Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10617 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 10374 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 06/07/2012 gününde verilen dilekçe ile haksız fiile dayanan manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; talebin kısmen kabulüne dair verilen 26/02/2013 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Dava, kişilik haklarının ihlaline dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm,davalı tarafından temyiz edilmiştir. Davacı özetle; davalı ile 1993 yılından itibaren gayri resmi olarak beraber yaşadıklarını, bu birliktelikten iki çocuklarının bulunduğunu, davalının evlenme vaadi ile bu beraberliğin başladığını ancak daha sonra çeşitli bahanelerle resmi nikah yapmaktan kaçındığını ve yine dava tarihinden yaklaşık üç ay önce başka bir kadınla birlikteliği nedeniyle ortak yaşadıkları evi terk ettiğini, bu durumun toplum içinde itibarını zedelediğini beyan ederek uğramış olduğu manevi zararının tazminini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; tarafların evlilik olmaksızın beraber yaşamayı tercih ettiklerini, davalının hiçbir zaman evlenme vaadinde bulunmadığını, zaman zaman evlilik konusu açıldığında da davacının önceki kocasından aldığı maaşın kesilmemesi için bu fikre sıcak bakmadığını beyan ederek, açılan davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece, taraflar kendi rızaları ile gayri resmi olarak evlilik hayatı sürdürmüşlerse de, davalının ortak haneyi terk ederek başka bir kadınla birlikte yaşadığının tanık beyanları ile sabit olduğu, bu durumun davacıda elem ve ızdırap meydana getirdiği, davalının bu nedenle ağır kusurlu olduğu şeklindeki gerekçe ile, manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne karar verilmiştir. Dosya kapsamına göre; davacı, gayri resmi evliliğin kurulduğu tarihte reşit ve mümeyyiz olup, kendi rızasıyla davalı ile birlikte olmuştur. Davalı ile aralarındaki bu gayri resmi birliktelik Medeni Kanun anlamında gerçekleşen ve hukuk alanında geçerlilik taşıyan bir evlilik olmayıp, taraflar arasında bir aile hukuku ilişkisi de doğurmaması nedeniyle, tarafların birbirlerine sadakat yükümlülükleri bulunmamaktadır. Mahkemenin de kabulünde olduğu üzere; tarafların birlikteliğin başından itibaren, davacının önceki kocasından aldığı maaşın kesilmemesi için resmi nikah yapmamakta hem fikir oldukları sabittir. O halde, bu tür bir yaşam tarzı davacının kişisel tercihi olup, sonuçlarının kendisi tarafından öngörülmesi gerekmektedir. Buna rağmen evlilik vaadi ile kandırıldığı iddiası ile manevi tazminat isteminde bulunamaz. Açıklanan nedenlerle davanın reddi gerekirken, davalının ortak haneyi başka bir kadınla beraber yaşadığı için terk etmesi sebebiyle ağır kusurlu kabul edilerek kısmen kabulüne karar verilmesi doğru değildir. Kararın bu nedenle bozulması gerekir. SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA; bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 31/10/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.