Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 9801 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 6817 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ Taraflar arasında görülen istirdat davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.Davacı vekili dilekçesinde; müvekkilinin kimlik bilgilerini kullanan 3. kişiler tarafından davalı şirketten GSM aboneliği temin edildiğini ve kullanım bedelinin ödenmemesi üzerine de davalı şirket tarafından hakkında başlatılan takibe itiraz edemeyen müvekkilinin, haciz tehdidi altında borcu ödemek zorunda kaldığını, bu nedenle müvekkilinin savcılığa suç duyurusunda bulunduğunu ileri sürerek; müvekkili tarafından ödenilen 1.843 TL nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek faizi ile iadesine, % 20 kötü niyet tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; görevli mahkemenin tüketici mahkemesi olduğunu savunarak; görev itirazında bulunmuştur.Mahkemece; taraflar arasındaki hukuki ilişkinin, 4077 Sayılı Kanunun 11 ve 23. maddelerinde düzenlenen ve tüketici sözleşmesi açık olduğu anlaşılan cep telefonu abonelik sözleşmesinden kaynaklandığı, bu nedenle davaya bakma görevinin tüketici mahkemesine ait olduğu gerekçesiyle dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Temyiz yolu ile Dairemizin önüne gelen uyuşmazlık, Mahkemenin görevi noktasında olup; taraflar arasındaki ilişkinin hukuksal niteliğinin ne olduğu, eldeki davaya genel hükümlere göre Asliye Hukuk Mahkemesinde mi, yoksa 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun hükümlerine göre Tüketici Mahkemesinde mi bakılması gerektiği noktasında toplanmaktadır.Görülmekte olan davada davacı, kimlik bilgilerinin 3. kişiler tarafından kullanılarak, davalı şirketten GSM aboneliği temin edildiğini ve kullanım bedelinin ödenmemesi üzerine de davalı şirket tarafından hakkında takip yapıldığını belirterek, borçlu olmadığı halde ödediği paranın iadesine karar verilmesini talep etmiştir. Bu haliyle, uyuşmazlığı doğuran asıl hukuki ilişki, “haksız fiil”den kaynaklanmaktadır. Davalı şirket ile GSM aboneliği sözleşmesini akdedenin davacı değil, davacının kimlik bilgilerini kullanan dava dışı üçüncü kişiler olduğunun anlaşılması karşısında, taraflar arasında bir sözleşme ilişkisinin varlığından söz edilemeyeceği açıktır. Bunun yanı sıra davacının zararı; davalının, hukuka aykırı ve kusurlu eylemi sonucu doğmamıştır.Yine davalı şirketin, alacağını tahsili için icra takibine girişmesinin bir sebepsiz zenginleşme oluşturmadığı duraksamadan uzaktır.Şu da eklenmelidir ki, somut olgunun kendine özgü yapısı itibariyle, davalının sorumluluğunu öngören bir kanun hükmü bulunmamaktadır(HGK. nun 17.02.2010 gün ve 2010/4–61 E. 2010/84 K.).Hal böyle olunca; taraflar arasında sözleşme ilişkisi bulunmadığından ve uyuşmazlığı doğuran asıl hukuki ilişki “haksız fiil”den kaynaklandığından, eldeki davaya genel hükümlere göre bakılıp ulaşılacak sonuca göre uyuşmazlığın esası hakkında bir hüküm tesis edilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup bu nedenlerle yerinde olan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün HUMK. nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacı tarafa iadesine, 10.06.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.