Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 9536 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 22298 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : NAZİLLİ 1. AİLE MAHKEMESİTARİHİ : 14/01/2014NUMARASI : 2011/306-2014/14Taraflar arasındaki kişisel eşya, ziynet eşyası ve paranın iadesi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle; daha önceden belirlenen, 26.05.2015 tarihli duruşma günü için yapılan tebligat üzerine; temyiz eden davacı vekili Av. A.. D.. geldi. Karşı taraf davalı vekili Av. S.. A.. geldi. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00'e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R I Davacı vekili dava dilekçesinde; davalının, düğünden 12 gün sonra müvekkilini müşterek evden kovduğunu, müvekkilinin yanına para, ziynet eşyası ve kişisel eşyalarını alamadan, sadece üzerindeki kıyafetlerle evden ayrılmak zorunda kaldığını, düğünde takılan tüm ziynet eşyalarının, paranın ve taksitlerini halen müvekkilinin ödemeye devam ettiği klima ve televizyonun davalıda kaldığını belirterek; bu eşyaların davalıdan aynen tahsilini, bunun mümkün olmaması halinde ödeme günündeki değerlerinin tahsili yönünde karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili 04.10.2011 tarihli celseye katılmış, vekaletnamesini ve cevap dilekçesini sunmak üzere süre talep etmiş, kendisine verilen süre içerisinde vekaletnamesini dosyaya ibraz etmiş ancak cevap dilekçesi vermemiş, sonraki celselere de katılmamıştır. Mahkemece; tanıkların beyanlarının görgüye dayanmadığı, beyanlar arasında çelişki bulunduğu, iddianın tanık beyanlarıyla ispatlanamadığı, davacıya, davalı tarafa, yemin teklif etme hakkı olduğunun hatırlatıldığı, davacının, yemin teklif etmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm, davacı vekili tarafından, duruşma istemli olarak temyiz edilmiştir.Dava; ziynet, para ve ev eşyalarının davalıdan tahsili istemine ilişkindir. Temyize konu uyuşmazlık; düğünde takılan ziynetlerin, paranın ve talep olunan ev eşyalarının davalıda kalıp kalmadığı, davacının, davasını, mevcut delillerle ispat edip edemediği noktasında toplanmaktadır. ./..Mahkemenin de kabulünde olduğu üzere; TMK'nın 6. maddesi hükmü uyarınca kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. İspat yükü hayatın olağan akışına aykırı iddia ve savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkaran kimsenin iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir.Kural olarak düğün sırasında takılan ziynet eşyaları kim tarafından takılırsa takılsın, aksine bir anlaşma bulunmadıkça kadına bağışlanmış sayılır ve artık onun kişisel malı niteliğini kazanır. Ziynet eşyaları yönünden olağan olan, bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Ziynet eşyalarının davalı kocanın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağana ters düşer. Diğer taraftan ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür.Bu bağlamda davacı; dava konusu ettiği ziynet eşyasının varlığını, evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını ve götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığını ispat yükü altındadır. Para ve ev eşyaları yönünden de ispat yükü davacı taraftadır. Somut olayda; ispat yükü üzerinde olan davacı, iddiasını ispat edebilmek için tanık dinletmiş, boşanma dosyasında toplanan tüm bilgi ve belgelere dayanmıştır. Eldeki dosyada dinlenen davacının annesi beyanında; düğünden 3 hafta sonra kızı ile davalı damadının tartıştıklarını, davalının, kızını evden kovduğunu, kızının hiçbir eşyasını alamadan evden ayrılmak zorunda kaldığını, o geceden sonra tarafların bir daha biraraya gelmediğini, düğünde takılan bütün ziynet eşyalarının müşterek hanede kaldığını, davalının müşterek hanede oturmaya devam ettiğini beyan etmiştir.Davacının kardeşi; ablasının alyansını bile alamadan evden ayrılmak zorunda kaldığını, kişisel eşyalarını daha sonra icra kanalıyla alabildiğini ifade etmiştir. Tanık Yasemin beyanında; tarafların balayına giderken koruma amaçlı olarak ziynetleri aile büyüklerine bıraktıklarını, balayından döndükten çok kısa bir süre sonra fiilen ayrıldıklarını, davacının evden ayrılırken yanına giyecek çamaşır bile alamadığını beyan etmiştir. Davacının, dava dilekçesinde delil olarak dayandığı boşanma dosyasının kesinleşen gerekçeli kararında; davacının, üzerindeki kıyafetlerle evden ayrıldığı, yanına para dahi alamadığı, davalının tutum ve davranışları neticesinde evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı, bundan böyle tarafların bir araya gelip evlilik birliğini sürdürmelerinin mümkün olmadığı belirtilerek, tarafların boşanmalarına karar verildiği, kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği görülmüştür. ./..Boşanma dava dosyasında dinlenen tanık Bahri beyanında; bir gece davacının, eşi Saadet'i aradığını, eşi ile birlikte tarafların evine gittiklerini, tarafların kavga ettiklerini, davacıyı kendi evlerine götürdüklerini, davacının evden ayrılırken yanına hiçbir şey alamadığını, ziynet eşyalarının ve diğer kişisel eşyalarının tarafların müşterek evlerinde kaldığını bildirmiştir. Tanık Saadet; davacının müşterek evden üstündeki elbiseleri ile ayrıldığını, ziynet eşyalarının ve diğer kişisel eşyalarının tarafların müşterek evlerinde kaldığını, davacının yanında parası olmadığını, üç gün davacıyı evlerinde misafir ettiklerini, davacının ailesinin belki araları düzelir diye davacıyı gelip almadıklarını, daha sonra davalının, ben yakmadan eşyalarını gelip alsın, demesi üzerine davacının ailesinin gelip, davacıyı kendi evlerine götürdüğünü beyan etmiştir. Görüldüğü üzere, hem eldeki dava dosyasında dinlenen tanıklar, hem de boşanma dava dosyasında dinlenen tanıklar, tarafların tartışmaları üzerine davacının müşterek evden hiç bir şey alamadan ayrılmak durumunda kaldığını beyan etmişlerdir. Davacının evden ayrılış şekline ilişkin olarak tanık beyanları arasında her hangi bir çelişki bulunmamaktadır. Asıl olan tanıkların doğruyu söylemesi olup, davalı tarafın, davacı tanıklarının yalan beyanda bulunduğuna dair her hangi bir savunması da yoktur.Hal böyle olunca mahkemece; boşanma dava dosyası celbedilerek, eldeki davada dinlenen tanıkların beyanları, boşanma dava dosyasında dinlenen tanıkların beyanlarıyla birlikte değerlendirilerek, davacı kadının evden ayrılma şartları göz önünde bulundurulmak suretiyle bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme sonucu, somut olaya uymayan yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davacı taraf için duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre takdir edilen 1.100,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacı tarafa verilmesine ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 26.05.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.