Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 8585 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 6807 - Esas Yıl 2013
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen tazminat davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.Davacı vekili dava dilekçesinde; davalıların oğulları küçük...'un sebebiyet verdiği yangın nedeniyle uğranılan 52.146,43 TL (Yangın söndürme + Ağaçlandırma giderinin) davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.Mahkemece; yangının davalıların oğlu... tarafından çıkarıldığı hususunun kanıtlanamadığından bahisle davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.HGK'nun 22.06.2011 tarih 2011/3-409-435 sayılı Kararında işaret edildiği üzere; ''Ceza mahkemesi kararlarının hukuk davasına etkisi, eş deyişle, ceza mahkemesinin hangi kararlarının hukuk mahkemelerini bağlayacağı, hukukumuzda Borçlar Kanununun 53.maddesinde düzenlenmiş olup, kural olarak; hukuk hakimi ceza mahkemesi kararları karşısında bağımsız kılınmıştır. Bu bağımsızlık ilkesi, ceza kurallarının kamu yararı yönünden bir yasağın yaptırımı olması, aynı uyuşmazlığı kapsamına alan hukuk kurallarının ise, kişi ilişkilerinin medeni hukuk alanında düzenlenmesi, özellikle tazmin koşullarını öngörmesi esasına dayanmaktadır.Bir eylemin hukuka aykırılığının tespiti, her zaman bir suçun unsurlarını da taşıdığı anlamına gelmemektedir. Diğer taraftan, suçun unsurlarının varlığının tespiti halinde ise durum farklı olup, bu halde her zaman hukuka aykırılığın varlığı kabul edilmektedir. Nitekim, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun “Ceza Hukuku ile Medeni Hukuk Arasında Münasebet” başlıklı 53.maddesinde: “Hakim, kusur olup olmadığına yahut haksız fiilin faili temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun mesuliyete dair ahkamiyle bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraat karariyle de mukayyet değildir. Bundan başka ceza mahkemesi kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayin hususunda dahi hukuk hakimini takyit etmez.”Hükmü yer almaktadır.Bu açık hüküm karşısında ceza mahkemesince verilen, beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliği, illiyet gibi esasların hukuk hakimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır.Hemen belirtilmelidir ki, hukuk hakiminin bu bağımsızlığı sınırsız değildir. Gerek öğretide ve gerekse Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarında, ceza hakiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle 'fiilin hukuka aykırılığı' olgusu ile hukuk hakiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir. Diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemleri saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşıyacağından hukuk hakimini de bağlayacaktır. Eş söyleyişle, hukuk hâkiminin kural olarak ceza mahkemesinin delil yetersizliğine bağlı beraat kararı ile bağlı olmadığı, ancak olay nedeniyle ceza yargılamasında hükme dayanak alınan maddi olgular ile bağlı olduğu yargısal uygulamada yerleşik biçimde kabul edilmiştir.Buna göre bir eylemin davalı tarafından gerçekleştirildiği tespit edilmişse bunun suç teşkil edip etmemesi hukuk hâkimini bağlamayacak; hukuk hakimi suç teşkil etmemekle birlikte eylemin gerçekleştiği vakıasıyla bağlı olarak hukukun diğer normlarına aykırılığın olup olmadığı noktasında değerlendirme yapabilecektir. Şayet ceza mahkemesi, isnat olunan eylemin sanık (hukuk davasında davalı) tarafından gerçekleştirilmediğini tespit etmişse, bu tespite ilişkin ceza mahkemesi kararı maddi vakıa açısından hukuk hâkimini bağlayacaktır.''Somut olayda; davalıların oğulları... için ... Asliye Ceza Mahkemesi tarafından delil yetersizliği nedeni ile beraat kararı verilmiş ve Yargıtay 3.Ceza Dairesi tarafından karar onanmış olup, beraat kararının niteliğine göre Hukuk Hakimi, Ceza Mahkemesi kararıyla bağlı olmayıp, maddi olayla bağlı bulunduğu açıktır.Dava konusu olayda ve sanığa ait tutanaklarda; özellikle yangın raporunda çocuklar tarafından ateş yakılması sonucu çıkan yangın nedeniyle davaya konu ormanın 13 dönümlük bölümünün yandığının belirtilmesi karşısında, yangının kim veya kimlerin tarafından çıkarıldığının tüm dosya münderecatı tanık beyanları ile tutanakların birlike değerlendirilmesi sonucunda oluş ve kabule göre, hüküm kurulması gerekirken, eksik ve yanılgılı gerekçelerle davanın reddi doğru görülmemiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 28.05.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.