Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10410 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 15049 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : İstanbul 18. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 27/09/2012NUMARASI : 2010/165-2012/419Davacı Z.. K.. tarafından, davalı A.. G.. vdl aleyhine 07/05/2010-17/12/2010-25/03/2011-12/05/2011 gününde verilen dilekçeler ile manevi tazminat, hukuken aykırılığın tespiti ve kişilik haklarına yönelik saldırıya son verilmesi istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 27/09/2012 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Asıl dava ve birleşen davalar, haksız eylemden kaynaklanan manevi tazminat, hukuka aykırılığın tespiti ve kişilik haklarına yönelik saldırıya son verilmesi istemlerine ilişkindir. Mahkemece, işin esası incelenerek istemin kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir. Davacı, kamu görevlisi olan davalıların hukuka aykırı eylemleri sonucu fazladan vergi ödemesi yapmak zorunda kaldığını, davalıların eylem ve söylemlerinin kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğunu belirterek, uğramış olduğu manevi zararın ödetilmesi, tespit ve saldırıya son verilmesi istemlerinde bulunmuştur. Davalılar, davacının iddialarının asılsız olduğunu belirterek, usul ve yasaya aykırı olan davanın reddi gerektiğini savunmuşlardır. Mahkemece, birleşen 2010/433 Esas sayılı dosyada davalı A.. G.. yönünden istemin kabulüne, diğer dava ve davalılar yönünden istemin reddine karar verilmiştir. Kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken veya görevlerini yaparken kişilere zarar vermesi, ilgili kamu kurumunun hizmet kusurunu oluşturur. Bu durumda sorumlu, kamu görevlisinin emrinde çalışmakta olduğu kamu kurumu olup dava o kurum aleyhine açılmalıdır. (T.C. Anayasası 40/III, 129/V, 657 Sy. K.13, HGK 2011/4-592 E., 2012/25 K.) Bu konuda yasal düzenlemeler emredici hükümler içermektedir. Diğer yandan Sorumluluk Hukukunun temel ilkeleri açısından bakıldığında da bu şekilde düzenlemenin mevzuatta yer almış olması zarar görenin zararının karşılanması yönünde önemli bir teminattır.Asıl ve birleşen dava dilekçelerinde; davacının ortağı olduğu ticari aracın tek başına sahibiymiş gibi adına vergi ödemesi çıkartıldığı, buna ilişkin tebligatın da sahte imza atılmak suretiyle usule aykırı yapıldığı, yaptığı şikayetler üzerine tanzim edilen raporların yetersiz ve gerçek dışı olduğu, alınan ifadelerde hakaret içerikli bir kısım ifadeler kullanıldığı, bu şekilde kamu görevlisi olan davalıların, davacının kişilik haklarına saldırı teşkil eden söylem ve davranışlarda bulunduğu ileri sürülmüştür. Kamu görevlilerinin görevleri kapsamında yetkilerini kullanırken kusurlu eylemleri nedeniyle oluşan zarardan doğan tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve yasada gösterilen koşullara uygun olarak, idare aleyhine açılabileceğine göre, somut olayda karşı yana husumet tevcih edilmesi doğru değildir. Şu halde, davanın husumet (taraf sıfatı) yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, işin esası incelenerek karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA; bozma nedenine göre davacının temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 23/06/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.