Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10018 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 7320 - Esas Yıl 2016





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDavacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 05/02/2015 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 16/06/2015 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili ile davalı tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının tüm temyiz itirazları reddedilmelidir.2- Davacının temyiz itirazına gelince; Dava, kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece istemin bir bölümü kabul edilmiş, karar davacı vekili ve davalı tarafından temyiz edilmiştir.Davacı; davalı ile bir dönem aynı okulda çalıştıklarını, davalının okulda ve çevrede “.. beni seviyor, bana ilgi duyuyor, karını bırak benimle evlen diyor” şeklinde sözler söylediğini, bu sözlerin dedikoduların çıkmasına neden olduğunu, sosyal çevresinde, okulda ve köyde zor zamanlar yaşadığını ve nişanlısı tarafından nişanın bozulduğunu belirterek 30.000,00 TL manevi tazminat ödetilmesini talep etmiştir. Davalı, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Yerel mahkemece, davalının söylediği sözlerin davacının kişilik haklarına saldırı oluşturacağının kabulü ile davacı yararına 1.500,00 TL manevi tazminat ödetilmesine karar verilmiştir.818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 49. (6098 sayılı TBK’nın 58.) maddesi gereğince kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse manevi tazminata hükmedilmesini isteyebilir. Hakim manevi tazminatın miktarını tayin ederken saldırı teşkil eden eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate almalıdır. Miktarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel hal ve şartların bulunacağı da gözetilerek takdir hakkını etkileyecek nedenleri karar yerinde nesnel (objektif) olarak göstermelidir. Çünkü kanunun takdir hakkı verdiği hususlarda hakimin hukuka ve hakkaniyete göre hüküm vereceği Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesinde belirtilmiştir. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. Somut olaya gelince; dava konusu olayın gelişim süreci, davalının kullandığı ifadelerin ağırlığı, olay tarihi, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile yukarıda anılan ilkeler gözetildiğinde davacı yararına takdir edilen manevi tazminat miktarı azdır. Mahkemece daha üst düzeyde manevi tazminat takdir edilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Temyiz edilen kararın, yukarıda (2) numaralı bentte gösterilen nedenlerle davacı yararına BOZULMASINA, davalının tüm temyiz itirazlarının ise (1) numaralı bentte gösterilen nedenlerle reddine ve davacıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 13/10/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.