MAHKEMESİ : NAZİLLİ 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 15/05/2014NUMARASI : 2013/52-2014/263Taraflar arasındaki vasiyetnamenin iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacılar vekili dava dilekçesinde; davacıların murisi olan teyzeleri E.. B..'in 02/02/2012 tarihinde vefatı üzerine Nazilli Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2012/684 Esas sayılı dosyasında vasiyetnamesinin açıldığını, vasiyetnameyi düzenleyen memur başkatip iken vasiyetnamenin hem ilk sayfasındaki hem ikinci sayfasındaki imzaların notere ait olduğunu , işlemde birlik prensibinin bulunmadığını, vasiyetnamenin düzenlendiği tarihte vasiyet bırakanın akıl sağlığının yerinde olduğuna ilişkin olarak rapor alınmış ise de, davalının doktor olması nedeni ile rapor alınmasında kolaylık sağlayabileceğini ,vasiyet eden murisin 90 yaşında olduğunu, bu yaştaki bir kişinin ayırt etme gücünün önemli ölçüde zayıflayacağının kabulünün gerektiğini, ortada hiçbir sebep yokken yasal mirasçılarının yerine yeğeninin çocuğuna tüm malvarlığını bırakmış olmasının normal kabul edilemeyeceğini, yaşı itibarı ile yönlendirilebileceğinin açık olduğunu belirterek, vasiyetnamenin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde; muris E.. B..'in vasiyetnamenin yapıldığı tarihte ehil olduğunu, bunun alınan rapordan da anlaşılabileceğini, 90 yaşında olmasının ayırt etme gücüne sahip olmadığı anlamına gelmeyeceğini, murisin çocuğunun olmadığını, davalıyı 16 aylıkken alıp ilkokul ikinci sınıfa kadar baktığını, sonrasında davalının tatillerini ve bayramlarını muris ile birlikte geçirdiğini, murisin ölümüne kadar da tedavi ve bakımını üstlendiğini, davacıların murisi hiç arayıp sormadıklarını, cenazesine dahi gelmediklerini, bundan ayrı olarak vasiyetnameyi baştan sona düzenleyen ve imzalayanın başkatip olduğunu, işlemde birliğin bozulmadığını belirterek davanın reddine karar verilmiştir../..Mahkemece; vasiyetnamenin mahkemesince yasal geçerlilik koşuluna uygun olarak tanzim edildiği, imza zincirinin bozulmadığı, vasiyetname düzenleyenin temyiz kudretine haiz olmadığı iddialarının vasiyet edenin yaşına dayandırıldığı, noterlikçe alınan hekim raporu, tanık beyanları, vasiyet edenin son iki yılına ait tedavi evrakları nazara alındığında davacılıların vasiyet edenin temyiz kudreti olmadığına dair iddilarını ispat edilemedikleri gerekçesi ilen davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre , sair temyiz itirazları yerinde görülmeyerek reddedilmiştir.Dava vasiyetnamenin iptaline ilişkindir.Somut olayda, vasiyetçi 1921 doğumlu olup, vasiyetnamenin düzenlendiği 25.05.2011 tarihinde 90 yaşındadır. 25.05.2011 tairihinde vasiyetçinin müracaatı üzerine Nazilli Devlet Hastanesi Baştabipliği tarafından muayenesi yapılarak , akli bir rahatsızlığının olmadığını bildirir hekim raporu düzenlenmiştir. Yargılama sırasında davacı taraf tanık bildirmemiş, dinlenen davalı tanıkları, vasiyetçinin akıl sağlığının yerinde olduğunu belirtmişlerdir.Davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim Medeni Kanunun” fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir” biçimindeki 9. maddesi hükmüyle hak elde edebilmesi, borç (yükümlülük) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlamış. 10. maddesinde de, fil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin ( reşit) olmayı kabul ederek” ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan bir ergin kişinin fil ehliyeti vardır. “hükmünü getirmiştir. “Ayırtım gücü “eylem ve işlev ehliyeti olarak ta tarif edilerek aynı yasanın 13. maddesinde “yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk yada bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.” denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.11.6.1941 tarih 4/21 Esas-Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı'nda da belirtildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından karşı tarafın iyi niyetli olması o işlemi geçerli kılmayacaktır. Temyiz kudretinin yokluğu, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir../..Hele ayırt etme gücünün nisbi bir kavram olması kişiye eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli tıp kurumundan rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen Medeni Kanunun 409/2 maddesi akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür. (HGK. 18.07.2007 tarih 2007/1-553 Esas, 2007/556 Karar) Açıklandığı üzere; hukuki ehliyet durumunun yetkili sağlık kurulundan alınan rapor ile kanıtlanması esastır. Mahkemece, davacıdan murisin vasiyetname tarihindeki sağlık durumunu gösterir hastane kayıt, reçete, rapor, sağlık karnesi vs. gibi delilleri re'sen sorulup istenerek, vasiyetnamenin tazmininde alınan hastane raporu da celp edildikten sonra, vasiyetnamenin tanzim tarihinde murisin hukuki ehliyete sahip olup olmadığı hususunda Adli Tıp Kurumundan rapor alınarak sonucu uyarınca bir karar verilmelidir. (HGK. 18.07.2007 tarih ve 583-556 ve HGK. 11.03.2015 tarih ve 1630-1011)Belirtilen bu hususlar üzerinde durulmaksızın eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ :Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 18.05.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.