Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 9789 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 5642 - Esas Yıl 2013





Davacı .....Paz. İhr. İth. Müm. A.Ş. ile davalı ... aralarındaki itirazın iptali davasına dair ... 2.Asliye Ticaret Mahkemesinden verilen 01.11.2011 günlü ve 2009/1029 E.- 2011/558 K. sayılı hükmün Bozulması hakkında dairece verilen 31.10.2012 günlü ve 2012/16256 E.- 2012/22256 K. sayılı ilama karşı davacı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiştir.Düzeltme isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dilekçesinde; müvekkili şirketin yüklenici olarak davalının araç tamiri işini yaptığını ve 52.474,41 TL istenebilir iş bedelinin ödenmemesi sonucu hakkında başlatılan icra takibine de davalının haksız olarak itiraz ettiğini bildirerek; davalının takibe vaki itirazının iptali ile icra inkâr tazminatının tahsilini talep etmiştir.Davalı vekili cevabında; müvekkilinin, davacı şirketin kararlaştırılan indirim oranlarını uygulamaması üzerine aralarındaki ilişkiyi sonlandırdığını ve cari hesabının bakiyesini de ödeyerek kapattığını, iddia edildiği gibi daha sonra tamir için araçlarını davacı şirkete göndermediğini, davacı tarafça dayanılan ve tek taraflı olarak düzenlenen fatura, iş emri kapanış formları ve cari hesaptaki kayıtların gerçeği yansıtmadığını, bu belgelerde müvekkilinin imzasının yeralmadığını, davalıya borçlu bulunmadığını savunarak davanın reddini dilemiştir.Mahkemece, “…davacı ve davalı arasında filo satış ve sonrası bakım sözleşmesinin imzalandığı, davalı kabul etmese de taraflar arasında ticari ilişkinin sabit olduğu, düzenlenen iş emri nedeniyle bu sözleşmeye göre ve sözleşmenin süresinden sonrada davacının davalının araçlarına bakım ve onarım yaptığı, yine davalı kabul etmese de ...'dan gelen yazıdan da anlaşılacağı üzere iş emirlerinde imzası bulunan şahısların bir kısmının davalı çalışanı olduğu, bir kısım iş emrinde davalı çalışanının imzası olmadığı ancak bunlardan bir kısmının da daha önce tamir gören araç olduğu, yine iki aracın çekici ile getirildiğinin sabit olduğu, tüm bu hususlar dikkate alındığında davalı taraf kabul etmese de davalı tarafından yapılan kısmi ödemenin olduğu, davalı tarafın ticari defterlerinin usulüne uygun tutulmamasına karşın davacının ticari defterlerinin usulüne uygun tutulduğu ve TTK 85. Maddesi gereğince lehine delil vasfında olduğu, TTK 86 maddesi gereğince bir tarafın ticari defterleri kanuna uygun tutulup diğerininki kanununa uygun tutulmaz ve tutulmayan taraf usulüne uygun tutulan tarafın defterlerinin aksini muteber delille ispat edemezse tutmayanın aleyhine delil olur hükmü dikkate alındığında davacının kanuna uygun tutulan defterlerinin davalı aleyhine delil olduğu, davalının bu durumun aksini muteber delille ispat edemediği…” gerekçesiyle davacının davasının asıl alacak olan 52.474,41 TL yönünden sübut bulduğu anlaşıldığından davacının davasının kabulüne, itirazın asıl alacak yönünden iptaline, takipten önce davalı temerrüde düşürülmediğinden faizin takipten itibaren başlatılmasına, davalının likit olan borcuna karşılık haksız olarak itirazda bulunduğu dikkate alınarak asıl alacağın %40'ı olan 20.989,76 TL inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 31.10.2012 gün ve 2012/16256 E. 2012/22256 K. sayılı ilamında belirtilen “… BK.nun 355 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda işin yapılıp teslim edildiğini ve iş bedeline hak kazanıldığını kanıtlama yükü yükleniciye, iş bedelinin ödendiğini ispat külfeti ise iş sahibine düşer.Mahkeme ilamında yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş ise de; davalı taraf fatura, cari hesap, iş emri kapanış formlarında imzalarının bulunmadığını, bunların tek taraflı olarak düzenlendiğini, gerçeği yansıtmadığını, dava konusu araçları davalıya tamir ettirmediğini ileri sürerek