MAHKEMESİ : ANKARA 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 18/06/2013NUMARASI : 2011/595-2013/377Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dilekçesinde, 25/10/2010 tarihinde davacı kurum görevlilerince davalının adresinde bulunan elektrik sayacında yapılan kontrolde, davalıların kaçak tüketimde bulunulduğunun ... nolu tutanak ile tespit edildiğini, davalı borçluya Ankara 25. İcra Müdürlüğünün 2011/970 Esas sayılı dosyası ile kaçak elektrik ve normal tüketim borcundan dolayı icra takibi başlatıldığını, borçlunun yasal süresi içerisinde borcun tamamına itiraz ettiğini, davalı borçlunun haksız ve kötüniyetli itirazının iptali ile %40'dan aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı, cevap dilekçesinde; davacıya karşı bir borcunun bulunmadığını, borca konu olan elektrik aboneliğinin kendisine ait olmadığını, borcun olduğu yerin ... Derneği adı altında faaliyet gösteren bir dernek olduğunu, bu derneğe kısa süreli olarak üyelik ve başkanlık yaptığını, istifa ettiğini ve uzun süredir dernekle bir ilişiğinin bulunmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir. Yerel Mahkemece, yapılan yargılama neticesinde; Davanın kısmen kabulü ile; Ankara 25.İcra Müdürlüğünün 2011/970 Esas sayılı dosyasında davalı borçlunun 8.389,69 TL asıl alacak, 2.070,85 TL gecikme zammı, 367,95 TL gecikme zammı KDV'si, 1.819,50 TL asıl alacak KDV'si olmak üzere toplam 12.647,99 TL yönünden itirazın iptaline ve takibin bu miktarlar ve takip tarihinden itibaren asıl alacağa işleyecek faiz üzerinden devamına karar verilmiş; sözkonusu karar davalı tarafça temyiz edilmiştir . ./..Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı tarafın sair temyiz itirazları yerinde değildir.1-)4721 sayılı Türk Medeni Kanunun 49. maddesi hükmüne göre tüzel kişiler, kanuna ve kuruluş belgelerine göre, gerekli organlara sahip olmakla, fiil ehliyetini kazanırlar. Aynı kanunun 50. maddesi hükmüne göre de, organları, hukukî işlemleri ve diğer bütün fiilleriyle tüzel kişiyi borç altına sokarlar ve organlar, kusurlarından dolayı ayrıca kişisel olarak sorumludurlar. Bu hukuksal olguların sonucu olarak tüzel kişinin organı niteliğindeki yöneticilerin, tüzel kişi adına ve yararına işledikleri haksız fiillerden dolayı zarar gören üçüncü kişilere karşı tüzel kişi ile birlikte Borçlar Kanununun 41 ve Türk Medeni Kanunu'nun 50/3. maddesi hükmüne göre, haksız fiil faili olarak sorumlu tutulmaları gerekir. Bu halde tüzel kişinin ve organlarının sorumluluğun türünün Borçlar Kanununun 51. maddesi hükmünde düzenlenen zincirleme (müteselsil) sorumluluk olacağı kuşkusuzdur.Somut olaya gelince, davalının 06.06.2010 – 06.12.2010 tarihleri arasında kaçak tahakkuku ve olağan otomatik dönem tahakkukunun yapıldığı dernekte yönetici olduğu, bu tarihler yönünden davalının sorumluluğuna gidilebileceği; davalının sözkonusu dönem dışında kalan otomastik dönem tahakkukundan sorumlu olmayacağı dikkate alınarak bu doğrultuda hüküm tesisi gerekirken davalının Başkanlık döneminin başlangıç tarihinden evvelki ve başkanlık döneminin bitiş tarihinden sonraki faturalar yönünden de sorumluluğu cihetine gidilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir Hal böyle olunca; mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular gözetilerek, dosya yeniden başka bir uzman bilirkişiye verilerek bilirkişiden davalı taraftan istenebilecek kaçak elektrik bedeli ve otomatik dönem tahakkuku miktarının yeniden hesaplanması için taraf ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınması, davacı tarafın istemekte haklı olduğu gerçek alacak miktarının duraksamasız belirlenmesi, daha sonra toplanan ve toplanacak deliller birlikte değerlendirilerek, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, böylesine bir araştırma ve soruşturma yapılmadan, yetersiz bilirkişi raporu benimsenerek yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.2-)Enerji Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin 24. maddesinde; "Zamanında ödenmeyen borçların tahsiline ilişkin hususlar; perakende satış sözleşmesi veya ikili anlaşmalar kapsamında düzenlenir.Müşterinin perakende satış sözleşmesi veya ikili anlaşmalar kapsamında öngörülen ödemeleri zamanında yapmaması halinde dağıtım lisansı sahibi tüzel kişiler tarafından elektriği kesilebilir.Perakende satış sözleşmesinde belirlenen gecikme faizi, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51 inci maddesine göre belirlenen gecikme zammını aşamaz..." hükmü öngörülmüştür.Görüldüğü üzere; iltihaki nitelikteki davaya konu abone sözleşmesinde, ödemelerde gecikme olması halinde fatura bedeline 6183 sayılı yasada belirlenen gecikme zammı uygulanacağına dair açık ve anlaşılır bir ifadeye yer verilmemiştir. Bu durumda davacı şirket ancak bu konuda bir kararlaştırmanın bulunduğunu ispat ettiği taktirde dava konusu ödenmeyen fatura bedeli alacaklarına 6183 sayılı yasada öngörülen oranlarda gecikme zammı uygulanmasını isteyebilir, aksi durumda ise, fatura bedellerine son ödeme tarihlerinden itibaren ancak yasal faiz uygulanmasını talep edebilecektir../..O halde, mahkemece; abonelik sözleşmesinin eki olduğu beyan olunan Abonman Sözleşmesi Genel şartlarının dosya içerisine getirilerek, sözkonusu abonelik sözleşmesinin eki sayılan şartnamede ödemelerde gecikme olması halinde fatura bedeline 6183 sayılı yasada belirlenen gecikme zammı uygulanacağına dair açık ve anlaşılır bir ifadeye yer verilip verilmediğinin araştırılması, yer verilmesi halinde ödemelerde gecikme olması halinde fatura bedeline 6183 sayılı yasada belirlenen gecikme zammının uygulanması, aksi durumda ise, fatura bedellerine son ödeme tarihlerinden itibaren yasal faiz uygulanması gerekirken, bu hususa ilişkin bir araştırma yapılmaksızın gecikme zammı ve gecikme zammı KDV'si hesaplamasına giden bilirkişi raporuna dayalı hüküm tesisi usul ve yasaya aykırıdır. Hal böyle olunca; yerel mahkemece, abonelik sözleşmesinin eki olduğu beyan olunan Abonman Sözleşmesi Genel şartları da gözönünde bulundurulmak suretiyle bilirkişi incelemesi yaptırılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, ödenmeyen faturalar için 6183 sayılı Yasa gereğince değişen oranlarda gecikme zammı yürütülmesine dair tespit yapan bilirkişi raporu esas alınarak hüküm kurulması doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 20.05.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.