MAHKEMESİ : KOCAELİ 1.AİLE MAHKEMESİTARİHİ : 07/01/2014NUMARASI : 2013/408-2014/11Taraflar arasında görülen kişisel eşyanın iadesi davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Davacı dava dilekçesinde; eşi Bilgin ve kayınpederi H.. İ.. ile birlikte bankada kasa kiraladıklarını, kasaya 90 adet çeyrek altın, 2 adet geniş bilezik, bir set, 8 adet bilezik, 10 adet cumhuriyet altını, 10 adet gramlık altın, 15 adet yarım altın ve 1 adet inci kolye koyduklarını, kasanın anahtarının davalılarda bulunduğunu belirterek; kasada bulunan ziynet eşyalarının tespiti ile tarafına teslimine karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesinde; kasadaki 60 adet çeyrek altın ve 5 adet yarım altının davalı Halil İbrahim'in eşine ait olduğunu savunarak; davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.Mahkemece; davanın davacı vekili tarafından 05.07.2012 tarihli oturumda takipsiz bırakıldığı ve 3 aylık süre içinde yenilenmediği gerekçesiyle açılmamış sayılmasına karar verilmiş, davacı vekilinin temyizi üzerine bu hüküm dairemizin 06.03.2013 tarihli ilamıyla bozulmuştur. Bozma ilamına uyma kararı veren mahkemece işin esasına girilerek; davanın kabulü cihetine gidilmiş; kasadaki tüm ziynet eşyalarının davacıya ait olduğunun tespiti ile teslimine karar verilmiş, hüküm davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava; taraflar adına açılmış olan banka kasasındaki ziynet eşyalarının tespit ve teslimi istemine ilişkindir.Temyize konu uyuşmazlık; taraflar adına açılmış kasadaki ziynet eşyalarının tümünün davacıya ait olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.Mahkemece kısa kararda aynen; "Davanın kabulü ile Türkiye İş Bankası İzmit Şubesinde davanın tarafları adına açılan 266 no'lu kasada bulunan ve mahkememizin 2011/13 D.İş sayılı dosyası ile tespit olunan ziynet eşyalarının ve teknik bilirkişi O.. Ş.. tarafından 08/02/2011 tarihli raporunda belirlenen ziynet eşyalarının davacıya ait olduğunun tespitine ve davacıya teslimine" şeklinde hüküm kurmuş olup, hüküm fıkrasında teslimine karar verilen ziynet eşyalarının nitelik ve miktarları açıkça belirtilmemiştir.Karar tarihinde yürürlükte bulunan Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297. maddesinde; hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerektiği hükme bağlanmıştır.Yine, İİK'nın 24/4. maddesinde de; taşınır tesliminde aynen iadeye karar verilmesi halinde iade edilecek eşyaların cins, nitelik ve gram ağırlığı gibi özelliklerinin ayrıntılı belirtilmesi gerektiği belirtilmektedir.Gerek tefhim edilen ve tutanakla belirlenen kararda, gerekse buna uygun düzenlenmesi zorunlu gerekçeli kararda, hüküm altına alınan eşyanın yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler gereğince cins, nitelik, miktar ve değerlerinin ayrı ayrı gösterilmesi ve taraflara yüklenen borç ile tanınan hakkın infazda güçlük çıkartmayacak biçimde belirtilmesi gerekir. Hüküm, dava dilekçesi ve bilirkişi raporu gibi herhangi bir belgeye gönderme yapılarak kurulamaz.Bu bağlamda mahkemece; tespit ve teslimine karar verilen ziynet eşyalarının cins, nitelik, miktar, gram ve ayarlarının hükümde ayrı ayrı gösterilmesi gerekirken, yukarıda belirtilen yasal düzenlemelere aykırı şekilde, infazda tereddüt yaratacak biçimde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu nedenle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.Diğer taraftan, Türk Medeni Kanunu'nun 6.maddesi hükmü uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. İleri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimsenin, iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir (HMK.md.190) İspat yükü, hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer.Somut olayda davalı taraf, davaya konu kasada bulunan ziynet eşyalarının bir kısmının davalı H.. İ.. 'in eşine ait olduğunu savunduğuna göre bu hususu ispatla yükümlüdür.Dosya kapsamından; davalı tarafın bu iddiayı ispat için tanık dinlettiği anlaşılmaktadır. Dinlenen tanık T.. S..; kasadaki 60 tane küçük altın ve 5 tane yarım altının kendisine ait olduğunu, kasadaki diğer ziynetlerin ise davacı gelini ile davalı oğlu Bilgin'e düğün sırasında takılan ziynetler olduğunu beyan etmiştir. Davalı taraf iddiasını ispatı için başkaca delil ibraz etmemiştir. Başkaca bir delil ile desteklenmemiş tanık beyanına itibar edilmemesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak davalı taraf, delil dilekçesinde "sair ikamesi mümkün her türlü delil" demek suretiyle yemin deliline de dayanmış olduğundan, davalı tarafa davacıya yemin teklif etme hakkının bulunduğu hatırlatılarak hasıl olacak sonuca göre karar verilmelidir. Hal böyle olunca mahkemece; delil dilekçesinde "...sair ikamesi mümkün her türlü delil" demek suretiyle yemin deliline dayanan davalı tarafa, davacıya yemin yöneltme hakkı olduğu hatırlatılarak hasıl olacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme sonucu yanılgılı gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 09.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.