akdi ilişkiyi inkâr etmiştir. Bu durumda davacı yüklenici işin yapılıp teslim edildiğini ve iş bedeline hak kazandığını ispatla yükümlüdür. Taraflar arasındaki filo satış ve bakım sözleşmesi 25.01.2008 tarihli olup, 12 ay sürelidir. Davaya konu faturalar ve iş emri kapama formları daha sonraki tarih olan 30.01.2009 tarihinden itibaren başlamaktadır. Dolayısıyla faturaların filo satış sözleşmesiyle ilgileri yoktur. Davaya konu araçların tamirine ilişkin olarak bir kısım iş emri kapanış forumlarında imzaları bulunan kişilerin iş emirlerinin ve faturaların düzenlendiği tarihlerde davalının çalışanı olup olmadığı, çalışanı ise imzaların bu ismi geçen kişilere ait olup olmadıklarının araştırılmasının yapılmadığı, bir kısım iş emri kapanış formlarında (dava edilen alacağın 10.857,18 TL'lik kısmı) hiç bir isim ve imzanın da bulunmadığı sabittir. Bilirkişi (muhasebeci) raporuna göre “davacı tarafın ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin usulüne uygun olduğu belirtilmesine karşı davacı şirkete ait 2009 yılı yasal ticari defterlerinin 6762 sayılı TTK, 213 sayılı VUK ve 3568 sayılı Kanunun Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliğine uygun olarak işlenmediğinden davalı şirketten alacağının bu defterler üzerinden tespit edilemediği, ibraz edilen cari hesap dökümlerinden davacı şirketin davalıdan 52.464,41 TL alacaklı olduğunun görüldüğünün, davacı şirket tarafından irsaliyeli faturalarda faturaların ve fatura muhteviyatlarının teslimine ilişkin bir kaydın görülmediği” bildirilmiştir. Mahkemece, araçlar üzerinde de inceleme yapılmamış davaya konu fatura ve iş emirlerinin münderecatının tamirlerle uyumlu olup olmadığı araştırılmamıştır. Mahkemece, dosya üzerinden alınan soyut bilirkişiler (makine mühendisi, muhasebeci) raporuna göre eksik inceleme ve araştırma ile hüküm kurulmuştur. O halde mahkemece yapılacak iş, davacı tarafından dava konusu araçların tamirine ilişkin olarak düzenlenen iş emri kapanış formlarındaki ismi geçen kişilerin iş emirleri ve faturaların düzenlendiği tarihlerde davalının çalışanı olup olmadığı çalışanı ise imzaların bu kişilere ait olup olmadığı tam ve sağlıklı olarak tespit edilmeli, dava konusu tamire konu araçların üzerinde de inceleme yapılarak iş emri ve fatura muhteviyatlarının uyumlu olup olmadığının da tespiti yapılarak deliller tam olarak toplanmalı, hükme esas alınan bilirkişi raporunda belirtilen, üzerinde hiçbir isim ve imza bulunmayan bir kısım iş emri kapanış formlarında ve faturalarda belirtilen (10.857,18 TL) kısımla ilgili olarak ta davacı taraf delil listesinde yemin deliline dayanmış olduğundan davacı tarafın davalı tarafa yemin teklif etme hakkı da hatırlatılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekmiştir. Diğer yandan, dava konusu alacağın varlığı ve miktarı yargılama ile belirlendiğinden likid değildir. Likid olmayan alacak için icra inkâr tazminatına hükmolunmuş olması da doğru görülmemiştir …” gerekçeyle bozulmuş, bu ilama karşı davacı vekili karar düzeltme talebinde bulunmuştur.Davacı vekilinin sair karar düzeltme talepleri yerinde olmadığından reddine,Ancak, davacı tarafça, yanlar arasında kurulduğu ileri sürülen hukuksal ilişki, 818 sayılı BK. nun 355. maddesinde (6098 sayılı TBK. m. 470) tanımlandığı üzere; bir “eser” sözleşmesidir. Davaya dayanak alınan süreli eser sözleşmesi, 25.01.2009 tarihinde sona ermiş olup, bu tarihten sonra sözleşmenin zımni olarak uzadığı iddiası davalı tarafından “inkâr” olunmuştur. Yanlar arasında kurulduğu ileri sürülen akdi ilişkinin varlığını, HMK. nun 200. maddesi (HUMK. m. 288) gereğince, kural olarak yasal ve yazılı delillerle davacı yüklenici kanıtlamakla ödevlidir ( TMK. m. 6 ). Ancak, davanın tarafları tacirdir ( 6762 sayılı TTK m.18, 6102 sayılı TTK m. 16. Madde 18 ). Ticari işlerden dolayı tacirler arasında çıkan uyuşmazlıklarda ticari