Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10272 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 15203 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : İstanbul 8. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 04/07/2013NUMARASI : 2011/518-2013/401Davacı A.. Y.. vekili Avukat C.Y.. tarafından, davalı .... Yayıncılık Uluslararası Elek. Bil ve Hab. Hiz. A.Ş aleyhine 28/12/2011 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 04/07/2013 günlü kararın Yargıtay’ca duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne ve miktar itibariyle duruşma isteminin reddine karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Dava, basın yolu ile kişilik haklarına saldırı nedeni ile manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş;hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.Davacı, davalının sahibi olduğu internet sitesinde 11/12/2011 tarihinde "Elimde seks kasetlerin var" başlığı ile verilen haberde; İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün bir soruşturma kapsamında yapmış olduğu fiziki ve teknik takiple Cübbeli Ahmet Hoca olarak tanınan kişiyi adım adım izlediğinin yazıldığını, başlığın hemen yanında adının, soyadının ve aracının plakasının gösterildiği bir fotoğraf yayımlandığını, bir başka fotoğrafta ise yüzünün gösterildiğini, fotoğrafta yanında iki kadının bulunduğunu, haberin devamında Cübbeli Ahmet Hoca' nın fuhuş ve insan ticareti gibi suçları işlediği yönünde delillere ulaşıldığının belirtildiğini, hayat kadının olduğu iddia edilen bu kadınlarla fotoğrafının yayımlanarak işlenen suçlarla bir ilgisinin varmış gibi gösterildiğini, Cübbeli Ahmet Hoca olarak tanınan kişiyi tanımadığı gibi bahsedilen soruşturmada isminin geçmediğini, haberde adı geçen kadınların arkadaşı olduğunu, haber nedeniyle kişilik haklarının zarar gördüğünü belirterek manevi zararının ödetilmesi isteminde bulunmuştur.Davalı, haberin basın özgürlüğü kapsamında kalıp gerçek olduğunu, davacının teknik takibe neden takıldığını araştırma yükümlülüklerinin bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davacının Cübbeli Ahmet Hoca lakaplı A. Ü.. ile irtibatlı ve fuhuş işleri ile ilgili olduğu izlenimi yaratacak şekilde haber yapıldığı oysa davacının A. Ü..'nün yargılandığı ceza davasında sanık, tanık ya da müşteki olarak yer almadığı, bu şekilde haber yapılmasının davacının kişilik haklarına saldırı oluşturduğu gerekçesiyle istem kısmen kabul edilmiştir.Basın özgürlüğü, Anayasa'nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasası'nın 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir.Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması,genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda,basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir. Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu'nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.Somut olayda; İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülmekte olan 2012/59 esas sayılı davanın soruşturması aşamasında bir kısım şüpheliler hakkında teknik ve fiziki takip yapıldığı, davacı ile resimleri yayımlanan İ. L.. ve F.Z.. isimli kadınların davada mağdur sıfatıyla yer aldıkları anlaşılmaktadır. Söz konusu mağdurların bir kısım sanıklar ile ilşkileri bu kapsamda kayda alınmış ve davacının görüntüleri de bu şekilde elde edilmiştir. Ayrıca ceza dosyasındaki bilgi ve belgelerden anlaşıldığı üzere, Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 2011/26266 soruşturma sayılı dosyası ile davacı hakkında "Fuhuş için yer temin etmek " suçundan dolayı soruşturma yapılıp kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir. Davaya konu haberin içeriğinde ise; davacının adının geçmediği görülmektedir. Davalı tarafından kamuoyunun ilgisini çekecek bir soruşturma haberleştirilirken, soruşturmada elde edilen bazı fotoğraflara yer verilmiştir. Davaya konu haberin bu hali ile görünür gerçekliğe uygun olduğu, öz ile biçim dengesinin bozulmadığı, hukuka uygunluk sınırlarının aşılmadığı anlaşılmaktadır. Şu durumda davacının kişilik haklarının zarar gördüğünden söz edilemez. Mahkemece, bu olgular gözetilerek istemin tümden reddi gerekirken, kısmen kabulü doğru görülmemiş ve bu yön bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 19/06/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.