Davacı Hülya vekili tarafından, davalı Dursun aleyhine 07.07.2009 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 12.04.2011 günlü kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Dava, haksız eylem nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz olunmuştur. Dosya kapsamından; tarafların uzun süre birlikte yaşadıkları ve üç çocuklarının olduğu; davalının birlikte yaşama son verdiği ve bir başkası ile resmi nikah yaptığı anlaşılmaktadır. Davacı ile davalı arasındaki gayrı resmi birliktelik, Türk Medeni Kanunu anlamında gerçekleşen ve hukuk alanında geçerlilik taşıyan bir evlilik olmayıp; taraflar arasında bir evlilik ilişkisi de doğurmamaktadır. Bu nedenle, aralarındaki ilişkinin aile hukuku kurallarına göre değil; Borçlar Hukuku'na ve özellikle de haksız eylem hükümlerine göre değerlendirilmesi gerekir. Davacı kadın, davalı ile rızası ile birlikte olmuş ve evlilik vaadi ile kandırıldığını da kanıtlayamamıştır. Getirtilen aile nüfus kayıt tablosuna göre davalı davacı ile birlikte olduğu zaman diliminde evli olarak görülmektedir. Bu duruma razı olan davacının ortak üç çocukları olduğu da gözetildiğinde 19 yıl süre ile evlilik vaadi ile kandırıldığından söz edilemez. Davacı bu hususu da kanıtlamış değildir. İstemin tümden reddedilmesi gerekirken mahkemece kısmen kabul kararı verilmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir. S o n u ç: Temyiz olunan kararın, yukarıda gösterilen nedenlerle (BOZULMASINA) ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 30.01.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.