi raporlarına göre 33.447,80 TL olduğu anlaşılmaktadır. Davacının, taşınmazın satışından sonra murisin bakımı için yaptığı harcalamalar nazara alındığında, bu miktarın taşınmaz satış bedelinden düşülmesinde bir usulsüzlük yoktur. Ancak murisin ölüm tarihi olan 18/10/2006 tarihinden geriye doğru on beş yıl süreyle bakıcı marifetiyle bakıldığı ve bakıcı ücretinin davalı tarafından karşılandığı tanık olarak dinlenen bakıcı ... beyanı dışında başkaca bir kayıt, ödeme makbuzu ve benzeri ispat vasıtalarıyla desteklenmemiştir. Şu halde; tanık olarak dinlenen bakıcı ..... beyanında ''en son 650,00 TL almıştım'' dediği halde murisin vefatından geriye doğru on beş yıl boyunca her ay 650,00 TL bakıcı maaşı ödendiği kabul edilerek 78.000,00 TL bakıcı giderinin taşınmaz satış bedelinden düşülmesi doğru olmamış ve kararın bozulması gerekmiştir. 3- Davalının diğer temyiz itirazlarına gelince; murisin hastalığının niteliği gereği başkasının bakımına muhtaç olduğu açık ise de yukarıdaki bentte açıklandığı üzere davalı 15 yıllık bakıcı giderinin kendisi tarafından karşılandığını kanıtlayamamıştır. Bununla birlikte hayatın olağan akışı gereği murisin bakım ihtiyacı duyduğu süre içerisinde bakımı ile ilgilenen davalının kendi bütçesinden bir takım harcamalar yapmış olması kaçınılmaz ve kabul edilebilir bir gerçektir. Şu durumda; mahkemece murisin emekli maaş miktarı da gözetilerek davalı katkısının ne kadar olabileceğinin, hakimin hayat deneyimleri ve genel tecrübesi itibariyle takdir edilmesi ve belirlenen miktarın taşınmaz satış bedelinden düşülerek kalan kısmın tarafların miras hissesine göre pay edilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yukarıdaki hükmün kurulması usul ve yasaya uygun olmamış ve bu durum bozmayı gerekmiştir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda (2) sayılı bentte açıklanan nedenlerle davacı yararına, (3) sayılı bentte açıklanan nedenlerle davalı yararına BOZULMASINA, tarafların diğer temyiz itirazlarının ilk bentte açıklanan nedenlerle reddine ve taraflardan peşin alınan harçların istekleri halinde geri verilmesine 07/11/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.