Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 28903 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 30494 - Esas Yıl 2014





Tebliğname No : 2014/63654 Kanun Yararına Bozma- İtirazMAHKEMESİ : Uludere Sulh Ceza MahkemesiTARİHİ VE NO : 25/12/2012 tarihli ve 2011/2 esas, 2012/99 kararıSUÇ : Basit yaralamaDairemizin 26/03/2014 gün ve 2014/11140 esas, 2014/12713 Karar sayılı bozma kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 10.07.2014 tarih 2014/63654 sayılı itiraznamesi ile, Kasten yaralama suçundan sanık M.. B.. hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 86/2, 87/3.maddelerinden yargılanması talebiyle açılan kamu davası sonucunda, müştekinin vaki şikayetinden vazgeçtiğinden bahisle 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 73/4 ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223/8.maddeleri gereğince kamu davasının düşürülmesine dair Uludere Sulh Ceza Mahkemesinin 25/12/2012 tarihli ve 2011/2 esas, 2012/99 sayılı kararı temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiştir.Bu karara karşı Adalet Bakanlığının 05/02/2014 gün ve 2014/2829/8784 sayılı “Dosya kapsamına göre, sanık M.. B.. hakkında mağdur H. A.’a yönelik darp eylemi sonucunda mağdurda burun kemiği kırığı oluştuğu halde delillerin takdirinin ve değerlendirmesinin üst dereceli olan asliye ceza mahkemesine ait olduğu gözetilmeden, yazılı şekilde düşme kararı verilmesinde isabet görülmemiştir.” gerekçesini içeren kanun yararına bozma istemi Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 21/02/2014 tarihli ve 2014/63654 sayılı ihbarnamesi ile Yargıtay 3.Ceza Dairesi Başkanlığı’na sunulmuştur.Dairemizin 26/03/2014 gün ve 2014/11140 esas, 2014/12713 karar sayılı ilamıyla özetle, kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden, yerel Mahkeme hükmünün, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309/4-b.maddesi gereğince kanun yararına bozulmasına, müteakip işlemlerin mahallinde mahkemesince yerine getirilmesine karar verilmiştir.Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nca bu karara karşı; Şikayetten vazgeçme nedeniyle sanık hakkındaki kamu davasının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223/8.maddesi uyarınca düşürülmesine dair kararın, kanun yararına bozulması halinde, Özel Dairece, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesinin 4.fıkrasının (c) bendi mi yoksa (a) bendi uyarınca mı işlem yapılacağının belirlenmesine ilişkindir.5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309 ve 310. maddelerinde düzenlenen kanun yararına bozma kurumu; hakim veya mahkemelerce verilen ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkların giderilmesini sağlayan olağanüstü bir yasa yoludur.5271 sayılı Kanun’un 309.maddesinin 4.fıkrasında, kanun yararına bozma sonrası yapılacak işlemler, bu işlemleri gerçekleştirecek merciler ve bozma kararının etkileri, bozulan hüküm veya kararın türü ve bozma nedenlerine göre ayrım yapılarak ayrıntılı olarak gösterilmiştir.Düzenlemede; kanun yararına bozmanın sonuçları ve bozma sonrasındaki uygulama saptanırken, öncelikle ‘karar’ ve ‘hüküm’ ayrımı gözetilmiş ayrıca mahkumiyet hükmü ile davanın esasını çözen veya çözmeyen diğer hükümler bakımından farklı uygulama ve sonuçlar öngörülmüştür.Bozma nedenleri;5271 sayılı Yasanın 223 üncü maddesinde tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise, 309.maddenin 4.fıkrasının (a) bendi uyarınca; kararı veren hakim veya mahkemece gerekli inceleme ve araştırma sonucunda yeniden karar verilecektir. Bu halde yargılamanın tekrarlanması yasağına ilişkin kurallar uygulanamayacağı gibi, davanın esasını çözen bir karar bulunmadığı için, verilecek hüküm veya kararda lehe ve aleyhe sonuçtan da söz edilemeyecektir. Mahkumiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne veya savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin olması halinde ise, anılan fıkranın (b) bendi uyarınca kararı veren hakim veya mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilecek, ancak bu halde verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamayacaktır. Davanın esasını çözen mahkumiyet dışındaki diğer hükümlerin bozulmasında ise (c) bendi uyarınca aleyhte sonuç doğurucu herhangi bir işlem yapılamayacağı gibi, ‘tekriri muhakeme’ yasağı nedeniyle kanun yararına bozma kapsamında yeniden yargılama da gerekmeyecektir. 