Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 9055 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 15957 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : GAZİOSMANPAŞA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 04/03/2014NUMARASI : 2011/297-2014/131Taraflar arasındaki menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dilekçesi ile; davalı Melikşah'ın davacı Esme'nin torunu olduğunu, davacı aleyhine 125.000,00 TL alacağının bulunduğundan bahisle icra takibi başlattığını, icra dosyasından çıkartılan tebligatın davacının adresinde bulunmadığından diğer torunu E.. S..'in beyanına göre çarşıda olduğu yazılmak suretiyle ilgili mahalle muhtarlığına bırakıldığı ve usulsüz tebligatla takibin kesinleştiğini bilahare öğrendiğini ve derhal icra takibine itiraz edilerek icra müdürlüğünden konulan hacizlerin kaldırılmasını talep ettiğini, icra müdürlüğünce bu talebin reddine karar verilmesi üzerine Gaziosmanpaşa İcra Hukuk Mahkemesi'nin 2011/480 Esas sayılı dosyası ile şikayette bulunduklarını iddia ederek davacının davalıya Gaziosmanpaşa 5. İcra Müdürlüğü'nün 2011/1208 Esas sayılı dosyasında takibe konulan 125.000,00 TL miktarında borcunun bulunmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davaya konu taşınmazın davalı tarafından yaptırıldığını, bir katını davacının ikamet amaçlı, alttaki zemin katını da davalının işyeri olarak kullanmakta olduğunu, davalının "burayı yaptır yarısı senin olsun" demesi üzerine yaptırıldığını, davacının davalının babaannesi olduğunu, yaşlı olan davacının ihtilaf konusu taşınmazın yarı hissesini davalıya devretmeyi vaat ettiği halde, bedelsiz olarak başka akrabalarına devrettiğini, resmi olarak her ne kadar davalı davaya konu taşınmazın malik olmasa da fiili olarak yarısının zilyedi olduğunu, icra takibinin alacak ve %15 dahili teminat ile durdurulduğunu, adli yardım talebinde bulunan, maddi durumunun iyi olmadığı iddia edilen davacının nasıl oluyor da bu kadar teminatı peşin olarak icra dosyası ile dava dosyasına yatırdığı hususlarını belirterek, davanın kötüniyetli olarak açıldığını savunmuş reddini dilemiştir../..Mahkemece; bazı inşaat malzemelerinin davalı tarafından ödendiğine ilişkin tarihsiz tarafların imzasını taşıyan belge ve tanık anlatımlarında, dava konusu taşınmaz üzerindeki binanın davalı tarafından yapıldığı, harcamaların davalı tarafından karşılandığı anlaşıldığından bina bedeli olarak belirlenen 69.408 TL takip miktarından düşülerek davacının fazla talep edilen 55.592 TL borçlu olmadığı gerekçesi ile, davacının Gaziosmanpaşa 5.İcra Müdürlüğü'nün 2011/1208 takip sayılı dosyasında 55.592 TL borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.Menfi tespit davasında ispat yükü kural olarak davalı alacaklıya aittir. Davalı alacaklı, davacı borçludan, alacağının bulunduğunu ispat etmekle mükelleftir. Ancak, davacı borçlu aralarındaki hukuki ilişkiyi ve bundan kaynaklanan borcunun olduğunu kabul edip, bu borcun herhangi bir sebep ile son bulduğunu ileri sürer ise, ispat yükü davacı borçluya geçer.Somut olayda davalı alacaklı, davacının muvafakati ile davaya konu taşınmazı kendisinin yaptırdığını bu nedenle davacının kendisine borçlu olduğunu iddia etmekte, davacı/borçlu ise aradaki hukuki ilişkinin varlığını ve davalının taşınmazı yaptırdığını kabul etmemektedir. Şu halde davalı alacaklı olduğunu ispat yükü altındadır. Davalı iddiasının ispatı bakımından delil olarak, bazı inşaat malzemelerinin davalı tarafından ödendiğine ilişkin tarihsiz, davacının parmak izi bulunan bir adet adi yazılı belge ve tanık beyanına dayanmıştır.Somut olayda; davacı tarafından belge altındaki parmak izinin kendisine ait olmadığı savunulmuştur. O halde, mahkemece; öncelikle bahsi geçen tarihsiz belge altındaki parmak izinin davacıya ait olup olmadığının tespit edilmesi gerekirken, buna yönelik araştırma ve inceleme yapılmadan, iş bu belge esas alınarak hüküm kurulması doğru görülmemiştir.Bunun yanında; davalının tanık olarak dinlettiği, davaya konu binanın elektrik tesisatını döşediğini beyan eden A.R.. Ş.. 1977 doğumlu olup inşaatın yapıldığı 1997 yılında 20 yaşında, binanın demir doğrama işlerini yaptığını beyan eden M.. Y.. 1980 doğumlu olup, inşaat tarihinde 17 yaşında olup, inşaat tarihindeki yaşları itibariyle bu işleri yapmaları hayatın olağan akışına aykırı olup, mahkemece beyanlarına itibar edilmesi doğru görülmemiştir.Kabule göre de, davalı vekilinin cevaba cevap dilekçesinde; ''Davanın seyrinde de ortaya çıkacağı gibi hiç kimse kirada oturacağı bir yeri neredeyse sıfırdan yaparak içinde oturmaz'' şeklinde beyanı olmasına, davalının davacı aleyhine başlattığı davaya konu icra takibinde, borcun sebebi olarak ''taşınmazın ihya bedelinin'' gösterilmesine rağmen mahkemece, davalının binayı ihya ettiği oranın tespit edilmesi yerine, binanın tamamının bedelinin tahsiline karar verilmiş olması doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince taraflar yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 20.05.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.