Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10201 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 16167 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : Keşan 2. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 19/03/2013NUMARASI : 2010/108-2013/163Davacı H.. A.. vekili Avukat U.K.. tarafından, davalı M.. D.. aleyhine 26/03/2010 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 19/03/2013 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.Dava, haksız şikayet nedeniyle uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, istemin bir bölümü kabul edilmiş; karar, davalı tarafından temyiz edilmiştir.Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.Anayasanın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasanın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25. maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, BK.'nun 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlemiştir.Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.Dosya içeriğinden; davalının davacıdan hayvanları için yem satın aldığı, davacının davalıdan olan alacağı için senet düzenlediği, senedin üstünün muhasebecisi tarafından doldurulduğu, daha sonra bankaya teminat olarak ibraz edildiği, bankanın davalıya senedin kendisinde olduğunu ihbar ettiği, davalının senet altındaki imzanın kendisine ait olmadığını iddia ederek davacıdan şikayetçi olduğu, nitekim soruşturma sırasında polis kriminal laboratuvarından alınan raporda imzanın davalıya ait olmadığı tespit edilerek davacı hakkında kamu davası açıldığı, davacının davalıya senet içeriğini de kapsar biçimde ibraname verdiği, davalının da şikayetten vazgeçtiği, yeni bir bilirkişi incelemesi yapılmaksızın senet üzerindeki imzanın davalının serbest iradesi ile atılan imzaları ile benzerlik gösterdiği kanaati ile ceza mahkemesince beraat kararı verildiği anlaşılmaktadır.Mahkemece, davalının imzanın kendisine ait olduğunu bildiği halde şikayetçi olması nedeni ile hakkın kötüye kullanıldığı kabul edilmiş ve istemin bir bölümünün ödetilmesine karar verilmiş ise de, davalının şikayeti üzerine açılan soruşturma sırasında bilirkişinin senet üzerindeki imzanın davalıya ait olmadığını tespit etmesi karşısında davacı hakkında şikayetçi olmasında zayıfta olsa somut bir takım emareler bulunduğu anlaşılmakla şikayetin olağan kuşku üzerine somut emarelere dayandırılarak yapıldığı gerekçesi ile istemin tümden reddi yerine, bir bölümünün ödetilmesine karar verilmesi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 19/06/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.