4’üncü fıkranın (d) bendi gereğince bozma nedeninin hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektirmesi halinde, cezanın kaldırılmasına, daha hafif bir cezanın verilmesini gerektirmesi halinde ise bu hafif cezaya Yargıtay ceza dairesince doğrudan hükmedilecektir. Bu halde yargılamanın tekrarlanması yasağı bulunduğundan, Yargıtay ceza dairesince hükmün bozulması ile yetinilmeyip, gereken kararın doğrudan ilgili daire tarafından verilmesi gerekmektedir. Yargılamanın değişik aşamalarında gerek hakimlik makamı gerekse mahkemeler tarafından farklı nitelikte kararlar verilmektedir. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223.maddesinde bu kararlardan hangilerinin hüküm olduğu açıklanmıştır. Buna göre; ‘mahkumiyet, beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve düşmesi kararları’ birer hükümdür. Yine ‘adli yargı dışındaki bir yargı merciine yönelik görevsizlik kararları da yasa yolu bakımından hüküm sayılır. Bunlardan mahkumiyet, beraat, ceza verilmesine yer olmadığı ve güvenlik tedbirlerine hükmedilmesine dair hükümlerin uyuşmazlığı sona erdiren, davanın esasını çözen nitelikteki hükümler oldukları konusunda öğretide genel bir mutabakat bulunmaktadır. 03.06.1936 gün ve 129-11 sayılı içtihadı Birleştirme Kararında da; zamanaşımı, genel af ve davadan vazgeçme gibi düşme nedenlerinden birine dayanılarak verilen mahkeme kararlarının da davanın esasını çözümleyen ve suçlular hakkında kazanılmış hak sağlayan kararlardan olduğu vurgulanmıştır. Adli yargı dışındaki bir yargı merciine yönelik görevsizlik kararları, yasa yolu bakımından hüküm sayılmakla birlikte, davanın esasını çözen nitelikteki kararlardan değildir. Ayrıca 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223. Maddesinde sayılan hüküm çeşitleri arasında yer almayan durma kararlarının da davanın esasını çözen kararlardan olmadığı açıktır. . . 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309.maddesinin 4.fıkrasının (a) bendi gereğince bozma, aynı Kanun’un 223.maddesinde tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise kararı veren hakim veya mahkemece gerekli inceleme ve araştırma sonucunda yeniden karar verilecektir. Kararı veren mahkeme veya hakimce bozma doğrultusunda yeniden bir karar verilmesi yasa gereği zorunludur. Ayrıca bu tür kararların kanun yararına bozulmasının ilgililer aleyhine sonuç doğurmayacağına dair bir kurala ilgili maddede yer verilmemiştir. Uygulamada Yargıtay tarafından (a) bendi kapsamına giren kararların kanun yararına bozulmasına ve anılan bent uyarınca bozma kararı doğrultusunda kararı veren hakim veya mahkemece gereken kararın verilmesini sağlamak üzere ‘müteakip işlemlerin mahallinde yerine getirilmesine’ karar verilmektedir. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309.maddesinin 4.fıkrasının (c) bendi gereğince kanun yararına bozma istemi, davanın esasını çözüp de mahkumiyet dışında kalan hükümlere ilişkin ise, aleyhe sonuç doğurmaz ve yeniden yargılama da yapılamaz. Mahkumiyet hükmünde, bozma sonrası yapılacak uygulamalar bozma nedenine göre farklı düzenlendiği halde, mahkumiyet dışındaki davanın esasını çözen kararların bozulmasının sonuçları açısından bozma nedenine göre bir ayrım yapılmamıştır. Mahkumiyet hükmü dışında kalan davanın esasını çözen hükümlerin hangi nedenle olursa olsun kanun yararına bozulması, aleyhe tesir etmeyecek ve yeniden yargılama yapılmasını da gerektirmeyecektir. Bu hükümlerin, kanun yararına bozulmasının aleyhe sonuç doğurmayacağı ve yeniden yargılama yapılamayacağı yasanın açık hükmü gereğidir. Şikayetten vazgeçme nedeniyle verilen düşme kararı, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223 .maddesinde sayılan hükümlerden olup, davanın esasını da çözen bir karar niteliğinde olduğundan, aynı Kanun’un 309.maddesinin 