Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 8945 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 12340 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 24/09/2013NUMARASI : 2010/546-2013/491Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dilekçesinde, müvekkili olan davacı, davalı ve dava dışı 3. kişinin (D.. A..) dava konusu otobüs üzerinde ortak olduklarını, bu ortaklığın 1994 yılında başladığını, otobüsün 3. ortak adına tescil edildiğini, ortaklık adına şimdiye kadar davacıya 50.000 Euro ödeme yapıldığını, ancak davacının 2005 yılında 3. ortağın otobüsün tamamını davalıya devrettiğini öğrendiğini, o tarihten beri de dava konusu aracın davalı adına ve işletiminde olduğunu, davacının adı geçen halk otobüsünün esas hissedarı olduğu her ne kadar resmi kayıtlarda görülmese de, tanık ifadeleri ve sözleşme ile bu hususun sabit olduğunu beyan ederek, davacının hisselerine ilişkin olarak şimdilik 10.000,00 TL nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili savunmasında; davacının iddialarının asılsız olduğunu, dava konusu aracı 2003 yılında dava dışı D.. A..'dan satın aldığını, halen de kendi adına kayıtlı bulunduğunu beyan ederek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece, davanın kısmen kabul kısmen reddi ile 28.875,36 TL nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, verilen bu karar süresi içinde taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı tarafın temyiz itirazları yerinde değildir. Ancak; dava konusu uyuşmazlık, taraflar arasında, adi ortaklık ilişkisinin bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.Adi ortaklık sözleşmesi geçerlilik yönünden herhangi bir şekle tabi olmayıp, sözlü yapılan adi ortaklık sözleşmesi geçerli ise de, inkarı halinde bu ortaklığın varolduğunu ileri süren kişinin bu ortaklığı, uygulanması gerekli HUMK'nun 287-288 ve 290 maddeleri gereğince (yasal sınır aşıldığından) ispatı gerekir.Medeni Kanun madde 6 gereğince, "Kural olarak, herkes iddiasını ispat etmekle yükümlüdür."./..Dava konusu olayda, davalı aralarındaki ortaklık ilişkisini reddettiğine göre, ispat yükü, bunu ileri süren davacı tarafa ait olacaktır.Davacı, davalı ile ortaklık kurduklarına ilişkin idddiasının ispatı yönünden, tanık deliline ve ortaklığa ilişkin defter kayıtlarına dayanmıştır. Uyuşmazlığın miktarı itibari ile, davalı tarafın açık muvaffakatı bulunmaması nedeni ile, tanık dinlenilmesi ve dinlenilen bu tanık beyanlarının hükme esas alınması mümkün değildir. Diğer yandan, davacının dayandığı defter kayıtları fotokopi belgeler olup, asıllarının sunulmaması nedeni ile de, bunların da delil niteliği yoktur. Bu durumda davacı tarafın, iddiasını ispat zımnında, "yemin delili" kalmaktadır ki, dosyanın incelenmesinden, davacının dava dilekçesinde ve delil listesinde "yemin" deliline dayanmadığı anlaşılmaktadır.Öyle ise mahkemece, bu ilke ve esaslar gözetilerek, davacının davalı ile aralarında adi ortaklık bulunduğu iddiasını ispat edemediği kabul edilerek, yapılacak yargılama neticesinde hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 20.05.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.