MAHKEMESİ : Ankara 22. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 21/02/2013NUMARASI : 2012/358-2013/73Davacı İ.. Ş.. vekili Avukat A. M.. tarafından, davalı B.. A.. vd aleyhine 27/06/2012 gününde verilen dilekçe ile basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan dolayı manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 21/02/2013 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan dolayı uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, istemin bir bölümü kabul edilmiş; karar, davalılarca temyiz edilmiştir. Davacı, davalı gazetenin 24/05/2012 günlü sayısında yayınlanan “İ.. Ş.. bir şeyler söyledi” başlıklı yazının üst bölümünde kullanılan fotoğrafın kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğunu iddia ederek manevi tazminat ödetilmesi isteminde bulunmuştur. Davalılar, dava konusu haberde davacının açıklamalarının yazılı olduğunu, davacının açıklamasında sekiz kez ağaç ifadesi kullanması nedeni ile söz konusu fotoğrafın kullanıldığını, davanın reddi gerektiğini savunmuşlardır. Mahkemece, haber içeriği ile ilgili olmayan fotoğrafın davacının küçük düşürülmesi için kullanıldığı kanaati ile istemin bir bölümünün ödetilmesine karar verilmiştir. Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir. Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur. Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır. Davacı bir siyasetçidir, haberde kullanılan fotoğraf ile kişilik haklarının saldırıya uğradığını ileri sürmektedir. Bu durumda davacının kişilik hakları ile basın özgürlüğü arasında bir denge kurulması gereklidir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi basın özgürlüğünde belli ölçüde abartıya ve hatta tahrik yoluna başvurmanın mümkün olduğuna işaret etmektedir. (Prager ve Oberschlick v. Avusturya, 26 Nisan 1995, § 38, A serisi, No. 313)Somut olayda dava konusu haberin yayınlandığı koşulların tamamının incelenmesi gerekmekte olup, bu çerçevede haber tarihinde Şırnak/Uludere'de 33 vatandaşımızın TSK tarafından yapılan hava operasyonunda hayatını kaybettiği, söz konusu tarihte bakan olan davacının basına bazı açıklamalar yaptığı, daha sonra basına yaptığı açıklamalar ile ilgili kendisine sorulan sorulara yanıt verdiği, kendisinin yanlış anlatılmak istendiğini “...ağacı suçlamadığı....özür dilenecek bir durum olmadığını...” beyan ettiği, davacının İçişleri Bakanı olarak yaptığı açıklamaların haber niteliğinde olduğu konusunun kuşkusuz olduğu, davalı gazetenin ülke gündemini meşgul eden ve yayınlanmasında kamu yararı bulunan güncel nitelikteki olaya ilişkin davacının açıklamalarını eleştirmek maksadı ile dava konusu fotoğrafı kullanıldığı anlaşılmaktadır. Diğer taraftan davalı gazetede yayınlanan haber içeriğinde yer verilen davacıya ait açıklamaların olgusal temelden yoksun olmadığı, zira davacı tarafından bu yönde bir açıklama yapılmadığının iddia edilmediği de gözlenmektedir. Şu durumda, davalı gazetede yayınlanan haber ve fotoğrafın davacının basına yaptığı açıklamalardan hareketle kabul edilebilir eleştiri sınırları içinde kalınarak okuyucuya aktarıldığı sonucuna varılarak davacının isteminin tümden reddi yerine kısmen kabulü doğru olmamış, kararın açıklanan nedenlerle bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 19/06/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.