Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10039 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 16012 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : Ankara 24. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 27/03/2013NUMARASI : 2011/569-2013/234Davacı R.. E.. vekili Avukat M. C.. tarafından, davalı Y.. Ö.. vd aleyhine 26/12/2011 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 27/03/2013 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Dava, basın yoluyla kişilik haklarının ihlali nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; karar, davalılar tarafından temyiz edilmiştir.Davacı, davalı Y.. Ö.. tarafından kaleme alınan, davalı şirkete ait .. Gazetesi'nin 21/12/2011 günlü sayısında yayımlanan “French kiss” başlıklı köşe yazısında "N. efendim, Fransa bize akıl öğreteceğine Cezayir'de yaptıklarına baksınmış, alan razı veren razı, sanane, taaa Cezayir'den?, Allah'ın salağı" şeklinde ifadelere yer vererek kişilik haklarına saldırı oluşturduğunu ileri sürerek, davalıların manevi tazminat ile sorumlu tutulmasını istemiştir.Davalılar, dava konusu yazıda doğrudan davacının şahsına yönelik hiçbir bilginin yer almadığını, davacının adı, soyadı, makamı veya kimliğinin teşhisine imkan tanıyacak hiçbir veri ve bilginin bulunmadığını, ifadelerin davacıya yönelik bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece; dava konusu yazının davacının 17/12/2012 tarihinde gerçekleştirdiği basın toplantısındaki konuşmaları üzerine yazıldığı ve davacıya yönelik bulunduğu, bu nedenle yayında matufiyet unsurunun gerçekleştiği kabul edilerek yazıda kullanılan bazı ifadelerin davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu gerekçesi ile istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.Uyuşmazlık, davalı şirkete ait gazetede köşe yazarı olarak çalışan davalının 21/12/2011 günlü köşe yazısında, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Başbakanı olan davacı hakkında "Neymiş efendim, Fransa bize akıl öğreteceğine Cezayir'de yaptıklarına baksınmış, alan razı veren razı, sanane taaa Cezayir'den, Allah'ın salağı" şeklindeki nitelendirmelerinin ifade ve basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceği noktasında toplanmaktadır. Tarafı olduğumuz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesinde ifade özgürlüğü;"1. Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak kamu makamlarının müdahalesi olmaksızın ve ulusal sınırlarla kısıtlanmaksızın, bir görüşe sahip olma, haber ve düşünceleri elde etme ve bunları ulaştırma özgürlüğünü de içerir. Bu madde Devletin radyo yayıncılığını, televizyon ve sinema işletmeciliğini izne bağlamasına engel değildir.2.Bu özgürlükleri kullanırken ödev ve sorumluluk içinde hareket edilmesi gerektiğinden, ulusal güvenlik, ülke bütünlüğü veya kamu güvenliği, suçun veya düzensizliğin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlakın korunması, başkalarının şeref ve haklarının korunması, gizli bilgilerin açığa vurulmasının önlenmesi, yargı organının otorite ve tarafsızlığının korunması amacıyla, demokratik bir toplumda gerekli bulunan ve hukukun öngördüğü formalitelere, şartlara, yasaklara ve yaptırımlara tabi tutulabilir." şeklinde tanımlanmıştır.Liegens v. AVUSTURYA, Feldek v. SLOVAKYA, Oberschlick v. AVUSTURYA davalarında siyasi kişiliklere yönelik kullanılan ifadeleri değerlendiren Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi;"Liegens v. AVUSTURYA"( Başvuru No: 9815/82 ) davasında;Eski başbakan ... ile seçimlerden birinci çıkan siyasi parti başkanı arasında bir takım olayların yaşandığı, basına yansıyan bir kısım açıklamaların bulunduğu ayrıca 2. Dünya Savaşı sırasında Rusya'daki Alman hattının ötesine geçerek sivilleri katlettiği iddia olunan ilk SS Tugayında görev yapmakla suçlanan liberal parti başkanı ... ile koalisyon kurulması tartışmalarının yaşandığı bir sırada, gazeteci olan Liegens, Profil adlı Viyana Dergisinde yayımlanan iki ayrı yazısında; o tarihte federal hükümetin Başbakanına yönelik olarak 'En Adi Fırsatçılık(adi oportunism)', 'ahlakdışılık' ve 'şerefsizlik' biçiminde ifadeler kullanmıştır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi;“...Sözleşme’nin 10(1). fıkrasında güvence altına alınan ifade özgürlüğünün, demokratik toplumun ana temellerinden birini ve yine bu toplumun gelişmesi ve her bireyin kendini geliştirmesi için esaslı şartlarından birini oluşturduğunu hatırlatarak ifade özgürlüğünün, Sözleşme’nin 10(2). fıkrasının sınırları içinde, sadece lehte olan veya muhalif sayılmayan veya ilgilenmeye değmez görülen "haber" veya "fikirler" için değil, ama aynı zamanda muhalif olan, çarpıcı gelen veya rahatsız eden haberler veya fikirler için de uygulandığını. Bunun, çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleri olduğu, bunlar olmaksızın "demokratik toplum" olamayacağını (bk. Handyside kararı, parag. 