Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 9897 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 1811 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ : BOLVADİN ASLİYE HUKUK(AİLE) MAHKEMESİTARİHİ : 12/11/2014NUMARASI : 2014/120-2014/454Taraflar arasındaki tedbir nafakası davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IAsıl davada davacı; davalının 5 yıl önce evi terk edip gittiğini, sonrasında arayıp sormadığını, çocukları ile babasının yanına sığındığını, davalının gelirinin iyi olduğunu belirterek, müşterek çocuklar İrem ve Ahmet için toplamda 500,00 TL tedbir nafakasına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.Birleşen davada davacı vekili; davalının çalışmaya gidiyorum diyerek evden ayrıldığını, ancak sonrasında başka bir kadın ile birlikte yaşamak için evi terk ettiğinin ortaya çıktığını, müşterek iki çocuklarının bulunduğunu, ekonomik olarak zor durumda olan davacının öğrenci olan çocukların giderlerini karşılayamadığını belirterek aylık 400,00 TL tedbir nafakasının davalıdan alınarak davacıya verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı asıl ve birleşen davalarda cevap dilekçeleri ile; terk eden kişinin davacı olduğunu, çocuklarını kendisine göstermediğini, sürekli bir işi ve düzenli geliri olduğunu, kendisinin asgari ücretle çalıştığını iddia ederek, açılan davaların reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece; asıl davanın kısmen kabulü ile, müşterek çocuklar lehine ayrı ayrı 150,00 TL iştirak nafakasına hükmedilmesine, birleşen davanın ise davacı kadının dava tarihi itibarı ile asgari ücretle çalışıyor olması gerekçe gösterilerek reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından birleşen davada verilen red kararı yönünden temyiz edilmiştir.4721 sayılı TMK'nun 195. maddesi uyarınca, evlilik birliğinden doğan yükümülüklerin yerine getirilmemesi veya evlilik birliğine ilişkin önemli bir konuda uyuşmazlığa düşülmesi halinde eşler ayrı ayrı veya birlikte hakimin müdahalesini isteyebilir. Hakim gerektiği takdirde eşlerden birinin istemi üzerine kanunda öngörülen önlemleri alır.Aynı yasanın 197. maddesine göre de; eşlerden biri, ortak hayat sebebiyle kişiliği, ekonomik güvenliği veya ailenin huzuru ciddi biçimde tehlikeye düştüğü sürece ayrı yaşama hakkına sahiptir. Birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa hakim, eşlerden birinin istemi üzerine birinin diğerine yapacağı parasal katkıya, konut ve ev eşyasından yararlanmaya ve eşlerin mallarının yönetimine ilişkin önlemleri alır.Bunun yanında Yargıtay HGK.nun 7.10.1998 tarih ve 2-656-688 sayılı kararında da kabul edildiği gibi yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür (eğitim) gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanları yoksul kabul etmek gerekir. HGK.nun yerleşik kararlarında "asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması," yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu kabul edilmemiştir. (HGK. 7.10.1998 gün 1998/2-656 E.,1998/688 K. 26.12.2001 gün 2001/2-1158-1185 sayılı ve 1.5.2002 gün 2002/2-397-339 sayılı kararları).Somut olayda; davacı kadının dava açıldığı tarihte asgari ücretle çalışmakta olduğu , yargılama sırasında ise işten ayrıldığı anlaşılmaktadır. Dava tarihi itibarı ile asgari ücret düzeyinde olan davacının geliri , onu yoksulluktan kurtarmaktan uzaktır. Zira yoksulluk durumu, günün ekonomik koşulları ile tarafların sosyal ve ekonomik durumları ve yaşam tarzları değerlendirilerek takdir edilmelidir. Yoksulluk nafakası ahlaki ve sosyal düşüncelere dayanır. O halde mahkemece; davacının geçimi için gerekli, davalının geliri ile orantılı olacak şekilde, TMK.nun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de gözetilmek sureti ile uygun bir nafakaya hükmedilmesi gerekir iken, davacının asgari ücretle çalışması olgusunun nafaka miktarının belirlenmesinde etken olacağı düşünülmeksizin, geliri olduğundan bahisle eş için tedbir nafakası talebinin tümden reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 01.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.