Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 9082 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 13925 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVACILAR : 1- ..., 2- ...VEK.AV. ...Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dilekçesinde;kardeş olan tarafların ...kain 2664 ada 4 parsel sayılı taşınmazı birlikte ve eşit haklarla 1999 yılında satın aldıklarını ve tapunun müvekkillerinin ağabeyi olan davalı ... üzerine yapıldığını, davalının taşınmazı 08/07/2010 tarihinde 6.200.000,00 TL'ye sattığını söyleyerek davacıların paylarına düşen 2.083.000 TL'yi verdiğini, davacıların ağabeylerine itimat ettikleri ve banka hesabına yatan parayı gösterdiği için satış rakamını araştırmadıklarını, ancak daha sonra yaptıkları araştırmalar neticesinde taşınmazın 7.000.000,00 TL'ye satıldığını öğrendiklerini, davalının bu şekilde 750.000,00 TL'yi kötü niyetli olarak kardeşlerinden gizleyip uhdesinde tuttuğunu belirterek,söz konusu 750.000,00 TL'lik bedelden davacıların payına düşen 500.000,00 TL'sinin satış tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde; tarafların taleplerini hangi hukuki sebebe dayandırdıklarının anlaşılamadığını, tapu kaydının aleniyeti uyarınca satış bedelini tapudan öğrendikleri tarih ile dava tarihi arasında zaman aşımı süresinin geçtiğini, dava konusu taşınmazın satışı ve satış değeri konusunda ortak karar almak suretiyle taşınmazda kiracı sıfatı olan dava dışı şirkete taşınmazı sattıklarını, taşınmazı satın alan şirket banka kredisi kullandığı için satış bedelinin 7.000.000,00 TL olarak gösterildiğini, davacıların alacaklarına karşılık, ....lunan 6 parsel sayılı taşınmazın 19 numaralı bağımsız bölümünün davacılar adına tescili suretiyle davacılar ile mahsuplaştıklarını savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkemece;davanın kısmen kabulü ile, davacı ... için 211.455,00 TL, davacı ... için 211.455,00 TL'nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı taraftan alınarak davacı tarafa ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir../..-2-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir.Davada; davacılar tarafından davaya konu edilen taşınmazın davalı tarafından 7.000.000,00 TL'ye tapuda dava dışı kiracı şirkete satılmasına rağmen satış bedelinin taraflarına 6.200.000,00 olarak bildirildiği ve bu miktara göre de taraflarına 2.083.000,00'er TL'nin davalı tarafça verildiği, bu haliyle davalının 750.000,00 TL'yi uhdesinde tuttuğu belirtilerek paylarına isabet eden toplam 500.000,00 TL'nin davalıdan tahsili talep edilmiş;davalı ise davaya konu taşınmazın 7.000.000,00 TL'ye dava dışı kiracı şirkete satıldığını kabul etmiş ancak davacıların alacaklarına karşılık olarak ....'de bulunan 6 parsel sayılı taşınmazın 19 numaralı bağımsız bölümünün davacılar adına tescili suretiyle davacılar ile mahsuplaştıklarını savunmuştur. Böylece davalı, davaya konu satım ilişkisini (maddi vakıayı) ikrar etmiş, ancak, bu ilişkiden doğan borcunun başka bir nedenle (takas ve mahsup yolu ile) son bulduğunu savunmak suretiyle, varlığını ileri sürdüğü başka bir hukuki ilişkiye dayanmıştır.Davalının, ikrarına eklediği vakıanın diğer tarafın iddia ettiği vakıa ile bir ilgisinin bulunmaması, bağlantısız bileşik ikrar niteliğindedir ve bu ikrar bölünebilir. Bu nedenle bağlantısız bileşik ikrarda kanıtlama yükümlülüğü, borcu ikrar eden ve fakat borcun başka bir hukuki ilişki nedeniyle son bulduğunu ileri süren davalıya aittir.Bu durumda,davalı taraf,davaya konu borcun başka bir nedenle (takas ve mahsup nedeniyle) sona erdiğini kanıtlamakla yükümlüdür;buna bağlı olarak da,davacıların borç ilişkisini kanıtlama yükümlülüğü bulunmamaktadır.Bundan ayrı olarak,Mahkemece de ispat yükünün davalıda olduğu kabul edilerek,davalının davacılara teklif ettiği yeminin davacılar tarafından eda edilmesi sebebiyle dava kabul edilmiş ise de;yemin müessesesi 6100 sayılı HMK'nun 233 vd. maddesi hükümlerine uygun olarak eda ettirilmemiştir.Nitekim yeminin nasıl yerine getirileceği HMK'nun 233. maddesinde ''yemin şekli'' başlığı altında düzenlenmiştir.Somut olaya gelince; mahkemece her ne kadar ispat yükünün doğru değerlendirme ile davalı tarafta olduğu kabul edilerek davalının davacılara yemin teklif etme hakkı kullandırılmış ise de; mahkemece yukarıda ifade edilen yasa hükmüne uygun olarak davacılara yeminin eda ettirilmediği, nitekim davacılara yeminin eda ettirildiği 16.06.2015 tarihli celsede HMK'nun 233. maddesi uyarınca gerekli ihtaratların usulüne uygun şekilde yapılmadığı,yine davacılara ayrı ayrı yemin eda ettirilmesi gerekirken hatalı şekilde birlikte yemin ettirildiği,bu şekli ile davacılar tarafından eda edilen yeminin usulüne uygun olmadığı anlaşılmaktadır.Hal böyle olunca mahkemece; yukarıda ifade edilen ilkeler ve yasal düzenlemeler dikkate alınmak suretiyle davacılara 6100 sayılı HMK'nun 233. vd. maddelerine uygun şekilde yemin eda ettirilmek suretiyle sonucuna göre inceleme ve değerlendirme yapılması gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir../..-3-SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 07.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.