Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 22691 - Karar Yıl 2005 / Esas No : 11038 - Esas Yıl 2005





Müessir fiil suçundan hükümlü Yavuz'un 765 sayılı TCK.nun 456/2, 457/1, 51/1 ve 59/2 maddeleri gereğince 1 sene 8 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına dair Fatih Üçüncü Asliye Ceza Mahkemesinin 18.04.2003 gün ve 2001/914 esas 2003/213 sayılı kararının infazı sırasında 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun lehe hükümlerinin uygulanması talebi üzerine, anılan kanunun lehe olmadığından yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına cezanın aynen infazına dair, aynı mahkemenin 23.06.2005 gün ve 2005/200 müteferrik sayılı kararına yönelik itirazın kabulü ile 5237 sayılı Kanun'un 86/1-2, 29., 62/1 maddeleri uyarınca 11 ay 7 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin (İstanbul Üçüncü Ağır Ceza Mahkemesinin 18.07.2005 gün ve 2005/398 müteferrik sayılı kararı aleyhine Adalet Bakanlığı'nca verilen 20.09.2005 tarih ve 040143 sayılı yazılı emre müstenidaten Yargıtay C.Başsavcılığı'nın 12.10.2005 tarih ve 2005/176073 sayılı ihbarnamesine havi dava dosyası daireye gönderilmekle okundu.Mezkur ihbarnamede;Tüm dosya kapsamına göre, hükümlü hakkında temel ceza maddesinin yanında kanuni ve takdiri arttırım ve indirim maddelerinin de uygulanmış olması sebebiyle, hem hükmün zat ve mahiyetinde değişiklik yaparak içeriğini değiştiren yeni kanun düzenlemeleri sebebiyle hem de hakimin takdir hakkını kullanarak karar vermesi gerektiğinden 5237 sayılı TCK.nun 7. maddesi uyarınca hüküm mahkemesince duruşma açılmak suretiyle bir karar verilmesi gerektiği;Kabule görede 765 sayılı TCK.nun 456/2, 457/1, 59 maddeleri gereğince 1 yıl 8 ay hapis cezası verildiği halde 5237 sayılı Kanuna göre uyarlama sırasında sanığın eyleminin anılan kanunun 87/1-d maddesi kapsamında kaldığı temel cezanın da 5 yıldan başladığı indirim maddelerinin uygulanmasından sonra sonuç cezaya uygulanacak infazın 5275 sayılı Ceza Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanuna göre olması gerektiğinden bu kanunun hükümlü lehine olmadığı gözetilmeksizin itirazın bu yönlerden reddi yerine kabulü ile yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmediğinden mezkur kararın 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 309. maddesi uyarınca bozulması lüzumu ihbar olunmuştur.01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK.nu, 765 sayılı TCK.nuna göre suç teorisi ve ceza hukukunun temel prensipleri açısından farklılıklar getirmiş olup suç tipleri ve yaptırımlar değişmiştir.01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK.nun 7/2 maddesi suç ve cezalara ilişkin yasaların zaman bakımından uyarlanmasını göstermektedir. Buna göre sonradan yürürlüğe giren kanun fail lehine uygulanabileceği aleyhine ise geriye yürümeyeceğidir.Yasalarda değişiklik yapıldığında daha önce yürürlükte olan yasa ile daha sonra yürürlüğe giren yasalar arasında uyumu sağlamak açısından yürürlük yasaları getirilmiştir. Bu tür yasalar sadece iki yasa arasındaki uyumu gerçekleştireceğinden geçici yasalardır.5237 sayılı TCK.nun, yürürlük yasası da 5252 sayılı yasadır. Bu yasanın 1. maddesi amacını ifade eder. Buna göre, Yasanın amacı, 5237 sayılı Kanunun yürürlüğe konulmasına ilişkin usul ve esasları belirlemektir. 2. maddesi kapsamını ifade edip önceden işlenmiş suçlar hakkında ne suretle hüküm kurulacağına ve kesinleşmiş cezaların nasıl infaz edileceğine ilişkin hükümleri kapsar. 9. maddesi lehe olan hükümlerin uygulanmasındaki usulü belirler. 1. fıkrası "1 Haziran 2005 tarihinden önce kesinleşmiş hükümlerle ilgili olarak ceza kanununun lehe olan hükümlerinin derhal uygulanabileceği hallerde duruşma yapılmaksızın da karar verilebilir." 3. fıkrasında da "lehe olan hüküm önceki ve sonraki kanunların ilgili bütün hükümleri olaya uygulanarak ortaya çıkan sonuçların birbiriyle karşılaştırılması suretiyle belirlenir." denilmektedir.Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin infazı Hakkındaki 5275 sayılı Kanun'un 8. bölümü infazla ilgili kararları düzenlemiştir. Bu yasanın 98. maddesi mahkumiyet hükmünün yorumunda veya çektirilecek cezanın hesabında duraksamayı ifade eder. Buna göre mahkumiyet hükmünün yorumunun veya çektirilecek cezanın hesabında duraksama olursa cezanın kısmen veya tamamen yerine getirilip getirilmeyeceği ileri sürülür ya da sonradan yürürlüğe giren kanun hükümlünün lehine olursa duraksamanın giderilmesi veya yerine getirilecek cezanın belirlenmesi için hükmü veren mahkemeden karar istenir 101. madde ise infaz sırası verilecek kararların mercii ve usulünü düzenlemiştir. Buna göre cezanın infazı sırasında 98 ile 100. maddeleri gereğince mahkemeden alınması gereken kararlar duruşma yapılmaksızın verilir. Karar verilmeden önce Cumhuriyet Savcısı ve hükümlünün görüşlerinin yazılı olarak bildirilmesi istenir. 3. fıkranın son cümlesi kararlara karşı itiraz yoluna gidilebilir.Bu yasal düzenleme 01.06.2005 tarihinden önce 1412 sayılı CMUK'nun 402. maddesinde düzenlenmiştir. İki yasa arasındaki en büyük fark 5271 sayılı Yasa'nın 98. maddesinde yer alan sonradan yürürlüğe giren kanun hükümlünün lehine olursa ibaresidir. Bu ibare 1412 sayılı Yasa'da yer almamaktadır.Bu ibare ile 5252 sayılı yürürlük Kanunun lehe kanun uygulanmasını düzenleyen 9. maddesi birlikte değerlendirildiğinde 5237 sayılı TCK.nun lehe uygulanmasında 5252 sayılı yürürlük Yasanın 9. maddesi mi 5275 sayılı Yasa'nın 98 ve 101. maddelerinin mi uygulanacağı hususunda tereddüt ortayaçıkmaktadır.5252 sayılı Yasa 5275 sayılı Yasa'ya göre daha özel hükümleri ifade etmektedir. Bu yasa 5237 sayılı TCK.nun yürürlüğünde karşılaşılacak sorunları çözen, uyum sorunlarını gideren ve uygulama ilkelerini belirleyen geçici bir yasadır. 765 sayılı TCK. ile 5237 sayılı TCK.nun arasındaki uyumu sağlamak özel amacıyla çıkarılmıştır. 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanunun 98 ve 101. maddelerinin böyle özel bir amacı bulunmamaktadır. 5275 sayılı Yasa 01.06.2005 tarihinden sonra kabul edilen sanık lehine hüküm ihtiva eden yasa değişikliklerine uygulanabilecektir. 01.06.2005 tarihinden önceki kesinleşen kararlarda bu yasanın uygulanma imkanı yoktur. Bu itibarla 5237 sayılı TCK.nunda lehe olan hükümlerin uygulanması 5252 sayılı TCK.nun yürürlük ve uygulama şekli hakkındaki kanuna göre yapılacaktır.5252 sayılı Yasanın 9/1 maddesine göre 5237 sayılı TCK.nun lehe olan hükümlerinin derhal uygulanabileceği lehe hallerde duruşma yapılmaksızın evrak üzerinde karar verilebilecektir. Bunun dışındaki durumlarda duruşma açılacaktır. Asıl olan duruşmalı lehe kanun uygulamasıdır.Ceza Kanununun lehe olan hükümlerinin derhal uygulanacağı haller şunlardır; 765 sayılı Kanunda suç olup 5237 sayılı Kanunda tartışmasız suç olmaktan çıkarılması Ceza sorumluluğunun kaldırılması, 765 sayılı Kanunda şikayete tabi olmayıp, 5237 de şikayete tabi olması ve şikayetçinin şikayetinden vazgeçmiş olması, herhangi bir şekilde değerlendirme ve takdir gerektirmeyen önceki ve sonraki kanunlarla ilgili bütün hükümleri olaya uygulamak ortaya çıkan sonuçların birbiriyle karşılaştırılması sonucu ceza indirimlerini kapsar. Mahkeme bir değerlendirme yaparak suç unsurlarının tayini takdir hakkı kullanılarak cezanın belirlenmesi veya şahsileştirilmesinin gerektiği durumlarda taraflara haber vererek duruşma açıp tarafların beyanlarını ve soracakları delilleri tespit edip sonucuna göre lehe aleyhe tartışması yapıp karar vermek zorundadır. Evrak üzerinde yapılan incelemede suçun unsurlarının tartışılması yeni yasanın verdiği takdir hakkı kullanılarak ceza tayini veya ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi hükmün zat ve mahiyetinin değiştirilmesi ve bu kararın sınırlı inceleme yapması gereken itiraz merciince incelenerek talebin yerinde olduğuna veya olmadığına karar vermek mümkün değildir.5252 sayılı Kanun'un 9. maddesindeki sınırlı şekilde evrak üzerinde karar verilmesi imkanını kanun koyucu uygulayıcılara pratiklik ve kolaylık sağlaması için getirmiştir.Evrak üzerinde veya duruşma açılması durumlarında kanun yolları farklı-mıdır. Her iki durumda da kanun yolu aynıdır. Kanun yolu temyizdir. Duruşmalı hallerde kanun yolunun temyiz olduğu hususunda bir tereddüt bulunmamaktadır. Evrak üzerinde verilen lehe kanun uygulanmasının kabul edildiği (yukarıdaki kıstaslara göre) veya rededildiği hallerde (Reddeki usul ve kanun yolu, kabulü halindeki usul ve kanun yolunun aynıdır) Kanun yolu temyizdir.