Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3468 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 31765 - Esas Yıl 2013





Tebliğname No : 2013/364936- Kanun Yararına BozmaMAHKEMESİ : Üsküdar Çocuk Ağır Ceza MahkemesiTARİHİ VE NO : 31/08/2012 - 2011/272 esas, 2011/388 ek kararSUÇ : Kasten yaralama suçuKasten yaralama suçundan suça sürüklenen çocuk M.. Ş..'nin 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 86/1, 86/3-e, 31/3, 62/1 ve 50/1-c maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve cezasının en az iki yıl süre ile bir meslek veya sanat edinmeyi sağlamak amacıyla gerektiğinde barınma imkanı da bulunan bir eğitim kurumuna devam etme tedbirine çevrilmesine dair Üsküdar Çocuk Ağır Ceza Mahkemesinin 24/11/2011 tarihli ve 2011/272 esas, 2011/388 sayılı kararının infazı sırasında, verilen hapis cezasının denetimli serbestlik tedbirine aykırı davranması nedeni ile 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 51/7. maddesi uyarınca 10 ay hapis cezası olarak çektirilmesine dair Üsküdar Çocuk Ağır Ceza Mahkemesinin 31/08/2012 tarihli ve 2011/272 esas, 2011/388 sayılı ek kararına karşı Adalet Bakanlığı'nın 18.11.2013 tarih ve 2013/17064-69879 sayılı yazısıyla kanun yararına bozma isteminde bulunulduğundan bu işe ait dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 25.11.2013 tarih ve 2013/364936 sayılı tebliğnamesi ile Dairemize gönderilmekle incelendi. Mezkur ihbarnamede;Dosya kapsamına göre, Üsküdar Çocuk Ağır Ceza Mahkemesinin 31/08/2012 tarihli ve 2011/272 esas, 2011/388 sayılı ek kararı ile suça sürüklenen çocuğun denetimli serbestlik tedbirine aykırı davranması nedeni ile Türk Ceza Kanunu’nun 50/6. maddesi uyarınca 10 ay hapis cezası olarak infazına karar verilmiş ise de;27 Ocak 1995 tarihli, 22184 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin 37. maddesinin b bendi gereğince çocuğun özgürlüğünden yoksun bırakılması başvurulabilecek en son önlemdir. Aynı Sözleşme’nin 40. maddesinin 4. fıkrası gereği, yönlendirme ve gözetim kararlan, danışmanlık, şartlı salıverme, bakım için yerleştirme, eğitim ve meslek öğretme programlan ve diğer kurumsal bakım seçenekleri gibi çeşitli düzenlemelerin uygulanmasında, çocuklara durumları ve suçları ile orantılı ve kendi esenliklerine olacak biçimde muamele edilmesi sağlanacaktır. Yine, Özgürlüğünden Yoksun Bırakılan Küçüklerin Koruması İçin Birleşmiş Milletler Kuralları’nın 1. maddesi gereğince, çocukların hapsedilmesi başvurulabilecek en son çare olmalıdır. Avrupa Birliği Temel Haklar Şartı’nın 24/2. maddesine göre, kamu kurumları veya özel kuruluşlar tarafından alınmış, çocukları ilgilendiren bütün tedbirlerde, çocuğun menfaati öncelikli düşünce olmalıdır. Avrupa Konseyi 05.11.2008 tarihli, 11 sayılı tavsiye kararı ile Yaptırım ve Tedbirlere Maruz Kalan Çocuk Suçlular için Avrupa Kurallarını kabul etmiştir. Bu kurallar, devletlerin çocuk suçlulara muamelesinde izlemesi gereken önemli ilkeleri belirlemektedir. Bunlar arasında, bir yaptırım ya da tedbir kararının alınması ya da uygulanmasında çocuğun en yüksek yaranın gözetilmesi ve orantılılık ilkesinin uygulanması şartı bulunmaktadır. 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun Temel İlkeler başlıklı 4/i.maddesinde, çocuklar hakkında özgürlüğü kısıtlayıcı tedbirler ile hapis cezasına en son çare olarak başvurulması hükmü yer almıştır. Nitekim, çocuklar hakkında verilen 1 yıl ve daha az kısa süreli hapis cezalarının Türk Ceza Kanunu’nun 50/3. maddesinde adli para cezası yaptırımına veya tedbire çevrilmesi zorunlu olduğu ve suça sürüklenen çocuk hakkında verilen adli para cezasının tebliğinden itibaren 30 gün içinde ödenmemesi halinde 5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 106/4.maddesi gereği hapse çevrilemeyeceği düzenlenmiştir.Anayasa’nın 17. maddesinde yer alan “insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamama” hükmü, çocuklar açısından da geçerli olduğu gibi, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ile 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’ndan sonra 23/09/2010 tarihinde yürürlüğe giren 5982 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun’un 4. maddesi ile Anayasanın değişik 41. maddesinde; “her çocuğun, korunma ve bakımdan yararlanmaları, yüksek yararlarına açıkça aykırı olmadıkça, ana ve babalarıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahip olduğu” belirtilerek çocuklara yönelik pozitif ayrımcılık düzenlenmiş, çocuklar için alınacak tedbirlerin eşitlik ilkesine aykırı sayılmayacağı hükmü getirilmiştir.Belirtilen ilke ve hükümler ışığında; suça sürüklenen çocuk hakkında verilen adli para cezasının tebliğinden itibaren 30 gün içinde ödenmemesi halinde 5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 106/4.maddesi gereği hapse çevrilemeyeceği hükmü ile 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 50/6-7. maddesi hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, Yargıtay 2. Ceza Dairesinin 16/01/2013 tarihli 2012/24704 esas, 2013/274 karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere hükmolunan seçenek yaptırımın yerine getirilmemesi halinde maddede öngörülen diğer seçenek tedbirlerinden birine veya adli para cezasına hükmolunması zorunluluğunun gözetilmemesinde, isabet görülmediğinden bahisle, 5271 sayılı CMK'nin 309.maddesi gereğince anılan kararın bozulması lüzumunun ihbar olunduğu anlaşıldı.Gereği görüşülüp düşünüldü:Adalet Bakanlığı'nın kanun yararına bozma isteyen yazısına dayanan tebliğnamede ileri sürülen düşünce yerinde görüldüğünden; Üsküdar Çocuk Ağır Ceza Mahkemesinin 31/08/2012 tarihli ve 2011/272 esas, 2011/388 sayılı ek kararının 5271 sayılı 309/4. maddesi gereğince kanun yararına BOZULMASINA, müteakip işlemlerin mahallinde mahkemesince yerine getirilmesine, dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine; 29.01.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.