Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 8893 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 18268 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVALILAR : ... VD. VEK.AV. ...Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dilekçesinde, müvekkili olan ...'ın Alzheimer hastası olduğunu ve kendisine vasi tayin edildiğini, davalı kızı ... murise ait banka hesaplarında bulunan paraları çektirerek kullandığını, yine davacı ...'ya ait altınların oğlundan alınarak kullanıldığını, davacıya ait 22.600 TL'nin davalı ...'nın eşi diğer davalının emeklilik işinde kullanıldığını beyan ederek, şimdilik 50.000 TL'nin yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalılar vekili davanın reddini talep etmiştir.Mahkemece, "Davacının ... hakkında açmış olduğu alacak davasının reddine; davacının davalılardan ... hakkında açmış olduğu alacak davasının kabulüne; 50.000 TL alacağın dava tarihinden işleyecek yasal faizleriyle birlikte davalı ...'den tahsiliyle davacıya verilmesine karar verilmiş; sözkonusu karar davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiş; Dairemizin 13.05.2014 tarih, ... Karar sayılı ilamıyla;"Davacının bankadan para çekme işlemini yaptığı tarih olan 2007 tarihi itibariyle, vasi tayinini gerektiren bir durumunun bulunmadığı görülmekle birlikte, bir yandan davacının uzun zamandır Alzheimer hastası olduğu iddiası, diğer taraftan da yabancı ülke yetkili makamı tarafından verilmiş bulunan 21.10 2009 tarihli raporda "2006 ya da 2007 yılından beri aslında, kesin olarak medeni hakları kullanma ehliyetinden yoksun olduğunun "belirtilmesi karşısında öncelikle ... davacı ...'nın bankadan para çekme tarihi itibariyle fiil ehliyetine haiz olup olmadığı hususunda rapor alınarak, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm tesis edildiği" gerekçesiyle bozulmuştur.Mahkemece; bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde; davacı ...'ın yargılama sürecinde ölmesi; davacı vekilinin davacı miraşçılarının da davaya devam etmeyecekleri yönündeki beyanı nazara alınarak konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş; sözkonusu hüküm davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir../..-2-Davacı ...'ın 06.06.2015 tarihinde öldüğü celbolunan nüfus kaydı içeriğiyle sabittir.Yargılama süresince tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip bulunmaları gereği usul hukukunun temel ilkelerindendir ve dava şartıdır (HMK m.114/1-d). Yargılama sırasında taraflardan birinin ölmesi halinde, ölen tarafın ehliyeti sona ereceğinden, ölen kişinin veya kural olarak vekilinin davaya devam etmesi mümkün olmayıp, sadece bu kişinin mirasçıları tarafından (dava konusunun ölenin malvarlığına ilişkin olması ve dava sonunda verilecek hükmün olumlu veya olumsuz bir şekilde mirasçıların haklarını etkilemesi durumunda) davaya devam edilebilir. Dava devam ederken taraflardan birinin ölmesi halinde, TMK.’nun 28/I maddesi uyarınca ölen kişinin taraf ehliyeti son bulur. Bu durumda mirasçıları da ilgilendiren, mirasçıların malvarlığı haklarını etkileyen davalar, tarafın ölümü ile konusuz kalmaz. Bu halde, ölen tarafın mirasını reddetmeyen mirasçılarının, davayı mecburî dava arkadaşı olarak hep birlikte takip etmeleri gerekir.6100 sayılı HMK.’nun 55.maddesi uyarınca taraflardan birinin ölümü halinde mirasçılar mirası kabul veya reddetmemiş ise bu hususta kanunla belirlenen süreler geçinceye kadar dava ertelenir. Bununla beraber hakim, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde, talep üzerine davayı takip için kayyım atanmasına karar verebilir”. Bu hüküm mirasçıların mal varlığını etkileyen davalarda dikkate alınmalıdır.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 27. maddesinde yer bulan “Hukuki Dinlenilme Hakkı” gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir. Mahkeme, iki tarafa eşit şekilde hukukî dinlenilme hakkı tanıyarak hükmünü vermelidir. Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukukî dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı içinde teminat altına alınmıştır. Bu hakka, tarafın hâkime meramını anlatma hakkı ya da iddia ve savunma hakkı da denilmektedir. Ancak, hukukî dinlenilme hakkı, bu ifadeleri de kapsayan daha geniş bir anlama sahiptir.Bu hak çerçevesinde, tarafların gerek yargı organlarınca gerekse karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün değildir. Hukukî dinlenilme hakkı, sadece belli bir yargılama için ya da yargılamanın belli bir aşaması için geçerli olan bir ilke değil, tüm yargılamalar için ve yargılamanın her aşamasında uyulması gereken bir ilkedir. Bu çerçevede gerek çekişmeli ve çekişmesiz yargı işlerinde gerekse bu yargılamalarla bağlantılı geçici hukukî korumalarda, icra takiplerinde, tahkim yargılamasında, hatta hukukî uyuşmazlıklarla ilgili yargılama dışında ortaya çıkan çözüm yollarında, her bir yargılama, çözüm yolu ve uyuşmazlığın niteliğiyle bağlantılı şekilde hukukî dinlenilme hakkına uygun davranılmalıdır.Eldeki davaya konu somut olayda; Mahkemece dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına şeklinde karar verilebilmesi için, uyuşmazlık konusu çekişmenin ortadan kalkması, başka bir anlatımla; her iki tarafında davanın esası hakkında karar verilmesinde hukuki yararının kalmamış olması gerekir. Davacının ölümü ile vekalet ilişkisi sona erer. Bu durumda vekilin davaya devam edilebilmesi için davacının mirasçıları tarafından kendisine vekaletname verilmesi gerekmektedir. Davacının ölümü ile mirasçıları arasında elbirliği mülkiyeti oluştuğundan aralarında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmakta olup, yargılamaya devam edilebilmesi için, dava dilekçesi ve duruşma gününün murisin tüm mirasçılarına yöntemince tebliğe edilerek, davacı sıfatıyla davayı takip etmeleri için kendilerine olanak tanınması ve bu şekilde taraf teşkilinin sağlandıktan sonra yargılamaya./..-3-devamla işin esası hakkında karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde tüm mirasçılara ait (mirasçılardan ... ve ...'a ait) vekaletnamesi olmayan vekilin mirasçıların davayı takip etmeyeceklerine yönelik beyanları doğrultusunda mirasçılara tebligat çıkartmaksızın davaya devamla; davacının yargılama sürecinde öldüğü ve davacı vekilinin mirasçıların davayı takip etmeyeceklerine yönelik beyanları nazara alınarak; davanın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına şeklinde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırıdır. Hal böyle olunca mahkemece; davacının tüm mirasçılarına yöntemince tebliğ yapılarak dava hakkında bilgilendirilmeleri ve davayı takip edebilmelerine olanak tanınması ve bu şekilde taraf teşkilinin sağlandıktan sonra yargılamaya devamla işin esası hakkında karar verilmesi gerekirken, yanılgılı şekilde yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş , bu husus bozmayı gerektirmiştir.Bozma nedenine göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelemesine gerek görülmemiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 03.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.