MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 22/04/2014NUMARASI : 2006/99-2014/142Taraflar arasındaki tazminat(maddi-manevi) davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, asıl davanın kısmen kabulü, birleşen davanın açılmamış sayılmasına yönelik olarak verilen hüküm taraflarca temyiz edilmiştir. Hükmün duruşmalı olarak incelenmesi davacı-karşı davalı vekili tarafından istenilmekle; daha önceden belirlenen, 12.05.2015 tarihli duruşma günü için yapılan tebligat üzerine; temyiz eden davacı-karşı davalı asil B.. K.. ile vekili Av. H.. G.. geldi. Karşı taraf adına gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunan asil ve vekilin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00'e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R I Asıl davada davacı vekili dilekçesinde, müvekkili ile davalının yurtdışına yönelik yan taşımacılık ve nakliye sektöründe kazanç elde etmek amacıyla 1997 yılının aralık ayından itibaren yarı yarıya ortak olarak bir nakliye tırı ve römork satın aldıklarını, ... plakalı römork ve ve ... plakalı tır üzerinde %50 şer hisse sahibi olarak adi ortaklık kurduklarını, davalının uzun bir süre uyuşturucu satmak suçundan cezaevinde kaldığını, ortaklık ile ilgili yükümlülüklerini layıkıyla yerine getirmediğini, müvekkilinin ortaklığa ait tüm vergi ve SSK prim borçlarının bir kısmını ödediğini, davalının başkalarına borçlanması nedeni ile 2002 yılında römork ve tırdaki davalı hissesi üzerine haciz konulduğunu, araçların yediemin otoparkına alınarak faaliyetten men edildiğini, yedieminde kaldığı 17/05/2002-05/08/2005 tarihleri arası araçların hiç kullanılamadığını, müvekkilinin özen ve ihtimam göstermesine rağmen çok büyük zarara uğradığını, bir anda iş hayatının altüst olduğunu, davalının borcunu ödeyeceğini söylediğini, ancak hiç bir ödeme yapmayarak ./..müvekkilini oyaladığını, müvekkilinin ruhi ve manevi yönden yıkıma uğradığını, maddi açıdan sıkıntıya düştüğünü, aile içinde huzursuzluk yaşadığını, bu nedenlerle müvekkilinin ortağının kusuru nedeniyle uğradığı maddi zararlar için fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak koşuluyla 1.500,00-TL, uğramış olduğu manevi zararların tazmini için 5.000,00-TL tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş. Bilahare davacı vekili davasını 09.09.2013 ve 10.03.2014 tarihli dilekçeleri ile ıslah ederek 30.784,94-TL maddi tazminatın tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili, müvekkilinin 1997 yılının aralık ayında davacı ile ortaklık kurduklarını, 08/06/1999 tarihine kadar gelirleri ortaklık paylarına göre paylaştıklarını, 08/06/1999-21/12/2002 tarihleri arasında elde edilen kar payından müvekkiline düşen hissenin davacı tarafından verilmediğini, vergi ve sigorta borçlarını ödemediğini, davacının kötü niyetli olduğunu, davacıya herhangi bir borcunun bulunmadığını, bu sebeplerle davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Birleşen davada davacı vekili dilekçesinde; müvekkili ile davalının 1997 yılının Aralık ayında ortaklık kurduklarını, 1999 yılı Haziran ayına kadar gelirleri ortaklık paylarına göre paylaştıklarını, 1999-2002 yılları arasında elde edilen kar payından müvekkiline düşen hissenin davalı tarafından müvekkiline verilmediğini, davalının kötü niyetli olduğunu, müvekkilinin davalının tutum ve davranışları nedeniyle maddi ve manevi zarara uğradığını, bu sebeple 2.000,00-TL maddi, 5.000,00-TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Birleşen davada davalı, davanın haksız ve yersiz açıldığını, müvekkilinin davacıdan alacaklı olduğunu, borçlu olmadığını, takip edilmeyen davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece asıl davanın kısmen kabulüne cihetine gidilmiş, birleşen davanın, açılmamış sayılmasına karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.Bir mahkeme kararının gerekçesi, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyar; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterir. Tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay'ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün bulunması, zorunludur. Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasa'nın 141/3.maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 388.maddesi, işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir.Öte yandan, bazen bir mahkeme kararının, başka bir dava yönünden kesin hüküm veya güçlü delil oluşturup oluşturmayacağı gibi konularda yapılacak hukuksal değerlendirmelerin sağlıklı olabilmesi de, o kararın yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle mümkündür. (Yargıtay HGK.nun 18.10.2006 tarih ve 2006/11-620 E. 659 K.sayılı ilamı)../..Mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 388.maddesinde belirtilmiştir. Hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. Somut olayda, mahkemece verilen kararın; yukarıda açıklanan nitelikte bir yasal gerekçeyi içermediği, hem Anayasa'nın 141/3.maddesine, hem de HUMK.nun 388 ve 389.(HMK 297) maddelerine aykırılık teşkil ettiği anlaşıldığından, hükmün bozulması gerekmiştir.Bozma nedenine göre taraf vekillerinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 12.05.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.