49). Bir siyasetçiye yönelik eleştirilerin kabul edilebilir sınırları, özel bir şahsa yönelik eleştiri sınırına göre daha geniştir. Bir siyasetçi, özel şahıstan farklı olarak, her sözünü ve eylemini bilerek ve kaçınılmaz bir biçimde, gazetecilerin ve halkın yakın denetimine açar; bu nedenle daha geniş bir hoşgörü göstermek zorundadır. Hiç kuşku yok ki, Sözleşme’nin 10(2). fıkrası, başkalarının, yani bütün bireylerin itibarının korunmasına imkan verir; bu koruma, siyasetçileri şahsi sıfatları dışında hareket ettikleri zaman da içine alır. Ancak bu gibi durumlarda söz konusu korumanın gerekleri, siyasi meseleleri açık biçimde tartışmanın yararıyla bağlantılı olarak tartılmalıdır.” gerekçesiyle kullanılan sözlerin ifade özgürlüğü kapsamında kaldığına karar vermiştir. "Feldek v. Slovakya" (Başvuru No: 29032/95) davasında: ..’in bakan olmasından hemen sonra hakkında Nazi ordusunda SS birliklerinin üyesi olduğu konusunda makaleler yayınlanmış,‘Faşist Geçmişli Bir Bakan Olmadan Daha Güzel Bir Slovakya Fotoğrafı’ başlıklı makale kaleme alınmıştır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, başvuranın açıklamalarının tartışılmasında kamu yararı bulunan siyasi bir konuyla ve Slovakya’nın tarihiyle ilgili olduğunu ve Slovakya’nın gelecekteki demokratik gelişimini etkileyebileceği, açıklamanın kaynak içermemekle birlikte daha önce basında yer alan bir takım gerçeklere dayandığı, özgür siyasi tartışmanın teşvik edilmesinin demokratik bir toplumun niteliği olduğunu belirleyip kendisini gerek basının gerek kamuoyunun yakın denetimine açmış olan politikacıların kendilerine karşı yapılan eleştirilerde diğer bireylere nazaran daha fazla hoşgörü göstermesi gerektiğini vurgulayarak yazının ifade özgürlüğü içinde kaldığına karar vermiştir. "Oberschlick v. Avusturya"( Başvuru No:20834/92) davasında; Viyana'da yayınlanan Forum Dergisi'nin editörü ve aynı zamanda gazeteci olan Oberschlick, Avusturya Liberal Demokrat Parti Genel Sekreterinin seçim konuşmaları sırasında “göçmen ailelerine yapılan aile yardımının yarıya indirilmesi gerektiğini” savunması üzerine konuşmayı ayrımcılığı ve suça teşviki savunma şeklinde nitelendirmiş, ayrıca bu siyasal lideri, Nazi düşünceleri savunmakla suçlamış, başka kişilerle birlikte söz konusu siyasal lider hakkında koalisyon ortağı partinin genel sekreterine suç isnadında bulunarak bunu dergide yayınlamıştır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi; politikacının itibarının korunması ihtiyacının, siyasi konuların özgürce tartışılmasının sağlayacağı yararla dengelemek zorunda olduğuna işaret ederek, hoş görülebilir eleştiri sınırının bir politikacı söz konusu olduğunda, sade vatandaşa oranla daha geniş olduğunu, siyasetçilerin özellikle kamuya yaptıkları beyanları, şüpheli ve tartışmaya sebebiyet veren eleştiriler içerdiğinde daha geniş bir hoşgörü ortaya koymaları gerektiğini açıklayarak dergi yayınının ifade özgürlüğü kapsamında kaldığına karar vermiştir. Davaya konu olaya gelince; Fransa'nın "Ermeni soykırımını" tanımaya yönelik girişiminin eleştirildiği bir dönemde, davalı köşe yazarının kaleme aldığı köşe yazısında davacı ile ilgili "Neymiş efendim, Fransa bize akıl öğreteceğine Cezayir'de yaptıklarına baksınmış, alan razı veren razı, sanane taaa Cezayir'den, Allah'ın salağı" şeklinde ifadeler kullandığı anlaşılmaktadır.Davaya konu edilen köşe yazısında kullanılan ifadelerin Fransa'nın "Ermeni soykırımını" tanımaya yönelik girişimlerinin konuşulduğu bir zaman diliminde, bu konuda davacının 17/12/2012 tarihinde gerçekleştirdiği basın toplantısında "... Hiçbir tarihçi, hiçbir siyasetçi bizim tarihimizde soykırım göremez, soykırım görmek isteyenler dönsünler ve kendi kirli kanlı tarihlerine baksınlar, kendi tarihleriyle yüzleşemeyenlerin asılsız iddialar üzerinden Türkiye tarihine saldırmaları çok ciddi bir samimiyetsizlik göstergesidir" şeklindeki ifadelerine karşılık olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır. Yazının bütünü, yazının kaleme alındığı zaman dilimi, hakkında yazı kaleme alınan kişinin siyasi kişilik olarak ağır eleştirilere olağandan daha fazla katlanabilmesi gerektiği ile yukarıda açıklanan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10. maddesi ve bunun uygulamasına yönelik Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararları gözetildiğinde açıklamaların ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Şu halde, açıklanan nedenlerle davanın tümden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı biçimde kısmen kabul kararı verilmiş olması doğru olmayıp kararın bozulmasını gerektirmiştir.SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda belirtilen nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalıların diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 17/06/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.