Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 10810 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 13096 - Esas Yıl 2014
MAHKEMESİ : Ürgüp Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 27/05/2014NUMARASI : 2012/186-2014/118Davacılar K.. A.. ve diğeri vekili Avukat Bülent tarafından, davalılar M.. K.. ve diğeri aleyhine 02/07/2012 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 27/05/2014 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi taraflar vekillerince süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.Dava, haksız şikayet nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. İstem kısmen kabul edilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.Davacılar, davalıların şikayeti sonucunda haklarında mala zarar verme suçundan ceza davası açıldığını, yapılan yargılama sonucunda beraat ettiklerini, hiç bir emare yokken haksız olarak şikayet ettikleri ve haklarında dava açılmasına neden olduklarını, şikayet hakkı sınırları aşılarak kişilik haklarının ihlal edildiğini belirterek manevi tazminata karar verilmesini istemişlerdir.Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, davalıların yeterli kesin ve inandırıcı delil olmadan davacıları şikayet etmesinin anayasal şikayet hakkı kapsamını aştığı gerekçesiyle bir miktar manevi tazminata karar verilmiştir.Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.Anayasa’nın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasa'nın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin Niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Türk Medeni Kanun’un 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25. maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, olay tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nın 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlenmiştir. Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.Somut olayda; davalılar, kendilerine ait tarladaki bağ evinin taş duvarlarına davacılar tarafından zarar verildiği iddiasıyla şikayetçi olmuşlardır. Davacılar hakkında “mala zarar verme" suçundan açılan kamu davasının yargılamasında dinlenen tanık beyanlarından, davaya esas tarlanın davacılar tarafından önce satın alınmak, sonrasında kiralanmak istendiği, 2009 yılında da B.. S.. tarafından o tarlaya kabak ekildiği, o yılda da taş sökülme olayı olduğu ancak kimin yaptığını gören olmadığı anlaşılmaktadır. Ceza mahkemesi dosyası içeriğinden şikayet için yeterli emare olması nedeniyle davalıların yasal şikayet hakkını kullandığı anlaşıldığından, mahkemece manevi tazminat istemlerinin tümden reddine karar verilmesi gerekirken, şikayet hakkının hukuka uygun kullanılmadığı gerekçesiyle, davalıların bir miktar manevi tazminat ile sorumlu tutulmuş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre tarafların diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve taraflardan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 06/10/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.