Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3641 - Karar Yıl 2007 / Esas No : 4265 - Esas Yıl 2007





Yaralama suçundan şüpheli Zübeyir hakkında yapılan soruşturma evresi sırasında 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 100, 101/1. maddeleri uyarınca tutuklanmasına dair Adana Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan talep üzerine, soruşturma evresinde tutuklamanın Sulh Ceza Mahkemesi'nden talep edilebileceği ve görevli olunmadığından bahisle, evrakın görevli ve yetkili Adana Nöbetçi Sulh Ceza Mahkemesi'ne gönderilmesine ilişkin (Adana Birinci Çocuk Mahkemesi)'nin 07.11.2006 tarihli ve 2006/52 değişik iş sayılı kararına yönelik itirazın kabulü ile görevsizlik kararının kaldırılmasına dair (Adana Beşinci Ağır Ceza Mahkemesi)'nin 08.11.2006 tarihli ve 2006/359 değişik iş sayılı kararına karşı Adalet Bakanlığı 31.01.2007 gün ve 004719 sayılı yazısı ile kanun yararına bozma isteminde bulunduğundan, bu işe ait dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 21.02.2003 gün ve KYB 2007/24967 sayılı ihbarnamesiyle Yargıtay İkinci Ceza Dairesi Yüksek Başkanlığına gönderilmiş olup, anılan Dairece 12.03.2007 gün, 2007/2703-3643 sayılı görevsizlik kararı ile Dairemize gönderilmekle incelendi.Mezkur ihbarname ile;Dosya kapsamına göre, soruşturma evresinde çocuk suçlu hakkında tutuklama kararını vermeye yetkili ve görevli mahkemenin Çocuk Mahkemesi olduğundan bahisle itirazın kabulüne karar verilmiş ise de;Bilindiği üzere; 03.07.2005 tarihli ve 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu'nun 42. maddesinde, Çocuk Koruma Kanunu'nda hüküm bulunmayan hallerde Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiş olup, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 101. maddesinin birinci fıkrası uyarınca da "soruşturma evresinde şüphelinin tutuklanmasına Sulh Ceza hakimi tarafından kovuşturma evresinde mahkemece karar verilir." hükmüne yer verildiği, anılan Kanun'da Ceza Muhakemesinin "soruşturma" ve "kovuşturma" olmak üzere iki evreye ayrıldığı, keza Kanun'un 162. maddesinde "Cumhuriyet Savcısı, ancak hakim tarafından yapılabilecek bir soruşturma işlemine gerek görürse, istemlerini bu işlemin yapılacağı sulh hakimine bildirir. Sulh Ceza Hakimi istenilen işlem hakkında Kanuna uygun olup olmadığını inceleyerek karar verir ve gereğini yerine getirir." şeklinde bir düzenleme mevcut olup, 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu'nda da muhakemenin '"Soruşturma" ve "Kovuşturma" olarak ikiye ayrıldığı, ancak soruşturma evresinde tutuklama veya adli kontrol gibi ancak hakim tarafından yapılabilecek bir soruşturma işlemi ile ilgili olarak, hangi hakim tarafından karar verileceği hususunun gösterilmediği, bunun da, zikredilen hususlarda kanun koyucunun amacının genel hükümlere göre işlem yapılması olduğunu gösterdiği,Keza; 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu'nun 26. maddesinin üçüncü fıkrasında öngörülen "Mahkemeler ve Çocuk Hakimi, bu kanunda ve diğer kanunlarda yer alan tedbirler almakla görevlidir" hükmü nedeniyle, soruşturma evresinde yasa kapsamına giren ve suç işleyen çocuklara ilişkin tutuklama kararlarının Çocuk Mahkemeleri tarafından verilebileceği ileri süre-bilirse de, Kanun'un Hükümet gerekçesine bakıldığında, madde metninde belirtilen tedbirlerin açıkça gerek Çocuk Koruma Kanunu, gerekse diğer kanunlarda yer alan koruyucu ve destekleyici tedbirler olarak belirtildiği, oysa tutuklama ve adli kontrol kararlarının Ceza Muhakemesi tedbiri olduğu, bu nedenle bu kapsama girmeyeceği gözetildiğinde, itirazın reddi yerine, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu ihbar olunduğu anlaşıldı.Gereği görüşülüp düşünüldü:5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu'nda; suça itilen çocuk yaştaki şüphelilerin soruşturma evresinde anılan Kanun'un 5. ve devamı maddelerinde "Koruyucu ve Destekleyici Tedbirler" başlığı altında, şüpheli çocuğu korumak için bir dizi tedbirler öngörülmüş, Kanun'un 7. maddesinde ise, "Koruyucu ve destekleyici tedbir kararının çocuk hakimi tarafından alınabileceği" belirtilmiş, 8. madde de, "bu tedbirlere karar verme yetkisinin, çocuğun ana, baba, vasi veya birlikte yaşadığı kimselerin bulunduğu yerdeki çocuk hakimine ait olduğu" vurgulanmıştır.5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu'nun 20. maddesinde "Adli Kontrol" başlığı altında belirtilen Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 109. maddesinde sayılanlara ilave olarak bazı tedbirler öngörülmüş, aynı maddenin 2. fıkrasında ise; "ancak bu tedbirlerden sonuç alınamaması, sonuç alınamayacağının anlaşılması ve tedbirlere uyulmaması durumunda tutuklama kararı verilebilir" şeklinde düzenleme getirilmiş ve Adli Kontrol Tedbirleri arasında gösterilen tutuklama kararını hangi merciin vereceği konusunda bir düzenleme bulunmamaktadır.Çocuk Koruma Kanunu'nun "uygulanacak hükümler" başlıklı 42. maddesi "Bu kanunda hüküm bulunmayan hallerde Ceza Muhakemesi Kanunu ... hükümleri uygulanır." amir hükmü nazara alındığında, Çocuk Koruma Ka-nunu'nda suça sürüklenen çocuklar hakkında koruyucu ve destekleyici tedbir kararlarına çocuk hakimi tarafından karar verileceği belirtildiği halde, adli kontrol ve tutuklama kararına hangi merciin karar verebileceği belirtilmediğinden, bir Ceza Muhakemesi tedbiri olan tutuklama kararı Çocuk Koruma Kanunu'nda bir düzenleme bulunmadığından, anılan Kanun'un 42/1. maddesi delaletiyle Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Tutuklama kararı" başlıklı 101/1. maddesi uyarınca çocuk hakkında soruşturma evresinde tutuklama kararını Sulh Ceza Hakiminin vermesi gerektiği anlaşılmakla;Açıklanan nedenlerle, Adalet Bakanlığının Kanun Yararına Bozma isteyen yazısına dayanan ihbarnamede ileri sürülen düşünce yerinde görüldüğünden, itiraz üzerine Adana Beşinci Ağır Ceza Mahkemesi'nce verilip kesinleşen 08.11.2006 tarihli ve 2006/52 değişik sayılı kararın 5271 sayılı CMK'nın 309. maddesinin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca (BOZULMASINA), bozma doğrultusunda müteakip işlemlerin mahallinde yerine getirilmesi için dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılıgı'na (TEVDİİNE), 19.04.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.