MAHKEMESİ : ANTALYA 7.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 18/10/2012NUMARASI : 2010/345-2012/417 Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Davacılar vekili dava dilekçesinde; davalıların borçlarına karşılık olarak müvekkiline 10.08.2005 vade tarihli 7.500 USD bedelli, 10.09.2005 vade tarihli 7.500 USD bedelli, 10.10.2005 vade tarihli 10.000 USD bedelli 3 adet bonoyu verdiklerini, borcun ödenmemesi üzerine borçlular hakkında icra takibi başlattıklarını, itiraz üzerine takibin durduğunu belirterek; itirazın iptali ile icra inkar tazminatının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesinde; davacının müvekkilleri aleyhine önce kambiyo senetlerine özgü icra takibi başlattığını, bonoların tanzim yerlerinin olmaması nedeniyle icra mahkemesinde açtıkları davanın yargılaması sonunda takibin iptaline karar verildiği, bunun üzerine davacının müvekkilleri aleyhine bu sefer ilamsız icra takibi başlattığı, takibe konu senetlerin kesinleşmiş mahkeme ilamıyla bono vasfında olmadıkları sabit olduğu için davanın senetlerin vade tarihinden itibaren bir yıllık sürede açılması gerektiği, buna göre davanın zamanaşımına uğradığı, senetleri kefil sıfatıyla imzalayan F.. T..'a karşı dava açılmasının yasalara aykırı olduğu, davacının temel borç ilişkisini açıkça ortaya koyarak alacak hakkını yazılı delillerle ispat etmesi gerektiğini savunarak, davanın reddini dilemiştir. Mahkemece; davanın sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanan alacak niteliğinde olduğu, davalıların senetteki imzalara itiraz etmedikleri, borcu ödediklerine dair yazılı delil sunmadıkları gerekçesiyle davanın kısmen kabulü cihetine gidilmiş; 40.691,72 TL yönünden takibe vaki itirazın iptaliyle takibin devamına, 13.300,00 TL icra inkar tazminatının davalılardan tahsiline karar verilmiş, hüküm davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı Ş.. T.. yönünden davalılar vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde görülmeyerek reddedilmiştir. Davalılar vekilinin davalı A.. T.. yönünden ileri sürdüğü temyiz itirazlarına gelince; Dosya kapsamından; takibe konu senetlerin keşidecisinin davalı Ş.. T.., kefilinin davalı A.. T.. olduğu, keşideci ve kefilin itirazları üzerine takibin durduğu, alacaklının eldeki itirazın iptali davasını açtığı anlaşılmaktadır. Kural olarak adî kefalette alacaklı, borçluya başvurmadıkça, kefili takip edemez. İstisnai bazı hallerde ise alacaklı doğrudan doğruya kefile başvurabilir. Borçlu aleyhine yapılan takibin sonunda kesin aciz belgesinin alınması, borçlu aleyhine Türkiye'de takibatın imkansız hale gelmesi veya önemli ölçüde güçleşmesi, borçlunun iflasına karar verilmesi ve ya konkordato mehli verilmiş olması halinde alacaklı doğrudan kefile başvurabilir. (818 Sayılı BK. 486, 6098 Sayılı TBK. 585. m) Kefil, müteselsil kefil sıfatıyla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girmeyi kabul etmiş ise alacaklı, borçluyu takip etmeden kefili takip edebilir. Ancak bunun için borçlunun, ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir. Somut olayda; takibe konu senetlerin tanzim yerlerinin olmaması nedeniyle bono vasfında olmadıkları kesinleşmiş mahkeme kararı ile sabittir. Senetler adi belge niteliğinde olup, senetleri kefil sıfatıyla imzalayan davalı A.. T..'ın kefilliği adî kefillik niteliğindedir. Her ne kadar davacı, borçlu hakkında kefil ile birlikte icra takibi başlatmış ise de, söz konusu icra takibinin semeresiz kaldığına ilişkin dosyada her hangi bir belge ve bilgi yoktur. Bu nedenle davacının, öncelikle asıl borçlu Ş.. T..'dan alacağına ilişkin talepte bulunması gerekirken, asıl borçlu ile birlikte kefil A.. T.. hakkında da takip başlatıp, itiraz üzerine eldeki itirazın iptali davası açıldığından, adi kefil A.. T.. hakkında açılan davanın reddine karar verilmesi gerekir. Hal böyle olunca mahkemece; kefil A.. T.. yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yukarıda belirtilen ilkeler göz ardı edilerek, yanılgılı değerlendirmeyle yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 27.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.