Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 8735 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 1010 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 2. AİLE MAHKEMESİTARİHİ : 02/08/2013NUMARASI : 2013/264-2013/620Taraflar arasında görülen iştirak nafakası davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Davacı vekili dava dilekçesinde; tarafların Bursa 1.Aile Mahkemesinin 2006/663 E.- 2006/879 K.sayılı kararı ile anlaşmalı olarak boşandıklarını, boşanma kararıyla birlikte müşterek çocuğun velayetinin müvekkiline verildiğini, davalının müşterek çocuğun masraflarını karşılayacağını taahhüt ettiğini, ancak bu maddi yardımı yapmadığını, geçen süre içinde, çocuğun okula başladığını, masraflarının arttığını belirterek, müşterek çocuk lehine 1000 TL iştirak nafakasına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı cevap dilekçesinde; istenen nafakanın fahiş olduğunu, açmış olduğu şirketin yeni kurulduğunu, henüz kâra geçmediğini, ancak 250 TL nafaka verebileceğini belirterek, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmesini dilemiştir.Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile dava tarihinden itibaren, 29/06/2005 doğumlu N..U.. çin aylık 750 TL iştirak nafakasının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı tarafından hükmedilen nafaka miktarının yüksek olduğundan bahisle temyiz edilmiştir.Dava, iştirak nafakası talebine ilişkindir.TMK.nun 182. maddesine göre; boşanma kararı ile velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır.TMK.nun 330.maddesindeki düzenleme, nafaka miktarının çocuğun ihtiyaçları ile ana ve babanın hayat koşulları ve ödeme güçlerine göre belirlenir şeklindedir.TMK'nun 331. maddesi uyarınca da; durumun değişmesi halinde hakim nafaka miktarını yeniden belirler veya nafakayı kaldırabilir.Öncelikle, konuya ilişkin yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır: 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun "Tazminat ve Nafakanın Ödenme Biçimi" başlıklı 176.maddesinin 1.fıkrasında "Maddi tazminat ve yoksulluk nafakasının toptan veya durumun gereklerine göre irat biçiminde ödenmesine karar verilebilir." 4. fıkrasında da; "Tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir" denilmektedir."Hakimin Takdir Yetkisi" başlıklı 182.maddesinin 2.fıkrasında; "Velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin çocuk ile kişisel ilişkisinin düzenlenmesinde, çocuğun özellikle sağlık, eğitim ve ahlak bakımından yararları esas tutulur. Bu eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır." 3. fıkrasında da "Hakim, istem halinde irat biçiminde ödenmesine karar verilen bu giderlerin gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir" hükmü yer almaktadır.Yine aynı kanunun "Durumun Değişmesi" başlıklı 331. maddesinde; "Durumun değişmesi halinde hakim, istem üzerine nafaka miktarını yeniden belirler veya nafakayı kaldırır" düzenlemesine yer verilmiştir.Görüldüğü üzere; tarafların sosyal ve ekonomik durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde taraflarca her zaman nafaka artırımı davası açılabilir. (HGK. 15.07.2009 gün ve 3-352 E./348 K.)Somut olayda; davacının emekli olduğu 1300 TL emekli maaşı ile birlikte 900 TL aylık gelirinin olduğu, aracının olduğu ve kızı ile birlikte kirada oturduğu; davalının ise eşi ile birlikte 2012 tarihinde faaliyete başlayan yabancı dil kursu işlettiği Adek eğitim şirketinin 09.11.2012 tarihinde %33 hissedarı olduğu, eşinin geliri ile geçindikleri, kirada oturdukları, bu işyerinde 773 TL maaşlı çalıştığı anlaşılmıştır.Tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına, çocuğun yaşına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre, mahkemece takdir edilen 750 TL iştirak nafakası yüksektir.O halde, davacı annenin de katkısı dikkate alınarak, davalı babayı ödemede zorlamayacak, onu zarurete düşürmeyecek şekilde, TMK.nun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesine göre uygun bir nafakaya hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 02.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.