İtiraz olunabilecek kararlar 5271 sayılı CMK.nun 267. maddesinde belirtilmiştir. Buna göre "Hakim kararı ile kanunun gösterdiği hallerde, mahkeme kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir" Hakim kararı soruşturma evresindeki kararları, mahkeme kararı ise kovuşturma evresindeki kararları kapsar, hakim kararlarında sınırlama bulunmadığı halde, mahkeme kararları için sınırlama söz konusudur. Kanunun belirtmediği hallerde mahkeme kararına itiraz edilemez. Hüküm niteliği taşımayan mahkemece verilen yargılamanın durması, yetkisizlik, görevsizlik kararlarına itiraz edilebileceği CMK.nunda belirtildiğinden itirazı mümkündür.5252 sayılı Yasa'da 9. maddeye göre yapılan lehe yasa uygulamasında kanun yolunu, 5275 sayılı Yasa'nın 101. maddesindeki gibi açıkça göstermemiştir. Bu durumda kanun yolu 5271 sayılı CMK.ya göre belirlenecektir. Yukarıda açıkça belirtildiği gibi bu yol temyiz yoludur. O halde tüm lehe kanun uygulamalarında veya uygulamamalarındaki kanun yolu temyiz mahkemesi olmalıdır, ayrıca bu husus hukuk uygulamasında birliği ortaya çıkaracağından, hakkaniyet kurallarına da uygun düşer.Somut olaya gelince m. fiil suçundan hükümlü 765 sayılı TCK.nun 456/2, 51/1, 59/2 maddeleri gereğince 1 sene 8 ay hapis cezasına çaptırılmış 01.06.2005 tarihinden sonra yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK.nun lehe hükümlerinin uygulanmasını talep etmiş Fatih Üçüncü Asliye Ceza Mahkemesi olayda lehe kanun uygulanmasını gerektirir bir hal görmediğinden bu talebi reddetmiş, bu karara karşı kanun yolu temyiz mahkemesi olduğu halde İstanbul Üçüncü Ağır Ceza Mahkemesi yetkisinde ve görevinde olmayan bu hususta yetki ve görev aşımında bulunarak lehe kanun uygulamasında bulunmuştur.Hükümlü müdahili hayati tehlike doğurur 25 gün mutad iştigale engel olacak tarzda yaralamıştır. Yaralama suçundaki kıstaslar değişmiş olup adli tıp kriterleri de farklıdır. Hayati tehlike ve 25 gün mutad iştigali düzenleyen 765 sayılı TCK.nun 456/2 maddesi 5237 sayılı Kanun 87/1-d maddesini karşılamaktadır. Anılan maddedeki temel ceza 5 yıldan başladığı, indirim maddelerinin uygulanmasından sonra sonuç cezaya uygulanacak infazın da 5275 sayılı Kanuna göre olması gerektiğinden bu Kanunun hükümlü lehine olmadığı, dolayısıyla istanbul Üçüncü Ağır Ceza Mahkemesinin lehe uygulamasının doğru olmadığı anlaşılmıştır.5271 sayılı CMK.nun 309/1 maddesine göre hakim ve mahkeme tarafından verilen istinaf veya temyiz incelenmesinden geçmeksizin kesinleşen karar ve hükümlerle ilgili kanun yararına bozma istenebilir.Yukarıda anlatılan maddi ve hukuki sebeplerle yetki ve görev aşımında bulunarak temyiz mahkemesinin görevinde olduğu halde kendisini görevli sayan İstanbul Üçüncü Ağır Ceza Mahkemesinin vermiş olduğu karar hukuki değerden yoksun bulunmaktadır. Bir anlamda yok hükmündedir. Bu itibarla kesinleşmiş bir karar da bulunmadığından yazılı emir yoluyla başvurma imkanı da yoktur. O halde dosyanın Yargıtay C. Başsavcılığınca yerel Fatih Üçüncü Asliye Ceza Mahkemesine gönderilerek hükümlü müdafiinin itiraz dilekçesini temyiz dilekçesi olarak kabul edilerek dosyanın dairemize usulüne uygun gönderme formuna uygun olarak gönderildiğinde dairemizce temyiz incelemesinde bulunabileceği anlaşılmış olmakla aşağıdaki sonuca varılmıştır.Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle;Yazılı emre dayanan ihbarname münderecatı yerinde görülmediğinden (REDDİNE), 18.11.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.