Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 926 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 19977 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : DİYARBAKIR 3. ASLİYE HUKUK (TİCARET) MAHKEMESİTARİHİ : 28/02/2013NUMARASI : 2011/849-2013/122Taraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı Tüm Sağ Bilim Tıp Merkezi Özel Sağlık Hiz. ve Tesisleri Turizm Sanayi ve Ticaret A.Ş. tarafından temyiz edilmiştir.Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının böbrek ameliyatı olduğunu, ağrıları nedeni ile acil servise kaldırıldığını, doktor Dilara'nın hemşire Nevin'e iğne yapması talimatını verdiğini, teşhisin ve uygulamanın hatalı olduğunu, davacının bacağını hissetmediğini, halen fizik tedavi gördüğünü, kazanç kaybına uğradığını, psikolojik çöküntü yaşadığını, Hastanenin adam çalıştıran sıfatı ile kusursuz sorumlu olduğunu belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı olmak üzere 8.000 TL maddi, 50.000 TL manevi tazminatın olay tarihinden ticari faizi ile müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalılar vekilleri cevap dilekçelerinde; görev ve husumet konusunda itirazda bulunmuşlar ve davanın esastan da reddini istemişlerdir.Mahkemece; Ticaret Mahkemesi sıfatı ile yargılama yapılarak davanın kısmen kabulüne, 25.000 TL manevi tazminatın olay tarihinden yasal faizi ile davalı T.. Sağ Bilim Tıp Merkezi Özel Sağlık Hizmetleri ve Tesisleri Turizm Sanayi ve Ticaret A.Ş.'den alınarak davacıya verilmesine, diğer davalılara açılan davanın reddine karar verilmiş, hüküm aleyhine karar verilen davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.818 sayılı BK'nun "istihdam edenlerin mesuliyeti" başlığı altında düzenlenen 55. maddesi (6098 sayılı TBK'nun 66. maddesi) uyarınca; istihdam edenlerin müstahdemlerinin eylemlerinden sorumlu tutulmaları ilkesi, kendi yararı için başkasını çalıştıran kimsenin, bu işin ifasından meydana gelecek zarar tehlikesini bazı şartlar altında üzerine alması esasına dayanır. İstihdam eden, müstahdem veya işçilerini seçerken, onları çalıştırırken, başkalarına zarar vermemelerini sağlamakla ve buna dikkat ve özen göstermekle yükümlüdür. Borçlar Kanununun 55.maddesi hükmü gereğince adam çalıştıranın sorumlu tutulabilmesi için; zararın çalışanın hukuka aykırı eyleminden doğması ve zarar ile çalışanın eylemi arasında uygun illiyet bağının bulunması yeterlidir.Somut olayda; davacının talebi haksız eylemden doğan ve kusursuz sorumluluğa dayanan maddi ve manevi tazminat olduğundan davanın ticari niteliği bulunmamaktadır.Dosya incelendiğinde, davanın, 6335 sayılı Yasa ile değişik 6102 sayılı TTK'nun 5. maddesi hükmünün yürürlüğe girdiği 01/07/2012 tarihinden önce Asliye Hukuk Mahkemesinde (Ticaret Mahkemesi sıfatı ile ) açıldığı anlaşılmaktadır. 6102 sayılı TTK'nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava olabilmesi için uyuşmazlığın her iki tarafının da tacir olması ve ticari işletmeleriyle ilgili hususlardan doğmuş bulunması veya anılan yasa maddesinde sayılan mutlak ticari davalardan olması gerekli ve yeterlidir. Anılan ilkelere göre ticari bir niteliği bulunmayan davada davalının işbölümü itirazına rağmen Ticaret Mahkemesi sıfatı ile yargılama yapılması isabetli bulunmamıştır .Kişilik hakları hukuka aykırı olarak, saldırıya uğrayan kimse manevi tazminat ödetilmesini isteyebilir. Yargıç, manevi tazminatın tutarını belirlerken, saldırı oluşturan eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate almalıdır. Tutarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel durum ve koşulların bulunacağı da gözetilerek, takdir hakkını etkileyecek nedenleri karar yerinde nesnel (objektif) olarak göstermelidir. Çünkü yasanın takdir hakkı verdiği durumlarda yargıcın, hukuk ve adalete uygun karar vereceği Medeni Yasa'nın 4. maddesinde belirtilmiştir. Takdir edilecek bu bedel, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir işlevi (fonksiyonu) olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek tutar, var olan durumda elde edilmek istenilen doyum (tatmin) duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. Somut olayda; mahkemece, davacının ekonomik sosyal durumu hakkında bir araştırma yapılmaksızın manevi tazminat miktarının belirlenmiş olması da doğru bulunmamıştır.Mahkemece; anılan ilkeler gözardı edilerek, eksik araştırma ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru bulunmamış, kararın bozulması gerekmiştir.Bozma nedenlerine göre, diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir .Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 27.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.