4.fıkrasının (a) bendi kapsamında kalan bir karar değildir. Mahkumiyet hükmü de olmadığından 309.maddenin 4.fıkrasının (b) ve (d) bentleri kapsamında da kalmamaktadır. Bu karar, mahkumiyet dışında davayı esastan çözen bir karar olduğundan, aynı fıkranın (c) bendi kapsamında kalmaktadır. Bu nedenle Yargıtay’ın, yasa gereği düşme kararlarının, aleyhe sonuç doğurmamak ve yeniden yargılama yapılmamak üzere bozulmasına karar vermesi gerekmektedir. Nitekim, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 30/03/2010 tarihli ve 2010/2-68 sayılı; “03.06.1936 gün ve 129-11 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtildiği üzere düşme kararı mahkumiyet dışında davanın esasını çözen nitelikte bir karar olduğundan, yasa yararına bozma istemi üzerine Özel Dairece 5271 sayılı CYY’nın 309.maddesinin 4.fıkrasının (c) bendi uyarınca aleyhe sonuç doğurmayacak ve yeniden yargılama yapılmayacak şekilde yasa yararına bozma kararı verilmesi yerine, hükmün anılan Yasanın 309.maddesinin 4.fıkrasının (a) bendi uyarınca bozulmasına ve müteakip işlemlerin mahallinde yapılmasına karar verilmesi isabetsiz olup” şeklindeki kararında da, düşme kararının, 5271 sayılı Kanun’un 309.maddesinin 4.fıkrasının (c) bendi uyarınca aleyhe sonuç doğurmamak ve yeniden yargılama yapılmamak üzere bozulmasına karar verilmesi sonucuna ulaşılmıştır. Yine Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 10/10/2006 gün ve 2006/186-209 sayılı kararında da, düşme kararının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309.maddesinin 4.fıkrasının (c) bendi kapsamında kalan bir karar olduğu kabul edilmiştir. Ayrıca Yargıtay 14.Ceza Dairesinin, 15/05/2014 tarihli ve 2014/2493 esas, 2014/6711 sayılı ilamında da, resen takibi gereken bir suçta görevsizlik kararı verilmesi yerine şikayetten vazgeçme nedeniyle verilen hukuka aykırı düşme kararının, kanun yararına bozma istemine konu olduğunda, bu kararın, 5271 sayılı Kanun un 309/4-c.maddesi kapsamında kaldığı kabul edilmiştir. Somut olayda, sanık M.. B.. hakkında, kemik kırığı oluşturacak şekilde kasten yaralama fıillinden dolayı 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 86/2 ve 87/3.maddelerinin uygulanması istemiyle açılan davada, davaya bakma görevi, 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev Ve Yetkileri Hakkında Kanun’un 11.maddesi gereğince üst dereceli Asliye Ceza Mahkemesine ait olduğundan görevsizlik kararı verilmesi gerektiği gözetilmeden, görevsiz mahkemece, resen takibi gereken suçta şikayetten vazgeçme nedeniyle kamu davasının düşürülmesine karar verilmesi yerinde bir uygulama olmadığından, Özel Dairenin, bu nedene dayanarak hükmü kanun yararına bozması isabetlidir. Ancak, Yüksek Dairenin, “düşme” kararının, 5271 sayılı Kanun’un 223.maddesinde sayılan ve davayı da esastan çözen bir karar olduğundan, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 309.maddesinin 4.fıkrasının (c) bendi gereğince “aleyhte sonuç doğurmamak ve yeniden yargılama yapılmamak üzere” bozulmasına karar vermesi yerine hükmün aynı Kanun’un 309.maddesinin 4.fıkrasının (b) bendi uyarınca bozulmasına ve yeniden bir karar verilmesini sağlamak üzere müteakip işlemlerin mahallinde mahkemesince yerine getirilmesine karar vermesinin isabetli olmadığı değerlendirmesiyle dosyanın itirazen incelenmek üzere Dairemize gönderilmesi üzerine yapılan incelemede; Gereği görüşülüp düşünüldü: 1) Yerinde görülen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının KABULÜNE, 2) Dairemizin 26/03/2014 gün ve 2014/11140 esas, 2014/12713 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA, 3) Adalet Bakanlığı'nın kanun yararına bozma isteyen yazısına dayanan tebliğnamede ileri sürülen düşünce yerinde görüldüğünden; Uludere Sulh Ceza Mahkemesinin 25/12/2012 tarihli ve 2011/2 esas, 2012/99 sayılı kararının 5271 sayılı CMK'nin 309/4. maddesinin (c) bendi gereğince “aleyhe sonuç doğurmamak ve yeniden yargılama yapılmamak üzere” kanun yararına BOZULMASINA, dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE; 10.09.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.