Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 9930 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 8010 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİTaraflar arasında görülen kişisel eşyanın iadesi davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkiline ailesi ve yakınları tarafından düğünde 12 adet bilezik, 2 adet Cumhuriyet altını, 22 adet küçük (çeyrek) altın takıldığını, davalının düğün öncesine ait olan kredi kartı borçlarını ödemek ve araba almak bahanesiyle müvekkilinin altınlarını aldığını ve daha sonra iade etmediğini belirterek; bu ziynetlerin aynen iadesini, aynen iade mümkün olmadığı takdirde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla toplam 10.000,00 TL'nin dava tarihinden geçerli olmak üzere yasal faizi ile birlikte müvekkiline ödenmesini talep etmiş; 05.11.2012 tarihli ıslah dilekçesi ile dava değerini 17.640,00 TL'ye çıkarmıştır.Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin kısa süren evlilikleri döneminde hiç bir zaman araba alma talebi olmadığını, davacıdan altınlarını istemediğini, bahsi geçen ziynetlerin davacı da olduğunu, dava dilekçesindeki iddiaların asılsız olduğunu belirterek; davanın reddini savunmuştur. Mahkemece; davanın kabulü cihetine gidilerek; 12 Adet her biri 10 gr ağırlığında toplam 12.420,00 TL tutarında 22 ayar altın bileziğin, 22 adet her biri 1,75 gr ağırlığında toplam 3.828,00 TL tutarında 22 ayar darphane küçük (çeyrek) altının, 2 adet her biri 7 gr ağırlığında toplam 1.392,00 TL tutarında 22 ayar darphane lira (cumhuriyet) altınının davalıdan alınarak davacıya aynen iadesine, aynen iade mümkün olmadığı takdirde bedelleri toplamı 17.640,00 TL'nin, 10.000,00 TL'sinin dava tarihi 20.09.2011 tarihinden itibaren uygulanacak yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar vermiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava; ziynet eşyalarının aynen tazmini veya bedelinin tahsili istemine ilişkindir.Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi hükmü uyarınca kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir. Diğer taraftan ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Hayat deneyimlerine göre olağan olan bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Bu bağlamda davacı, dava konusu ziynet eşyasının varlığını, evlilik birliği içinde elinden alınıp bozdurulduğunu veya bunların zorla elinden alındığını ispat yükü altındadır.Dosya içeriğinden;tarafların 03.07.2010 günü evlendikleri, tarafların ilk ayrılıklarında davalının annesinin davacıyı ailesinin evine bıraktığı, tarafların 20-25 gün ayrı yaşadıkları, daha sonra barıştıkları, bir ay birlikte yaşadıkları, daha sonra davacının evini terk ederek 20.05.2011 günü sığınma evine gittiği, sığınma evinde kalmaya başladığında üzerinde kimlik, para, cep telefonu ve kart, bir adet altın takı seti (künye, kolye ve küpe) ile, bir adet gümüş takı seti bulunduğu, 13.09.2011 günü kendi isteği ile sığınma evinden ayrıldığı, eldeki davayı 20.09.2011 günü açtığı, 07.02.2012 tarihli ilamla da tarafların boşanmasına karar verildiği anlaşılmıştır. Somut olayda; davacı kadın evlilik birliği içinde altınların davalı tarafça kendisinden alındığını ve bir daha verilmediğini iddia etmiş, iddiasını ispat için tanık olarak; annesini, kardeşini, kuzenlerini dinletmiş ise de tanıklar görgüye dayalı beyanda bulunmamıştır. Dava dilekçesinde yemin deliline de dayanılmamıştır. Davalı koca altınları davacı kadının yanında götürdüğünü savunmuş, savunmasını kanıtlamak için de dosyaya 8 adet fotoğraf ibraz etmiştir. Tarafların birlikte çıktıkları tatil ve katıldıkları komşu düğününe ait olan fotoğraflarda bileziklerin davacı kadının kolunda olduğu görülmüştür. Hal böyle olunca mahkemece, ispat edilemeyen davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 11.06.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.