MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ (... 2.AHM)Taraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.Davacı vekili dilekçesinde; mirasbırakan....’in borcu nedeniyle taraflar ile dava dışı kardeş .....aleyhine takip başlatıldığını, müvekkilinin, davalı ve dava dışı kardeşi ile birlikte aldığı karar uyarınca takibe konu edilen 52.000 TL yi alacaklıya ödediğini, ayrıca müvekkilinin davalıya 5.8.2004 tarihinde havale ile 9.984,25 TL göndererek mirasbırakana ait dairedeki payını satın aldığını, ancak davalının sonradan payını müvekkiline devretmeye yanaşmadığı gibi ortaklığın giderilmesi davası açtığını belirterek; davaya konu taşınmazdaki davalıya ait payın tapusunun iptali ile müvekkili adına tesciline, bunun mümkün olmaması halinde ise davalıya havale ile gönderilen 9.984,25 TL ile takip nedeniyle yapılan ödemeden davalının payına düşen 17.333 TL olmak üzere toplam 27.317 TL nin faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde müvekkilinin, mirasbırakana ait borcun ödenmesi için davacı ile anlaşmadığını, aksine müvekkilinin 2008 yılında başlatılan bu takibe itiraz ederek kendisi yönünden takibi durdurduğunu, öte yandan eşi ile davacının ...’te kurulan tesisi bir süre birlikte işlettiklerini, havale ile gönderilen paranın ise bu tesisin giderlerinin karşılanması amacıyla gönderildiğini, davanın ortaklığın giderilmesi davasını geciktirmek için kötüniyetli olarak açıldığını savunarak; davanın reddini dilemiştir.Mahkemece; tapu iptali ve tescil isteminin reddine, alacak isteminin ise kabulü ile 27.317 TL nin dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı tarafın sair temyiz itirazları yerinde değildir. Ancak; davacı tarafın, havalenin ödünç olarak davalıya gönderildiği yönündeki iddiası davalı tarafça kabul edilmemiş, tersine, bu paranın, daha önceden kaynaklanan bir ortaklık nedeniyle gönderildiği savunulmuştur. Böylece davalı, davaya konu paranın kendilerine gönderildiğini (maddi vakıayı) ikrar etmiş, ancak, bunların davacı tarafından ileri sürülen nedenle değil, başka bir nedenle gönderildiğini savunmak suretiyle, vakıanın hukuksal niteliğinin ileri sürülenden farklı olduğunu bildirmiştir.Davalı tarafın ikrar ettiği maddi vakıanın hukuki vasfının ileri sürülenden farklı bulunduğunu bildirmeleri, vasıflı ikrar (gerekçeli inkâr) niteliğindedir ve bu ikrar bölünemez. Çünkü vasıflı ikrarda kanıtlama yükümlülüğü, ikrar eden tarafa (davalıya) değil vakıayı ileri süren tarafa (davacıya) aittir.Bu durumda, davacı taraf, davaya konu paranın davalıya ait payın satışı karşılığında gönderildiği yolundaki iddiasını kanıtlamakla yükümlüdür; buna bağlı olarak, davalı tarafın bu ilişkiyi kanıtlama yükümlülüğü bulunmamaktadır.Öte yandan, 818 Sayılı Borçlar Kanunu'nun 457 ve ardından gelen maddelerinde (6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 555 ve devamı) düzenlenmiş olan havale, hukuksal nitelikçe (tıpkı onun özel biçimlerinden biri niteliğindeki çek gibi) bir ödeme vasıtasıdır. Eş söyleyişle, havalenin, mevcut bir borcun ödenmesi amacıyla yapıldığı yolunda yasal karine mevcuttur. Bu yasal karinenin tersini (havalenin borcun ödenmesinden başka bir amaçla yapıldığını) ileri süren havale eden, bu iddiasını kanıtlamakla yükümlüdür (HGK. 9.6.2004 tarih, 2004/4–362 E. 2004/347 K.).Somut olayda, bu yasal karine karşısında davacı taraf, davalı tarafa yapılan dava konusu havalenin, bir borcun ödenmesinden başka bir amaca yönelik bulunduğunu kanıtlama yükümü altındadır. Diğer bir ifadeyle, havale kavramından hareketle yapılacak değerlendirmeye göre de, somut olayda kanıtlama yükümlülüğü yine davacı tarafa aittir.Hal böyle olunca, mahkemece; yapılan açıklamalar doğrultusunda inceleme yapılarak hâsıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile istemin tümünün kabulü doğru görülmemiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 10.06.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.