Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 8633 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 15802 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : ORHANELİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 05/06/2014NUMARASI : 2013/149-2014/126Taraflar arasındaki yoksulluk nafakası davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dava dilekçesinde; tarafların 1999 tarihinde evlendiklerini, bu evlilikten çocuklarının bulunmadığını, evlenmeden önce davalı eş tarafından müstakil ev temin edileceğinin konuşulduğunu, tarafların evlenmelerinden sonra bunun gerçekleşmediğini, bu durumun taraflar arasında geçimsizlik yaşanmasına sebep olduğunu, Orhaneli Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/119 esas sayılı dosyası ile tarafların boşanmalarına karar verildiğini, yapılan yargılama sırasında müvekkiline çıkartılan hiç bir tebligatın müvekkiline ulaşmadığını, bunun yanında tarafların boşanmalarında müvekkilinin hiç bir kusurunun bulunmadığını, verilen boşanma kararı nedeniyle müvekkilinin mağdur olduğunu, müvekkilinin 1999 yılından bu yana eşinin ve ailesinin baskıları altında yaşadığını, evlilik birliğinin devam etmesi nedeniyle hiç bir gelire sahip olamadığını, köyde oturmaları nedeniyle çalışma imkanının da bulunmadığını, davalının ise maddi durumunun iyi olduğunu, açıklanan nedenlerden dolayı öncelikle müvekkiline tedbir nafakası bağlanmasını, talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde;davanın reddini talep etmiştir.Mahkemece; boşanma davasında davalıya atfedilebilecek daha ağır bir kusur bulunmadığından ve davacının davalıyı terk ederek müşterek ikametgaha geri dönmeyerek kusurunun daha fazla olduğu anlaşıldığından açılan davanın reddine karar verilmiş, hüküm; davacı vekili tarafından yasal süresi içinde temyiz edilmiştir. Dava; yoksulluk nafakası istemine ilişkindir.Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. (TMK m.175) Yoksulluk nafakası boşanma davası içerisinde istenebileceği gibi, boşanma davası devam ederken ya da sonuçlandıktan sonra ayrı bir dava ile de istenilebilir../..Yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi için; talep edenin, boşanmaya sebep olan olaylarda diğer eşten daha ağır kusurunun olmaması, boşanma yüzünden yoksulluğa düşmesi ve nafaka davasının, boşanma hükmünün kesinleşmesinden itibaren bir yıl içinde açılmış olması gerekir.Orhaneli Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/196 esas sayılı dosyasının içeriğinden davacının yine davalı aleyhine terk nedenine dayalı boşanma davası açtığı, açılan davanın 2008/5 D.İş sayılı dosya ile gönderilmiş olan eve dön ihtarının usulüne uygun olmadığı gerekçesiyle reddedildiği, bu davanın reddedilmesinden sonra aynı mahkememinin 2012/119 esas sayılı dosyası ile TMK'nun 166/4. maddesi hükümlerine dayanılarak davalı tarafından, açılan boşanma davasının reddinden itibaren 3 yıllık sürenin geçtiğinden bahisle tarafların boşanmalarına karar verildiği, ilgili kanun maddesi gereğince tarafların kusurlarına ilişkin herhangi bir değerlendirme yapılmadığı, sözkonusu kararın 18.02.2013 tarihinde kesinleştiği, temyiz istemine konu iş bu yoksulluk nafakası davasının 04.06.2013 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır. Buna göre taraflar arasındaki temyize konu uyuşmazlık; boşanmayla birlikte davacı kadının yoksulluğa düşüp, düşmediği ve boşanmada kimin daha ağır kusurlu olduğu noktasında toplanmaktadır.Davacı taraf, davacının boşanmayla birlikte yoksulluğa düştüğünü iddia ederek yoksulluk nafakası talebinde bulunmaktadır. Bu durumda, öncelikle yoksulluk kavramı üzerinde durulması gerekir. Yoksulluğun hukuksal kavramı yasada tanımlanmamış ise de; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1998 tarih ve 2-656-688 sayılı kararında; yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür (eğitim) gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanların yoksul kabul edileceği vurgulanmıştır.Hukuk Genel Kurulunun yerleşik kararlarında da "asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması" yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu olarak kabul edilmemiştir. Yine; Hukuk Genel Kurulunun 28.02.2007 tarih ve 2007/3-84 E.; 95 K. sayılı ilamında asgari ücretle çalışıyor olunması yoksulluğu ortadan kaldıracak bir neden olarak değerlendirilmemiştir.Yoksulluk nafakası ahlaki ve sosyal düşüncelere dayandığından bilimsel öğretide; evlilik birliğinde eşler arasında geçerli olan dayanışma ve yardımlaşma yükümlülüğünün, evlilik birliğinin sona ermesinden sonra kısmen devamı niteliğinde tanımlanmaktadır.Buna göre yoksulluk durumu; günün ekonomik koşulları ile tarafların sosyal ve ekonomik durumları ve yaşam tarzları birlikte değerlendirilerek takdir edilmelidir. Somut olayda; davacının çiftçilik yaparak babasına yardım ettiği, Bursa Büyükorhan Zaferiye Köyünde yaşadığı, sabit bir gelirinin bulunmadığı, babasına ait evde kira vermeksizin annesi, bababsı ve kardeşleriyle birlikte oturduğu, üzerine kayıtlı menkul, gayrimenkul malvarlığının bulunmadığı, ilkokul mezunu olduğu; davalının da aynı köyde yaşadığı, çiftçilik ve hayvancılık yaptığı, sabit bir gelirinin bulunmadığı, babasına ait evde anne ve babasıyla birlikte ikamet ettiği, babasına ait 70-80 dönüm tarla ve 1 adet traktörün bulunduğu, dul, ilkokul mezunu olduğu anlaşılmıştır../..Her ne kadar mahkemece, davalının boşanmaya sebebiyet veren olaylarda daha ağır kusurunun bulunmadığının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddi cihetine gidilmiş se de; dosya içeriğinde mevcut tanık beyanlarından davacının davalının şiddetine maruz kaldığı, davacıyla birlikte ikamet edecekleri müstakil bir konut temin ederek davacıyı boşanma davası akabinde bağımsız bir konuta davet etmediği; bu suretle boşanmaya sebebiyet veren olaylarda daha ağır kusurunun bulunduğu sabittir.Hal böyle olunca mahkemece; davacı kadın lehine davalının durumu ile orantılı hakkaniyete uygun bir miktar nafakaya hükmedilmesi gerekirken; yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı gerekçeyle davanın reddi doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 14.05.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.