Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10397 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 7095 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ : Mersin 4. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 17/12/2013NUMARASI : 2012/441-2013/484Davacı A.. K.. vekili Avukat Sait tarafından, davalı Arif aleyhine 30/03/2012 gününde verilen dilekçe ile haksız şikayet nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 17/12/2013 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi taraf vekillerince süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Dava, haksız şikayet nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.Davacı, avukat olduğunu, davalının vekili olarak 62 nolu parselle ilgili Aydıncık Kadastro Mahkemesinin 1991/164 esas sayılı dosyasında kadastro tespitine itiraz ve tescil davasını yürüttüğünü, sonrasında davalının terekeye mümessil tayini davası açtırdığını, bu davalar sonuçlandıktan sonra da davalının 62 nolu parselle ilgili olarak İzaleyi Şuyu davası açmasını talep ettiğini, izaleyi şuyu davasının sonuçlanmasından sonra Aydıncık Sulh Hukuk Mahkemesi Satış Memurluğu'nun 2004/1 satış dosyası ile satış işlemi başlattığını, davalının açılan davalar nedeniyle hiç bir masraf ve vekalet ücreti ödemediğini, tüm dosyalar sonuçlanıp en son olarak satış dosyasından neticeye ulaşılacakken davalının haksız ve sebepsiz olarak vekillik görevinden azlettiğini, vekalet ücreti alacağı için icra takibi başlatması üzerine davalı tarafından Cumhuriyet Savcılığı'na haksız olarak şikayet edildiğini, avukatlık mesleğini tehlikeye atacak derecede haksız ithamlarla karşı karşıya bırakıldığını belirterek haksız şikayet nedeniyle manevi tazminat isteminde bulunmuştur.Davalı, davacı avukata yalnızca kadastro tespitine itiraz ve tescil davası açmak için yetki verdiğini, diğer davaların açılması için yetki vermediğini, davacının ortaklığın giderimesi davasına konu olan taşınmazdan haricen hisse satın alarak çekişmenin tarafı haline geldiğini, hak arama kapsamında şikayette bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davalının davacıyı haksız şikayet ettiği kabul edilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Dosya kapsamından; davacının, davalı ve dava dışı kişilerin vekili olarak Aydıncık Kadastro Mahkemesi'nin 1991/164 esas sayılı dosyasında 62 nolu parselle ilgili tespite itiraz ve tescil davasını yürttüğü, davanın kabulle sonuçlandığı, 09/05/2001 tarihinde davalı ve dava dışı kişilerin vekili olarak aynı parselle ilgili olarak açtığı izaleyi şuyu davasında Aydıncık Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 27/03/2002 gün ve 2001/30 esas, 2002/19 karar sayılı kararıyla ortaklığın satış suretiyle giderilmesine karar verildiği, kararın 26/12/2002 tarihinde kesinleştiği, davacı tarafından Sulh Hukuk Mahkemesi Satış Memurluğu'nun 2004/1 sayılı dosyası ile satış işlemlerine başlandığı, davacının izaleyi şuyu davası kesinleşmeden önce ve kesinleştikten sonra bir kısım hissedarlar ile gayrimenkul satış vaadi sözleşmeleri yaptığı, davalının davacı avukatı 06/01/2010 tarihinde vekillikten azlettiği, davalının şikayeti üzerine davacı ile ilgili Aydıncık Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü'ne gönderilen 11/10/2011 tarihli fezlekede şikayet edenin iddia ettiği hususların hukuki ihtilaf teşkil edebileceği, ceza takibatını gerektirecek bir yönünün bulunmadığının belirtildiği ve yine 14/02/2011 tarihli Mersin Barosu Yönetim Kurulu tarafından davacı hakkında kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildiği anlaşılmaktadır. Anayasa’nın Hakların Korunması İle İlgili Hükümler başlığı altında düzenlenen 36. maddesinde; herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahip olduğu yer almıştır. Bu düzenleniş biçimi itibariyle kişinin hak arama özgürlüğünün güvence altına alındığı görülmektedir. Davalının, vekili olarak görev yapan davacı hakkında kendisini bilgilendirmediği, bir kısım hissedarlardan hisselerini satış vaadi sözleşmeleriyle, avukatlık ve mahkeme masraflarını düşerek çok düşük bedelle satın alması ve bu şekilde taşınmazın bütünü ele geçireceğini ve kendi çıkarları doğrultusunda hareket ederek avukatlık görevini kötüye kullandığını düşünerek davacı hakkında şikâyetçi olmasında bir takım somut emarelerin bulunduğu anlaşılmaktadır.Şu durumda, şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları dahilinde olduğu kabul edilerek istemin tümden reddi gerekirken, şikayetin haksız olduğundan bahisle istemin kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA; bozma nedenine göre, davacının temyiz itirazları ile davalının diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve davalıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 30/09/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.