MAHKEMESİ : ANTALYA 3. AİLE MAHKEMESİTARİHİ : 17/09/2013NUMARASI : 2012/1175-2013/867Taraflar arasında görülen nafakanın arttırılması davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Davacı vekili dilekçesi ile; müvekkili ile davalının 10.10.2006 tarihli kararla boşandıklarını, boşanma ilamında 26.09.2002 doğumlu küçüğün velayetinin davacı anneye verildiğini ve aylık 100 TL iştirak nafakası bağlandığını, ayrıca her yıl ÜFE oranında artış yapılmasına da karar vreildiğini; aradan geçen zamanda, çocuğun büyüdüğünü okula gittiğini, ihtiyaçlarının arttığını, müvekkilinin her ay sadece 120 TL servis ücreti ödediğini, ayrıca küçüğün ingilizce eğitimi aldığını, bunun içinde aylık 200 TL ücret ödediğini, bütün bu nedenlerle aylık 125 TL olarak ödenen nafakanın artırılarak aylık 750 TL'ye çıkartılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, talep edilen nafaka miktarının fahiş olduğunu, müvekkilinin bu miktarı ödeyecek gücünün olmadığını belirtip; haksız ve yersiz açılan davanın reddini istemiştir.Mahkemece; "tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları, nafakaların niteliği, ülkemizdeki son yıllardaki ekonomik göstergelerdeki değişim nazara alındığında, ileride gelecek yıllardaki artış hükmüne göre otomatik olarak artan nafaka miktarı şimdilik uygundur. Nafakanın arttırılması ve önceki ilamdaki artış hükmünün günün koşullarına uyarlanmasını gerektirir olağanüstü değişiklik yoktur. Tüm bu durumlar dikkate alınarak dava reddedimiştir." gerekçesiyle ; davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.Türk Medeni Kanunu'nun 182/2. maddesinde; velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorunda olduğu hükme bağlanmıştır.Velayet kendisine tevdi edilmeyen taraf, ekonomik imkanları ölçüsünde müşterek çocuğunun giderlerine katılmakla yükümlüdür. Diğer taraftan nafaka belirlenirken ana ve babanın ekonomik durumları gözönünde tutulmakla birlikte, velayet hakkı kendisine tevdi olunmuş tarafın bu görev nedeniyle emeğinin ve yüklendiği sorumlulukların karşılığı olağan harcamaların da dikkate alınması zorunludur. Nafaka takdir edilirken tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile çocuğun yaşı, eğitimi ve ihtiyaçları gözönünde bulundurulmalıdır.Somut olayda, dosyadaki bilgi ve belgelerden; tarafların 10.10.2006 tarihli kararla anlaşmalı olarak boşandıkları, çocuğun velayetinin davacı anneye verildiği ve aylık 100 TL iştirak nafakasının her yıl ÜFE oranında artırılarak davacıya verilmesine ilişkin hüküm verildiği hususunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, nafakanın her yıl ÜFE oranında otomatik olarak artırılmasının, çocuğun ihtiyaçlarını karşılamada yeterli olup olmadığı ve dolayısıyla nafakanın yeniden belirlenmesinin gerekip gerekmediği hususundadır.Davayı konu nafakanın takdir edildiği tarihte küçük 4 yaşında olup, dava tarihi itibariyle 10 yaşını doldurmuş bulunmaktadır. Okula gitmekte, ihtiyaçları, yaşı ve eğitimi nedeniyle olağanüstü artmış bulunmaktadır. Önceki ilamdaki, gelecek yıllardaki artış (ÜFE) hükmüne göre, kendiliğinden artan iştirak nafakası miktarının müşterek çocuğun değişen ihtiyaçlarını karşılamada yetersiz kaldığı bir gerçektir. Öte yandan, taraflar arasında, nafakanın ödenen miktarı hususunda bir uyuşmazlık bulunduğuna göre; mahkemece, taraflar arasındaki uyuşmazlığı giderici bir karar verilmek zorundadır.O halde, mahkemece; tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği, müşterek çocuğun yaşı, eğitim durumları, ihtiyaçları ve hali hazırda ödenen nafakanın belirlendiği tarih ile iş bu dava tarihi arasında geçen süre nazara alınarak; nafakanın TMK'nun 4. maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesine uygun olacak şekilde, artırılarak takdiri gerekmektedir.Yanılgılı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde davanın reddine ilişkin hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 03.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.