Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 8543 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 21298 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : KARŞIYAKA 3. AİLE MAHKEMESİTARİHİ : 15/10/2014NUMARASI : 2013/345-2014/664Taraflar arasındaki yardım nafakası davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dava dilekçesinde; davalının resmi nikah olmaksızın birlikte yaşadığı M.. K..'ndan oğlu olduğunu, 2006 yılında evden kovduğunu, davacının 466,00 TL emekli maaşından başka gelirinin bulunmadığını, kalacak yeri olmadığını, şeker hastalığının bulunduğunu ve çalışamadığını belirterek aylık 2.000,00 TL yardım nafakasına yasal faiziyle birlikte hükmedilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının davalıyı 4-5 aylıkken babasının evinin kapısına bıraktığını, davalının bakımını babası ve babaannesinin yaptığını, davacının 2008 yılında babası ile yaşadığı eve gelerek akıl sağlığı yerinde olmayan babasına boş senet imzalattığını, senedi ciro ederek icra takibine konulduğunu, davalının babasının vesayet altına alındığını, davacı hakkında suç duyurusunda bulunduğunu, davacının Karşıyaka 1. Ağır Ceza Mahkemesinin kararıyla algılama yeteneği olmayan babasına karşı işlediği nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçundan cezalandırılmasına karar verildiğini, davacının annelik görevini yerine getirmediğini, nafaka talep etmesinin mümkün olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.Mahkemece; davalının analık sorumluluklarını yerine getirmediği, taraflar arasında biyolojik bir bağ bulunmakla birlikte manevi ve duygusal bağın kurulmadığı, taraflar arasında asgari düzeyde de olsa yardımlaşmaya yönelik fedakarlığın beklenemeyeceği, davacının davalıya ve babasına yönelik davranış tarzının toleransla karşılanamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm süresi içerisinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir../..TMK.'nun 364/1.maddesinde; "herkes yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu ve alt soyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür".TMK.'nun 365/2 maddesinde; "dava, davacının geçinmesi için gerekli ve karşı tarafın mali gücüne uygun bir yardım isteminden ibarettir"düzenlemesi yeralmaktadır.Hukuk Genel Kurulunun 07.06.1998 tarih, 1998/656 E; 688 K.sayılı ilamında da; "...yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür (eğitim) gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanların yoksul kabul edilmesi gerektiği..." vurgulanmıştır.Yardım nafakası, aile bireylerini yoksulluk ve düşkünlükten kurtarmaya ilişkin bir nevi sosyal yardımlaşma olup, ahlak kuralları ile geleneklerin zorunlu kıldığı bir ödevdir. Yardım nafakası isteyenin kusuru ile yardıma muhtaç duruma düşmüş olması, yükümlüyü borcundan kurtarmamaktadır. Aile bağlarının herhangi bir nedenle zayıflamış olması da yükümlülüğü ortadan kaldıran bir neden olarak düzenlenmemiştir. Bu nedenlerle kanun koyucu, yardım nafakasını toplum ve kişilerin vicdanına bırakmamış, kanuni bir ödev olarak düzenlemiştir.Kişi kendi emek ve geliriyle yaşamını sürdürmekten yoksun ise, yasa maddesinde sayılı kişilerden yardım nafakası isteyebilir. Ne varki; bunu vermekle yükümlü tutulacak kişilerin geçim sıkıntısına düşürülmemesi asıldır. Bunun için belirlenen nafakanın, nafaka isteyenin geçinmesi için gerekli, nafaka yükümlüsünün geliri ile orantılı olacak şekilde TMK 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de gözetilerek takdir edilmesi gerekir. Tarafların sosyal ve ekonomik durum araştırması ve tanık beyanlarına göre; davacının sağlık sorunlarının bulunduğu ve aylık 514,14 TL ölüm aylığı aldığı, davalının müzisyen , aylık 500,00 TL gelirinin bulunduğu, bir evi ve bir aracının olduğu, cevap dilekçesindeki beyana göre aylık 1.000,00 TL kira geliri elde ettiği görülmektedir.O halde mahkemece; tarafların sosyal ve ekonomik durumu, nafakanın niteliği dikkate alınarak davacının giderleri ile nafaka yükümlüsünün geliriyle orantılı şekilde TMK'nın 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de gözetilerek, çok az da olsa yardım nafakasına karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirmeyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 13.05.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.