MAHKEMESİ : TAŞOVA SULH HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 13/05/2014NUMARASI : 2013/328-2014/292Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulü-adi ortaklığın fesih ve tasfiyesine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R I"Dava, adi ortaklıktan kaynaklanan katılım payı alacağına ilişkindir. Mahkemece istem reddedilmiş, kararı davacı temyiz etmiştir.Davacı, davalı ile iş ortaklığı yapmak üzere açtıkları dükkana 5.750 TL'lik malzeme aldığını, davalının da aynı miktarda sermaye koyduğunu, ancak davalının bir müddet sonra davacıyı dükkandan çıkardığı ve herhangi bir ödemede bulunmadığı iddiasına dayalı ortaklığa yaptığı harcamalar tutarının ödetilmesini istemiştir.Davalı cevabında, davacı ile birlikte ortak bir işyeri açtıklarını ve işyerinin kendisi adına yapıldığını ancak aralarında herhangi bir yazılı sözleşme yapmadıklarını, sözkonusu işyerinin zarar etmeye başlaması ve piyasaya borçlarının birikmesi üzerine dava dışı kişiye devir ettiklerini ve davacının ortaklık payının sözkonusu kişinin davacı lehine verdiği senet ile ödendiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, tarafların adi ortaklık kurdukları ve ortaklığa konu işyerinin dava dışı kişiye devredilmesi sonucu davacıya düşen payın sözkonusu kişi tarafından verilen senetle ödendiğinin davalı tarafından ispatlandığı gerekçesiyle istemin reddine karar verilmiştir. Yüksek Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 28.02.2013 tarih, 2012/4794 E.-2013/1829 K.sayılı bozma ilamıyla "Dosya kapsamından, tarafların adi ortaklık kurdukları ve yönetici ortağın davalı olup aralarındaki ilişkiye dair herhangi bir yazılı sözleşme düzenlemedikleri, söz konusu işyerinin dava dışı kişiye devredildiği, davacının da ortaklık katılım payının ödenmediğini bildirerek alacak isteminde bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu haliyle davacının katılım payı alacağı yönündeki istemi aynı zamanda ortaklığın fesih ve tasfiyesini de kapsamaktadır. Davanın bu şekilde hukuki nitelendirilmesinin gerekliliği karşısında mahkemece adi ortaklığın fesih ve tasfiyesine karar verilmelidir../..Dava konusu uyuşmazlık 818 Sayılı Borçlar Kanununun yürürlükte olduğu dönemde meydana gelmiş ise dosya temyiz aşamasında iken 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 Sayılı TBK'nun yürürlüğüne dair kanunun 1. maddesi son cümlesi uyarınca “...sona erme ve tasfiye” konusunda 6098 Sayılı TBK hükümlerinin uygulanması gerekecektir. Bu nedenle adi ortaklığın sona ermesi ve tasfiyesine dair 6098 Sayılı TBK'nun 639, 642, 643 ve 644. maddelerinin dikkate alınması gerekir. Şu durumda, mahkemece yönetici ortak olduğu anlaşılan davalıdan hesap istenmeli, tarafların tasfiye konusunda anlaşıp anlaşamadıkları tespit edilmeli, tasfiyede anlaştıkları takdirde ona göre karar verilmelidir. Taraflar anlaşamadıkları takdirde, mahkemece öncelikle ortaklığa ait malların tespitinin yapılması gerekir. Bu hususta taraflardan delil ve karşı delilleri alınarak değerlendirme yapılmalı, bu hususun belirlenmesinin ardından yukarıda belirtildiği üzere yönetici ortak olduğu anlaşılan davalıdan hesap istenerek tayin olunacak görevli marifetiyle ortaklığa ait malların satılmasına, öncelikle varsa ortaklığın borçlarının ödenmesine, bilahare ortaklardan her birinin ortaklık için yaptıkları masraflar hesaplanmalı ve her birinin ortaklıktan olan alacağı düşüldükten sonra geriye birşey kalır ise bu meblağın, var ise zararın paylaştırılmasına karar verilmelidir. Anılan yön gözetilmeksizin verilen karar usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir." denilerek bozulmuş, mahkemece; 04.06.2013 tarihli bozma sonrası duruşma tutanağında tarafların bozma ilamının usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş olduğunu, ancak; 7. Hukuk Dairesinin bozma ilamına uyulması hususunun müstemir yetkili hakim tarafından değerlendirilmesine karar verilmesine rağmen, daha sonra duruşmalara devam eden mahkeme Hakimleri tarafından 7. Hukuk Dairesinin bozma ilamına uyulup uyulmaması konusunda bir karar verilmeyerek, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davacı vekilince temyiz edilmiştir.6100 sayılı Kanun'un geçici 3.maddesi uyarınca yürürlülükte olan HUMK'nun 425. maddelerine göre Yargıtay'ın bozma kararı üzerine dava dosyası kendisine gönderilen mahkeme, bozma kararına karşı karar düzeltme yolu kapalı ise tarafları duruşmaya davet eder. Bozma kararı üzerine mahkeme, yapılacak ilk duruşmada önce tarafları dinler. Taraflar, bu duruşmada bozma kararına uyulup uyulmaması hakkında görüşlerini açıklar. Bunun üzerine mahkeme Yargıtay'ın bozma kararına uyulup uyulmayacağına karar verir. Bozma kararına uyulduğu takdirde bozma kararı doğrultusunda işlem yapılır. Somut olayda; bozma ilamı üzerine yukarıda belirtilen gerekli usuli işlemler tamamlanmadan dosya üzerinden karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.Bozma nedenine göre şimdilik davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 26.05.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.