MAHKEMESİ : ANKARA 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİTARİHİ : 16/09/2013NUMARASI : 2012/729-2013/564Taraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hükmün temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması davacı vekili tarafından istenilmekle; taraflara yapılan tebligat üzerine duruşma için tayin olunan günde temyiz eden Davacı vekili Av.D.. K.. geldi. İhbar olunanlardan Boğaziçi ElektrikÜretim A.Ş. vekili Av.E.. B..geldi. Aleyhine temyiz olunan davalı Ö.. A.. vekili Av.A..H.. geldi. Gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00'e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dava dilekçesinde; yanlar arasında elektrik satış sözleşmesi düzenlendiğini, müvekkilinin yöneticiliğini yaptığı rezidans için davalıdan elektrik satın alıp bunu kullanıcılara dağıtmakta olduğunu, davalının kayıp-kaçak bedeli adı altında müvekkilinden tahsilat yaptığını, müvekkilinin kayıp-kaçak kullanımı olmadığını, bunun sözleşmede ve yasal bir dayanağı bulunmadığını, müvekkilinden haksız tahsil edilen bu paralar nedeniyle davalının sebepsiz zenginleştiğini, 2010 yılına ait sözleşmenin 7. maddesi uyarınca da kayıp-kaçak söz konusu olur ise bunu davalının üstlenmesi gerektiğini belirterek, 143.932,06 TL'nın ilk tahakkuk tarihinden itibaren en yüksek banka mevduat faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalı vekili; BK. m. 66'da belirtilen bir yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra dava açıldığını, Elektrik Piyasası Kanunu'nun 12.maddesi uyarınca Danıştay'ın görevli olduğunu, faturalara yansıtılan bedellerin mevzuata uygun olduğunu, faturalara süresinde itiraz edilmediğini, davacının emsal olarak sunduğu kararların nihai tüketicilere ilişkin olduğunu, davanın EPDK ve Boğaziçi Elektrik Dağıtım A.Ş.'ne ihbarı gerektiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur. Mahalli Mahkemece davanın; davalı satıcının elektrik satış sözleşmesine aykırı olarak kayıp-kaçak bedeli adı altında davacıdan haksız para tahsil ettiğinden bahisle istirdat isteğine ilişkin olduğu, yanlar arasında akdi ilişkinin mevcudiyetinin sabit olduğu, yargı yolu itibariyle mahkemenin görevli olup olmadığı, davanın zamanaşımına uğrayıp uğramadığı, davalının kayıp-kaçak bedeli altında davacıdan tahsil ettiği paraların haksız iktisap niteliğinde olup olmadığı, istirdadının mümkün bulunup bulunmadığı, faiz başlangıç ve türünün ne olması gerektiğinin ihtilaf konusu olduğu, davanın özel hukuk sözleşmesinden kaynaklanması nedeniyle yargı yolu itirazının reddine karar verildiği, davanın sözleşmeden kaynaklanması ve (10) yıllık zamanaşımı süresine tabi bulunması nedeniyle de zamanaşımı definin de yerinde olmadığı, 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu'nun 4. maddesi uyarınca EPDK'nun bu kanunda yer alan fiyatlandırma esaslarını tespit etmekle görevli bulunduğu, dağıtım sistemine giren enerji ile dağıtılan enerji miktarı arasındaki farkı gösteren kayıp-kaçak bedellerinin de EPDK'nun bu yetki çerçevesinde ve kanunun temel amaçlarına uygun bir biçimde onaylı tarifelerle belirlediği, aynı kanunun 13. maddesinin (a) bendi uyarınca kurul onaylı tarifelerin hüküm ve şartları bu tarifelere bağlı tüm gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağından davalının da EPDK Kurul Kararları ile tarifeleri uygulamakla yükümlü bulunduğundan, onaylı tarifeler uyarınca satış bedelinin bir unsuru olarak ihtilaf konusu faturalarda yer alan kayıp-kaçak bedellerinden davacının sorumlu olduğundan davanın reddine karar vermiştir.Dairenin önüne gelen uyuşmazlık; davalı kurumun abonelerinden kayıp-kaçak bedeli isteyip isteyemeyeceği; buradan varılacak sonuca göre de davalının davacıdan tahsil ettiği kayıp-kaçak bedelinin iade edilip edilmeyeceği noktalarında toplanmaktadır.Davacı ile davalı arasında ilki 18.05.2010 tarihinde ikincisi ise 01.05.2011 tarihinde birer yıl süreli elektrik enerjisi satışına ilişkin abonelik sözleşmeleri düzenlendiği, bu sözleşmelere istinaden davalı tarafından davalıdan kayıp-kaçak bedeli olarak (davacının iddiasına göre) 143.932,06 TL tahakkuk ettirildiği hususunda tartışma bulunmamaktadır.Kayıp-kaçak miktarı, dağıtım sistemine giren enerji ile dağıtım sisteminde tüketicilere tahakkuk ettirilen enerji miktarı arasındaki farkı göstermektedir. Kayıp-kaçak bedeli elektrik sisteminde ortaya çıkan teknik ve teknik olmayan kaybın maliyetinin kayıp-kaçak bedeli oranları ölçüsünde karşılanabilmesi amacıyla belirlenen bir bedeldir. Davacı Kurum