Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 9239 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 6558 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : ANKARA 24. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 19/12/2013NUMARASI : 2013/302-2013/778Taraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hükmün temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması davacı vekili tarafından istenilmekle; taraflara yapılan tebligat üzerine duruşma için tayin olunan günde temyiz eden davacı vekili Av. M.. B.. geldi. Aleyhine temyiz olunan davalı ve vekili gelmediler. Gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00'e bırakılması uygun görüldüğünden, belli gün ve saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R I Davacı, davalı ile aralarında yaptıkları harici sözleşme kapsamında, Ankara ili, A..ilçesi, K.. Mahallesi, .. ada,... nolu parselde kayıtlı arsa üzerinde yapılacak inşaatta 3 ve 19 nolu bağımsız bölümlerin tapusunun kendisine verileceği konusunda anlaştıklarını, ancak davalının keşide edilen ihtara rağmen edimini yerine getirmediğini, 19 nolu daireye davalının kendisinin yerleştiğini belirterek 3 ve 19 nolu bağımsız bölümlerin adına tesciline, cezai şart olan 80.000,00.TL'nin ödenmesine veya anılan bağımsız bölümlerin rayiç bedellerinin temerrüt tarihinden itibaren avans faizi ile tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, 115.000,00.TL alacağın 8.000,00.TL'lik kısmının dava tarihinden geri kalan kısmının ıslah tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, cezai şart istemi ile 3 ve 19 nolu bağımsız bölümlerin tapu kayıtlarının iptali ile tescili isteminin reddine karar verilmiş, hüküm davacı ve davalı tarafından temyiz edilmiştir. Hükmün davacı ve davalı tarafından temyizi üzerine; 13. Hukuk Dairesinin, 12.03.2013 gün ve 2013/852 E.-2013/6152 sayılı ilamı ile;"Davanın, tapulu taşınmazın haricen devrinin vaad edilmesine rağmen, bu vaadin yerine getirilmemesi nedeniyle tapunun davacı adına tesciline veya taşınmazların rayiç değerinin tahsiline ilişkin alacak olduğu belirtilerek, taşınmaz malın veya payının mülkiyetinin başkasına devri ya da devir vaadini öngören sözleşmelerin geçerli sayılması 2644 sayılı Tapu Kanunu’nun 26. madde ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 706. maddeleri uyarınca resmi şekilde yapılmasına bağlı, anılan maddelerde öngörülen şekil şartı, sözleşmenin geçerlik koşulu olup, kamu düzenine ilişkindir ve hakim tarafından doğrudan göz önünde tutulacağı, taraflar arasındaki 21.02.2006 tarihli anlaşma resmi şekilde düzenlenmediğinden, hukuken geçerli olmadığı, hukuken geçerli olmayan sözleşmenin de taraflar için hak ve yükümlülükler doğurmayacağı, geçersiz sözleşmelerde taraflar aldıklarını iade ile yükümlü olacağı, bu doğrultuda araştırma yapılarak davacının ödediği bedelin belirlenerek denkleştirici adalet ilkesi de gözetilerek hasıl olacak sonuca uygun karar verilmesi gerekirken yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirdiği, bozma nedenine göre tarafların sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir." gerekçesiyle, karar için bozma hükmü ittihaz olunmuştur.Mahkemece, bozmaya uyulmuş, yeniden yapılan yargılama sonucunda; "...Taraflar arasındaki 21.02.2006 tarihli anlaşma resmi şekilde düzenlenmediğinden hukuken geçerli değildir. Hukuken geçerli olmayan sözleşmenin de taraflar için hak ve yükümlülükler doğurmayacağı ve taşınmazın tescilini bu sözleşmeye dayanarak isteyemeyeceği açıktır. Ancak geçersiz sözleşmelerde taraflar aldıklarını iade ile yükümlüdürler. Mahkememizce davacı tarafa ödediği miktarla ilgili beyanda