Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 9693 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 9374 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : EREĞLİ (KONYA) SULH HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 15/05/2012NUMARASI : 2011/637-2012/459Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Davacı vekili dilekçesinde; müvekkili ile davalı ve dava dışı A.. Y.. tarafından birlikte keşide edilen 03.11.2004 vade tarihli ve 10.000 TL bedelli bononun dava dışı alacaklı M.. H.. 'ya verildiğini, daha sonra borcun müvekkili tarafından ödenmesi nedeniyle alacaklının 21.10.2005 tarihli ibranameyi verdiğini, bu nedenle davalının payı oranında müvekkiline borçlu olduğunu, ancak davalının bu nedenle başlatılan takibe haksız olarak itiraz ettiğini belirterek; takibe vaki itirazın iptali ile icra inkar tazminatının tahsilini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkili ile davacı ve A.. Y.. arasında adi ortaklık kurulduğunu, davaya konu bononun da ortaklığa ait borç nedeniyle verildiğini, bu nedenle alacağın BK.nun 126/4 maddesi uyarınca zamanaşımına uğradığını, esas yönünden ise davacının aynı bonoya dayalı olarak 2005 yılında dava dışı ortak A.. Y..'e karşı alacak davası açtığını, davacının borçlu olması nedeniyle o tarihte müvekkiline karşı böyle bir dava açmadığını, hatta davacının başka bir nedenle dava dışı ortak A.. Y..'e karşı açtığı davanın kazanılması üzerine tahsil edilecek miktardan 1.500 TL'nin müvekkiline ödenmesi için avukatına talimat verdiğini, ancak bu belgede yazılı miktarın ödenmemesi üzerine müvekkilinin davacıya karşı açtığı davanın mahkemece kabul edildiğini savunarak, davanın reddini dilemiştir.Mahkemece; kambiyo senedi vasfını yitirmiş bono altındaki imzasını inkar etmeyerek hukuki ilişkiyi kabul eden davalının borçlu olmadığını ispat edemediği gerekçesiyle davanın kabulüne, takibin asıl alacak 3.333 TL'ye takip tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte devamına, asıl alacağın %40'ı oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Bilindiği üzere, bir davada maddi olguları ileri sürüp kanıtlamak taraflara, buna uygun olarak da uygulanacak yasa maddelerini bulmak, olayın hukuki nitelendirmesini yapmak ve uygulamak görevi hâkime aittir (HMK m. 33). Dosya içerisinde yer alan; davacının dava dışı A.. Y.. aleyhine Konya Ereğli 2.Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı 2005/222 E. sayılı dava dosyası ile davalının davacı aleyhine Konya 4.Sulh Hukuk Mahkemesinde açtığı 2010/897 E. sayılı dava dosyasının incelenmesinde; taraflar ile dava dışı A.. Y.. arasında 818 sayılı Borçlar Kanununun 520 ve devamı (TBK.nun 620 ve devamı) maddelerinde düzenlenen bir adi ortaklık ilişkisinin kurulduğu, ilişkinin devamı sırasında ortaklık için alınan borç nedeniyle 03.11.2004 vade tarihli ve 10.000 TL bedelli bononun ortaklar tarafından birlikte keşide edilerek alacaklıya verildiği, akabinde borcun davacı tarafından ödendiği, ancak bu ödemeden sonra adi ortaklık ile ilgili olarak ortaklar arasında çeşitli davaların görüldüğü anlaşılmaktadır.Somut olayda ise; davacı, ortaklığa ait borcun kendisi tarafından ödendiğini ileri sürerek eldeki davayı açmıştır. Davalı ise, borcun zamanaşımına uğradığını ileri sürmüştür.BK.nun 527.maddesi (TBK.nun 627.maddesi) hükmü uyarınca, ortaklardan birinin ortaklık işleri için yaptığı giderlerden veya üstlendiği borçlardan dolayı diğer ortaklar, ona karşı sorumlu olurlar. Ne var ki, bu sorumluluk BK. nun 126/4 . (TBK. nun 147/4) maddesi gereğince adi ortaklığın sona erme tarihinden itibaren beş yıllık zamanaşımı süresine tabidir.O halde, mahkemece; davalı tarafın zamanaşımı def'inin öncelikle ve ön sorun hükümleri (HMK. md.163 vd) uyarınca incelenmesi, bu bağlamda taraflar ile dava dışı ortak arasında görülen davalar da değerlendirilerek adi ortaklığın sona erdiği tarihin belirlenmesi ve ortaya çıkacak sonuca göre uyuşmazlığın esası hakkında bir hüküm tesis edilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 16.06.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.