Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 902 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 20672 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : ANKARA 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 04/12/2012NUMARASI : 2010/144-2012/716Taraflar arasında görülen maddi ve manevi tazminat davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.Y A R G I T A Y K A R A R ITemyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Davacı vekili dilekçesi ile; davacı Hatice'nin eşi, diğer davacıların babaları olan E.. A..'nın, davalı bankanın malik olduğu taşınmazdan sarkan buz kütlesinin başına düşmesi sonucu ağır yaralandığını, kaldırıldığı hastanede iki gün sonra vefat ettiğini iddia ederek davacı eş Hatice için 100.000 TL, diğer davalılar için 50.000'er TL olmak üzere toplam 400.000 TL manevi tazminat ile davacı eş Hatice için fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 1.000 TL (ıslahla 60.852,67 TL) maddi tazminatın davalıdan tahsili talep ve dava edilmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkili bankanın gerekli tedbirleri azami ölçüde aldığını, konunun muhatabının Büyükşehir ve İlçe Belediyelerinin olduğunu, olay mahalinde 3 adet "çatıdan buz düşebilir" yazısının olduğunu, vefat eden E.. A..'nın da Erzurum'daki kış şartlarını dikkate almadığını ve dikkatsiz ve tedbirsiz davrandığını belirterek haksız ve mesnetsiz açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece, ıslah talebi de gözetilerek davanın kabulü ile, 60.852,67 TL destekten yoksun kalma tazminatının 02/02/2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı H.. A..'na verilmesine, manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile, davacı H.. A.. için 15.000,00 TL, A.. A.. için 6.000,00 TL, S.. A.. için 6.000,00 TL, Hava Akyol için 6.000,00 TL; Ü.. A.. için 6.000,00 TL, B.. A.. için 6.000,00 TL ve G.. B.. için 6.000,00 TL olmak üzere toplam 51.000,00 TL manevi tazminatın 02/02/2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili ile davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava, 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 58.maddesinde (6098 sayılı TBK.nun 69.maddesine) düzenlenen bina malikinin sorumluluğuna kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davasından ibarettir.Ceza mahkemesi kararlarının hukuk mahkemesindeki davaya etkisini düzenleyen Borçlar Kanunu’nun 53.maddesi hükmünde, "Hakim, kusur olup olmadığına, yahut haksız fiilin failinin temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun sorumluluğa ilişkin hükümleri ile bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraat kararı ile de mukayyet değildir. Bundan başka ceza mahkemesinin kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarının tayini hususunda dahi hukuk hakimini takyit etmez." denilmektedir. Aynı düzenleme yeni Türk Borçlar Kanunu'nun 74.maddesi hükmünde de “Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz.” şeklinde önceki kanuna paralel şekilde düzenlenmiştir.Bu açık hüküm karşısında, ceza mahkemesince verilen beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliği, illiyet gibi esasların hukuk hakimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır. Hemen belirtilmelidir ki, hukuk hakiminin bu bağımsızlığı sınırsız değildir. Öğreti ve uygulamada hukuk hakiminin, maddi olaylara ve özellikle fiilin hukuka aykırılığına ilişkin olarak ceza hakimi tarafından yapılan tespitlerle bağlıdır. Hukuk hakiminin ceza mahkemesi kararındaki maddi olgularla bağlılığının ölçüsü; beraat kararında suçun sanık tarafından işlenip işlenmediğinin kesin olarak, delilleriyle tespit edilip edilmediğidir. Ceza mahkemesinin, kusurun ve zarar miktarının takdiri hususundaki kararı, yani, fiilin işlendiği sabit olduğu halde, kusurluluğa ya da kusursuzluğa ilişkin saptaması, hukuk hakimini bağlamaz. Hukuk hakimi, ceza mahkemesinin kusura ilişkin değerlendirmesiyle ve buna etkili tespit edilen olgularla bağlı kalmaksızın, taraflarca ileri sürülen delilleri toplayıp, tümünü birlikte değerlendirerek bir sonuca varmalıdır. Başka bir deyişle maddi olayları ve yasak eylemleri saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır. Ancak, bu bağlayıcılık ve kesin delil niteliği ceza davasında yargılanan kişi yönünden söz konusudur. Ceza mahkemesinde sanık olarak yargılanan kişi dışında başkaları hakkında açılan hukuk davasında bu kurallar uygulanamaz.Somut dosyada, mahkemece kusur incelemesi yaptırılmamış, dava konusu olay ile ilgili soruşturma aşamasında İnşaat Mühendisi bilirkişi tarafından dosyaya sunulan rapor doğrultusunda hazırlanan bilirkişi raporu esas alınarak hüküm tesis edilmiştir. Oysa, Yargıtay HGK. 10.1.1975 gün E. 1971/T-406, K.1975/1 sayılı kararında açıkça belirtildiği üzere, ceza mahkemesinde alınan bilirkişi raporu hukuk hakimini bağlamayacağı gibi, böyle bir rapora taraflardan birinin itirazı üzerine de, hukuk hakimi, yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırmak zorundadır. Çünkü, ceza davasında yaptırılan bilirkişi incelemesi ile hukuk hakiminin yaptıracağı bilirkişi incelemesi, her iki dava türünün amaç ve ilkeleri bakımından birbirlerinden çok farklı bulunmaktadır. Hukuk hakimini, kendisinin yaptırmadığı ve fakat başka bir amaçla ve başka bir görüş açısından yaptırılan inceleme sonunda elde edilen “kusur” ve derecesiyle bağlı saymak, hem kanuna aykırı ve hem de tarafların haklarını ihlal edici bir görüşün ifadesidir.Mahkemece yapılacak iş; dosyanın 3 kişilik uzman bilirkişi kuruluna tevdii edilerek, bahsi geçen ceza dava dosyası da dikkate alınarak, kusur yönünden inceleme yapılmak suretiyle varılacak sonuca göre karar vermek olmalıdır. Tüm bu hususlara dikkat edilmeden yukarıda yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 23.01.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.