Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10333 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 6800 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDavacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... vdl. aleyhine 28/07/2005 gününde verilen dilekçe ile yayın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; verilen kararın dairece bozulması üzerine bozmaya uyularak davanın kısmen kabulüne dair verilen 17/11/2011 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalılardan Merkez... Gazete Dergi Basım Yay. San. ve Tic. A.Ş., ... ve ... vekilleri tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Dava, yayın yoluyla kişilik hakkına saldırı nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir. Mahkemece verilen ilk kararın dairece bozulması üzerine bozmaya uyularak dava kısmen kabul edilmiş, kararı davalılardan Merkez.... Gazete Dergi Basın Yay. San. ve Tic. A.Ş., ... ve ... temyiz etmişlerdir. Davacı,... adlı gazetede yayınlanan dört adet yayınla kişilik hakkına gerçeğe aykırı olarak saldırıldığından manevi tazminat istemiş, yerel mahkeme ilk kararında 03/02/2005 tarihli yayında davacının gerçeğe aykırı olarak yolsuzlukla suçlandığı gerekçesiyle davayı kısmen kabul etmiş, verilen bu karar dairece soruşturma dosyası getirtilmek ve yayının görünürdeki gerçekliğe uygunluğunun araştırılması gerektiğinden bozulmuş, bozmaya uyan mahkemece inceleme yapılarak davacının yolsuzluk yaptığı iddialarının gerçek dışı olduğu, bu yönde yapılan müfettiş incelemesi sonucunda yolsuzluk eylemi olmadığının belirlendiği gerekçesiyle dava kısmen kabul edilmiştir. Basın özgürlüğü , Anayasa’nın 28. maddesinde ve 5187 sayılı Basın Yasası’nın 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemede basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin nedeni; toplumun sağlıklı, mutlu ve güven içinde yaşayabilmesi içindir. Bunun için de kişinin, dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması gerekmektedir. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma, yönlendirme yetki ve sorumluluğuna sahiptir. Bu nedenle basının yayın yaparken, yaptığı yayından dolayı hukuka aykırılık teşkil edecek olan eylemi, genel olaylardaki hukuka aykırı olan eylemden farklılıklar taşır. Yapılan yayının hukuka aykırılık veya uygunluğu bu farklılıklar gözetilerek belirlenmelidir. Bu nedenle basının ayrı bir konumu bulunmaktadır. Basının bu ayrıcalık taşıyan konumu ve özgürlüğü, tüm özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız değildir. Bundan dolayıdır ki, yayınlarında kişilik haklarına saygı göstermesi gerek Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümünde yer alan gerekse MK.nun 24 ve 25. maddelerinde ve özel yasalarda güvence altına alınmış bulunan bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerekecektir. Açıklanan bu yasal düzenlemelerden ve yargısal uygulamalardan da anlaşılacağı gibi, basının özgürlüğü ile kişilerin, kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda somut olaydaki olgular itibariyle koruma altına alınmış bulunan bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerekecektir. Bunun için temel ölçüt, kamu yararıdır. Yayın, salt toplumun yararı gözetilerek yapılmış olmalıdır. Toplumun çıkarı dışında hiçbir kişisel çıkar, gerçeklerin yanlış olarak sunulmasına neden olmamalıdır. Haber olduğu biçimi ile verilmeli ve kişisel katkı yer almamalıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basının bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, yayında kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini ve haber verilirken özle biçim arasındaki denge de korunmalıdır. Bu ilke ve kurallar gözetilmeden yapılan yayın hukuka aykırılığı oluşturur ve böylece kişilik hakları saldırıya uğramış olur. Anılan ilke ve kurallara uyulması durumunda ise, yayının Anayasa, Basın Yasası ve basının genel işlevi karşısında hukuka uygun olduğu, kişilik değerlerine saldırı teşkil etmediği kabul edilmelidir. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. Olay veya konu ile ilgili olan, görünen bilinen herşeyi araştırmalı, incelemeli ve olayları olduğu biçimi ile yayınlamalıdır. Bu işlevi ile gerek yazılı ve gerekse görsel basın, somut gerçeği değil, o anda belirlenen ve var olan ve orta düzeydeki kişilerce de yayının yapıldığı biçimi ile kabul edilen olguları yayınlamalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan, gerçek olmadığı anlaşılan olayların ve olguların yayınından basın sorumlu tutulmamalıdır. Somut olayda kısmen kabule karar verilen yayına konu eylemleri nedeniyle davacının müfettiş tarafından soruşturulduğu, soruşturmaya konu 7 adet başlıktan birinin de 03/02/2005 tarihli yayında yer alan bağışlanan 5000 çift çorabın davacı tarafından giriş kaydının yapılmadığı ve 78 milyarlık ... fuar gelirinin kayda alınmadığı iddialarına ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Her ne kadar bu soruşturma 13/04/2005 tarihinde sonuçlandırılmış ve bu iddiaların gerçeği yansıtmadığı sonucuna varılmışsa da, yayının yapıldığı 03/02/2005 tarihinde soruşturmaya konu yolsuzluk iddiasının ileri sürülmüş ve incelenmekte olduğu, yayına konu iddiaların 23/01/2005 tarihinde Jandarmaya ifade veren tanık muhtarın beyanlarıyla dile getirildiği ve sonrasında araştırıldığı hususu birlikte değerlendirildiğinde, davacı hakkında yayına konu yolsuzluk iddialarının yayın tarihinden önce ortaya atıldığı, yani yayının, olayların beliriş biçimine göre görünürdeki gerçeğe uygun olduğu anlaşılmaktadır. Kaldı ki basından, soruşturma sonucunu bekleyerek varılacak sonuca göre yayın yapması beklenemeyeceği gibi bir hakim ve savcı gibi araştırma yapması da beklenemez. Şu durumda yayın, bozma ilamında belirtilen ve araştırılması gereken görünürdeki gerçeğe uygundur. Bu nedenle davanın tümden reddi gerekirken yanlış değerlendirmeye dayalı olarak davanın kısmen kabulü usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle temyiz eden davalılar yararlarına BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalıların diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 30/05/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.