defterler, 6762 sayılı TTK. nun 82 ve izleyen maddelerinde (HMK. m. 222) gösterilen şartlar kapsamında yasal delil olarak kabul edilir. Kural olarak, davanın taraflarının ticari defterleri üzerinde mahkemece inceleme yapılması gerekir. Sadece, TTK. nun 83/2 ve 86. maddelerinde öngörülen koşulların oluşması durumunda tek taraflı ticari defter incelemesi yapılabilir ve kesin delil sayılabilir. Ticari defterlerin sahibi aleyhinde delil sayılabilmesi koşulları TTK.nun 84.; sahibi lehinde delil sayılabilmesi şartları ise 85. maddesi hükümlerinde gösterilmiştir. Diğer tarafın aleyhinde ticari defterlerin kesin delil sayılması içinde TTK. nun 86. maddesinde öngörülen koşulların oluşması zorunludur. Oysa, ticari defter incelemesine ilişkin bilirkişi raporu incelendiğinde; davacı tarafa ait ticari defterlerin usulüne uygun tutulduğu, ancak davacı tarafa ait 2009 yılı ticari defterlerinin TTK, VUK ve 3568 sayılı kanun muhasebe sistemi uygulama genel tebliğlerine uygun olarak işlenmediğinden davalıdan olan alacağının bu defterler üzerinde tespit edilemediği, ibraz edilen cari hesap dökümlerine göre ise davacı tarafın davalıdan 52.474,41 TL alacaklı olduğu bildirilmiştir. Şu durumda, mahkemece; bilirkişiye yaptırılan ticari defter incelemesi, TTK. nun 82 ve devamı maddelerine uygun olarak yapılmamıştır. O halde, mahkemece, öncelikle davacı tarafın ticari defterleri üzerinde usulüne uygun inceleme yaptırılması, leh ve aleyhe delil olabilme koşullarını belirleyen TTK. nun 82 ve izleyen maddelerine göre delil olarak kabulü halinde ve akdi ilişkinin varlığına yönelik davacı iddiasının kanıtlanmış olması durumunda da iş bedelini tanımlayan ve davacı tarafından düzenlenen faturalar, davalıya tebliğ olunmuş ve TTK. nun 23/2. maddesi (6102 sayılı TTK m. 21/2) gereğince tebliğinden, itibaren sekiz gün içinde davalı tarafından itiraz olunmamış ise, kapsamı kesinleşmiş olacağından tutarının “iş bedeli” olarak kabul edilmesi gerekmektedirDavacı tarafın belirtilen ticari defterlerinin incelenmesi sonucu; ticari defterlerle yanlar arasında kurulduğu ileri sürülen akdi ilişki kanıtlanamıyorsa, o takdirde de davacı yasal delil olarak “yemin” deliline dayanmış olduğundan, akdi ilişkinin kanıtlanmasına yönelik olarak, davalıya yemin önerisinde bulunabilme hakkı mahkemece hatırlatılmalı; bu kesin delil ile akdin taraflar arasında kurulmuş olduğunun kanıtlanmış olduğunun kabulü durumunda ise, az yukarıda açıklanan şekilde fatura tebliği hususu değerlendirilmeli, fatura kapsamı kesinleşmiş ise iş bedeli olarak kabul edilmeli ve varılacak sonuca göre mahkemece hüküm kurulmalıdır ( HMK. m. 227, HUMK. m. 344, 354 ). Uyuşmazlık konusu “eser” sözleşmesi belirtilen yasal delillerle davacı tarafından kanıtlanmış ve fakat davacı yanca düzenlenen fatura kapsamının kesinleşmemiş olması durumunda ise; iş bedeli evvelce taraflarca kararlaştırılmamış olacağından, mahkemece faturalar ve iş emirleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak, işin yapıldığı yılın serbest piyasa rayiçlerine göre tespit edilmelidir. ( 818 sayılı BK. m. 366, 6098 sayılı TBK. m. 481 ). Mahkemece, yukarıda yapılan açıklamalar gözetilmeden, yanlar arasındaki akdi ilişkinin varlığı davacı tarafından kanıtlanmışçasına davanın kabulüne karar verilmesi ve davalı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilmesi doğru görülmemiştir.Bu itibarla; mahkeme kararının, yukarıda açıklanan gerekçe ile bozulması gerekirken, zuhulen değişik gerekçe ile bozulduğu anlaşıldığından, davacı tarafın bu yöne ilişen karar düzeltme talebinin kabulü ile Dairemizin 31.10.2012 gün ve 2012/16256 E. 2012/22256 K. sayılı bozma ilamının kaldırılmasına ve mahkeme kararının yukarıda açıklanan gerekçe ile BOZULMASINA, peşin alınan karar düzeltme harcının istek halinde düzeltme isteyene iadesine, 10.06.2013 günü oybirliğiyle karar verildi.