Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 856 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 16339 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : KİLİS 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 24/04/2013NUMARASI : 2009/146-2013/411Taraflar arasında görülen menfi tespit - istirdat davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Davacı, davalının tarımsal sulama abonesi olduğunu, kaçak elektrik kullanıldığı belirtilerek tutanak düzenlendiğini, tahakkuk ettirilen bedelin tahsili için alayhine icra takibi başlatıldığını, elektrik hırsızlığı suçundan yapılan yargılamada beraat kararı verildiğini öne sürerek, davalıya şimdilik 80.000 TL borçlu bulunmadığının tespiti ile haksız olarak ödediği bedelin istirdadına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, dosya kapsamına göre, dava konusu tutanağa ilişkin olarak davacı hakkında elektrik hırsızlığı suçundan yapılan yargılamada beraat kararı verildiği, bu nedenle kaçak elektrik kullanılmadığının kesinleştiği, davacının normal elektrik bedeli ödemesi gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile davalıya fazladan ödenen 22.832,18 TL'nin istirdadına karar verilmiştir.Kararı, taraflar temyiz etmiştir. Ceza mahkemesi kararlarının hukuk mahkemesindeki davaya etkisini düzenleyen Borçlar Kanunu’nun 53.maddesi hükmünde, "Hakim, kusur olup olmadığına, yahut haksız fiilin failinin temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun sorumluluğa ilişkin hükümleri ile bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraat kararı ile de mukayyet değildir. Bundan başka ceza mahkemesinin kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarının tayini hususunda dahi hukuk hakimini takyit etmez." denilmektedir. Aynı düzenleme yeni Türk Borçlar Kanununun 74.maddesi hükmünde de “Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz.” şeklinde öncekine kanuna paralel şekilde düzenlenmiştir.Bu açık hüküm karşısında, ceza mahkemesince verilen beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliği, illiyet gibi esasların hukuk hakimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır. Hemen belirtilmelidir ki, hukuk hakiminin bu bağımsızlığı sınırsız değildir. Öğreti ve uygulamada hukuk hakiminin, maddi olaylara ve özellikle fiilin hukuka aykırılığına ilişkin olarak ceza hakimi tarafından yapılan tespitlerle bağlıdır. Hukuk hakiminin ceza mahkemesi kararındaki maddi olgularla bağlılığının ölçüsü; beraat kararında suçun sanık tarafından işlenip işlenmediğinin kesin olarak, delilleriyle tespit edilip edilmediğidir. Ceza mahkemesinin, kusurun ve zarar miktarının takdiri hususundaki kararı, yani, fiilin işlendiği sabit olduğu halde, kusurluluğa ya da kusursuzluğa ilişkin saptaması, hukuk hakimini bağlamaz. Hukuk hakimi, ceza mahkemesinin kusura ilişkin değerlendirmesiyle ve buna etkili tespit edilen olgularla bağlı kalmaksızın, taraflarca ileri sürülen delilleri toplayıp, tümünü birlikte değerlendirerek bir sonuca varmalıdır. Başka bir deyişle maddi olayları ve yasak eylemleri saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır. Ancak bu bağlayıcılık ve kesin delil niteliği ceza davasında yargılanan kişi yönünden söz konusudur. Ceza mahkemesinde sanık olarak yargılanan kişi dışında başkaları hakkında açılan hukuk davasında bu kurallar uygulanamaz.Somut olaya gelince, davalı görevlileri tarafından düzenlenen kaçak elektrik tespit tutanağında, davacının akım trafosuna müdahale ederek kaçak elektrik kullandığının tespit edildiği açıklanmıştır. Bu tutanağa dayanılarak davalı tarafından tahakkuk ettirilen kaçak elektrik bedeli ile otomatik dönem tahakkuklarından oluşan toplam alacağın tahsili için davalı tarafından davacı aleyhine takip başlatılmış, davacı bu takibi dava konusu yaparak davalıya borçlu olmadığının tespiti ile haksız olarak ödediği bedelin de istirdadına karar verilemesini talep etmiştir. Davacı aleyhine Kilis 2.Asliye Ceza Mahkemesinde açılan ceza davasında, mahkemece delil yetersizliğinden beraat kararı vermiştir ve karar kesinleşmiştir. Mahkemece, ceza mahkemesinin beraat kararı ile davacının kaçak elektrik kullanmadığının kesinleştiği belirtilerek, bilirkişi tarafından hesaplanan normal kullanım bedeli esas alınarak hüküm kurulmuş, takibe ve davaya konu otomatik dönem tahakkuklarına ilişkin bir değerlendirme yapılmamıştır. Yukarıda açıklanan hukuki olgular dikkate alındığında ceza mahkemesince verilen beraat hükmünün görülmekte olan davada mahkemeyi bağladığından ve ceza mahkemesinin kesinleşmiş kararının görülmekte olan dava yönünden de kesin hüküm oluşacağından söz edilemez. Bu nedenle mahkeme hükmünün gerekçesinde isabet bulunmamaktadır. Davaya konu olayda, davalı tarafından davacı aleyhine başlatılan icra takibi ile talep edilen kaçak elektrik bedeli ile otomatik dönem bedellerinin dava konusu olduğu, davacının akım trafosuna müdahale ederek elektrik kullanmasının Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin 13.maddesine göre kaçak elektrik kullanımı olarak tanımlandığı kuşkusuzdur.Hal böyle olunca, mahkemece öncelikle dosyanın önceki bilirkişi dışında oluşturulacak üç kişilik uzman bilirkişi kuruluna verilmesi, bilirkişi heyetinden davalı kurumun davacı taraftan isteyebileceği bedelin, tahakkuk tarihleri dikkate alınarak tahakkuk tarihinde yürürlükte olan yönetmelik hükümlerine göre ayrı ayrı hesaplanması konusunda denetime elverişli bir rapor alınması, davalının tahsilini istemekte haklı olduğu alacak miktarının bu şekilde belirlenmesi, daha sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporu benimsenerek karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 23.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.