bulunması istenmiş, ancak davacı taraf davalıya bu sözleşme gereğince herhangi bir ödemede bulunmadıklarını, bu konuda bir belgelerinin olmadığını beyan etmiştir. Davalı tarafta kendisine herhangi bir ödeme yapılmadığını söylemiştir. Davacı tarafa ödeme konusunda davalıya yemin teklifi için süre verilmiş ancak son oturumda davacı vekili yemin deliline dayanmayacaklarını ifade ile ifadelerini imzası ile tasdik etmişlerdir.Davacı taraf böylece davalıya geçersiz sözleşme nedeniyle herhangi bir nakit ödeme yaptığını ispat edemediğinden bu miktarın davalıdan tahsiline karar vermekde söz konusu olmayacaktır. Davacı adi ortaklık sözleşmesi gereğince uyuşmazlığın çözümünü istemişse de adi ortaklık sözleşmesi ancak başka bir davanın konusu olabilir. Somut uyuşmazlık adi yapılan sözleşme gereği tapu devrinin gerçekleştirilmesi olup geçersiz sözleşmeye göre tapu devri mümkün bulunmadığından bu konudaki isteğin reddi gerekmiştir. Bu sözleşmeye dayalı olarak da davalı tarafa yapılmış bir ödeme bulunmadığından, davacıya iadesi de söz konusu olamayacağından mahkememizce davacının davasının reddine karar vermek gerekmiştir. gerekçesiyle" davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.Mahkemece, bozmaya uyulmakla birlikte, bozma gereğince belirtilen eksiklikler giderilmemiştir. Uyulan bozma ilamında "...geçersiz sözleşmelerde tarafların aldıklarını iade ile yükümlü oldukları belirtilip, davacının ödediği bedelin belirlenerek denkleştirici adalet ilkesi de gözetilerek hasıl olacak sonuca uygun karar verilmesi" istenilmiştir. Mahkeme gerekçesinde "Davacı tarafın, davalıya geçersiz sözleşme nedeniyle herhangi bir nakit ödeme yaptığını ispat edemediğinden, bahisle " davanın reddine karar verilmiştir. Oysa, taraflar arasında düzenlenen ve ortaklığın tasfiyesini içeren 21.02.2006 tarihli sözleşmede; davacının tasfiye payı karşılığı olarak; 3 ve 19 nolu dairelerin davacıya verileceği, taraflar arasında kararlaştırılmış bulunmaktadır. İş bu davanın konusunu da sözü edelin bu daireler oluşturmaktadır. Bozma ilamında, taraflar arasında yapılan 21.02.2006 tarihli harici sözleşmenin hukuken geçerliliği bulunmadığı belirtilerek, davacının ödediği bedelin belirlenmesi mahkemeden istenmiş olduğuna göre; davacı tarafın, sözleşme gereğince ödediği bedelin; sözleşmede kararlaştırılan ve davacı payının karşılığı olan 3 ve 19 nolu dairelerin, bilirkişilerce belirlenecek sözleşme tarihindeki rayiç değeri olduğu kabul edilmelidir. Zira, bu bölüm üzerindeki uyuşmazlık bu şekilde giderilmelidir.O halde, mahkemece, öncelikle, sözleşmede belirtilen ve davacı payı olarak kararlaştırılan 3 ve 19 nolu dairelerin, sözleşmenin yapıldığı tarihteki rayiç değeri bilirkişilerce tespit ettirilmeli; bundan sonra, bu değerin, denkleştirici adalet ilkesi gereğince (çeşitli ekonomik etkenler nedeniyle azalan alım gücünün, enflasyon, tüketici eşya fiyat endeksi, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaşı ve işçi ücretlerindeki artışlar v.s ortalamaları alınarak) dava tarihine kadar ulaşacağı alım gücünün ne olacağı konusunda uzman bilirkişi raporu alınıp; oluşacak sonuç dairesinde, hüküm kurulmalıdır. Yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde, geçersiz sözleşme nedeniyle herhangi bir nakit ödeme yapılmadığından bahisle, davanın reddine ilişkin hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davacı taraf için duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre takdir edilen 1.100 TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacı tarafa verilmesine ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 10.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.