tarafından elektrik enerjisinin üretiminden, tüketicilere ulaştırılıncaya kadar oluşan elektrik eksikliği kayıp bedeli olarak; enerji nakil hatlarından çeşitli sebeplerle sayaçtan geçirilmeksizin, herhangi bir bedel ödemeden kullanılan elektrik bedeli de kaçak bedeli olarak diğer kullanıcı abonelere yansıtılmaktadır.4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 4. maddesinin 1. fıkrasında, bu kanun ile verilen görevleri yerine getirmek üzere Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu kurulduğu belirtilmiş, aynı maddenin 2.fıkrasında ise; “Kurum, tüzel kişilerin yetkili oldukları fâaliyetleri ve bu fâaliyetlerden kaynaklanan hak ve yükümlülüklerini tanımlayan Kurul onaylı lisansların verilmesinden, işletme hakkı devri kapsamındaki mevcut sözleşmelerin bu Kanun hükümlerine göre düzenlenmesinden, piyasa performansının izlenmesinden, performans standartlarının ve dağıtım ve müşteri hizmetleri yönetmeliklerinin oluşturulmasından, tadilinden ve uygulattırılmasından, denetlenmesinden, bu Kanunda yer alan fiyatlandırma esaslarını tespit etmekten, piyasa ihtiyaçlarını dikkate alarak serbest olmayan tüketicilere yapılan elektrik satışında uygulanacak fiyatlandırma esaslarını tespit etmekten ve bu fiyatlarda enflasyon nedeniyle ihtiyaç duyulacak ayarlamalara ilişkin formülleri uygulamaktan ve bunların denetlenmesinden ve piyasada bu Kanuna uygun şekilde davranılmasını sağlamaktan sorumludur…” hükümlerine yer verilmiştir.Madde metninden de açıkça anlaşılacağı üzere, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’na tüketicilere yapılacak elektrik satışlarında uygulanacak fiyatlandırmaya esas unsurları tespit etme görevi verilmiştir.Bu maddede de anlatılmak istenilen hususun 1 kw elektrik enerjisinin tüketicilere ulaşıncaya kadarki maliyet ve kâr payı olup, yoksa Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’na sınırsız bir fiyatlandırma unsuru belirleme yetkisi ve görevi vermediği açıktır.Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu bu maddeye dayanarak 11/08/2002 gün ve 24843 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan “Perakende Satış Hizmet Geliri ile Perakende Enerji Satış Fiyatlarının Düzenlenmesi Hakkında Tebliğ”i yayımlamış ve lisans sahibi şirketlerde bu tebliğe uygun olarak tüketicilerden kayıp-kaçak bedeli adı altında bedel tahsil etmişlerdir.Ancak yukarıda açıklandığı üzere tebliğin dayanağı olan 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 4. maddesinde, Elektrik Piyasası Düzenleme Kurumu’na sınırsız bir fiyat belirleme hak ve yetkisi verilmemiştir.Elektrik enerjisinin nakli esnasında meydana gelen kayıp ile başka kişiler tarafından hırsızlanmak suretiyle kullanılan elektrik bedellerinin (kaçak) kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmek hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmamaktadır.Hem bu hâl, parasını her halükarda tahsil eden davacı Kurum’un çağın teknik gelişmelerine ayak uydurmasına engel olur, yani davacı kendi teknik alt ve üst yapısını yenileme ihtiyacı duymayacağı gibi; elektriği hırsızlamak suretiyle kullanan kişilere karşı önlem alma ve takip etmek için gerekli girişimlerde de bulunmasını engeller. Oysa ki, elektrik kaybını önleme ve hırsızlıkları engelleme veya hırsızı takip edip, bedeli ondan tahsil etme görevi de bizzat enerjinin sahibi bulunan davalıya aittir.Bununla birlikte, nihai tüketici olan vatandaşın faturalara yansıtılan kayıp-kaçak bedelinin hangi miktarda olduğunun apaçık denetlenebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne bedel ödediğini bilmesi, şeffaflık ve hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarındandır. (Aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 21/05/2014 tarih, 2013/7-2454 Esas, 2014/679 Karar sayılı ilamı ile de benimsenmiştir.)Açıklanan nedenler ve ilkeler ışığında; davacının istediği miktar hususunda gerekirse bilirkişi incelemesi de yapılmak suretiyle, davacının ne kadar miktar alacağı olduğu belirlenerek, davacının davasının belirlenen alacak miktarı yönünden kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya uygun görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, davacının temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davacı taraf için duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre takdir edilen 1.100 TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacı tarafa verilmesine ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 03.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.