Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 8516 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 15447 - Esas Yıl 2014
MAHKEMESİ : DİYARBAKIR 5. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 27/05/2014NUMARASI : 2013/1658-2014/789Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacılar vekili dilekçesinde; 25/09/2009 tarihinde davacı Murat'ın, arkadaşı olan dava dışı Zeki'nin evinde boya işini yaptığı sırada, evin balkonunun hemen yanından geçmekte olan elektrik teline takılmış olan naylon poşetlerini elindeki fırça sapı ile koparmaya çalıştığı sırada elektrik akımına kapılarak bir bacağını kaybettiğini ve alınan özürlü raporuna göre %50 oranında iş güçü kaybına maruz kaldığının tespit edildiğini, meydana gelen olayda davalı idarenin kusurlu olduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davacı Murat yönünden 1.000 TL maddi, 100.000 TL manevi, diğer davacı Aliye (Murat'ın eşi) yönünden 50.000 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili dilekçesinde; olay tarihinden itibaren BK.nun 60/1 maddesindeki 1 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, davanın zamanaşımı nedeniyle reddini, esas yönünden ise, davalı kurumun olayda bir kusurunun bulunmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.Mahkemece; davaya konu olayın 2009 yılında olduğu, Ergani Cumhuriyet savcılığının 2009/1402 soruşturma ve 2009/804 karar nosu ile ceza kovuşturmasına yer olmadığına ilişkin takipsizlik kararı vermiş olduğu, davacı tarafın davasını ise 15/11/2013 tarihinde açtığı, davacı tarafın bir yıllık zaman aşımı süresini geçirdikten sonra iş bu davayı açtığı, gerekçesiyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava, davacı Murat'ın 25.09.2009 tarihinde elektrik akımına kapılarak yaralanmasından kaynaklanan maddi-manevi tazminat istemine ilişkindir../..Bilindiği üzere zamanaşımı; alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalabilmesini ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip, sadece onu eksik bir borç haline dönüştürür ve dolayısıyla alacağın dava edilebilme niteliğini ortadan kaldırır.Haksız eylemlerden doğan davalarda uygulanacak zamanaşımı 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 60. maddesinde ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 72. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre haksız eylemden doğan tazminat davaları BK'nun 60/1 maddesi gereğince 1 ve 10 yıllık zamanaşımı sürelerine tabidir. Borçlar Yasası'nın 60/1. maddesinde öngörülen bir yıllık zamanaşımı süresi; zarara uğrayanın, zararın varlığını ve zarar vereni öğrendiği günden itibaren işlemeye başlar. Aynı Yasa'nın 60/2. maddesi gereğince zarara yol açan eylemin aynı zamanda suç sayılan bir eylemden doğmuş olması durumunda olayda uygulanacak zamanaşımı süresi, o suçun bağlı olduğu (uzamış) ceza zamanaşımı süresidir. Buna göre tazminata konu eylemin aynı zamanda suç teşkil etmesi halinde o suç için öngörülen ceza zamanaşımı süresi hukuk hakimi tarafından uygulanacaktır. (HGK.'nun 22/02/2012 tarih ve 2011/4 E.- 2011/640 K; 2012/89 sayılı ve HGK.'nun 06/05/2009 tarih 2009/4-152 Esas ve 2009/155 Karar sayılı kararları) Ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için, sadece eylemin aynı zamanda bir suç oluşturmasını yeterli görmekte; fail hakkında mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı, hatta böyle bir ceza davasının açılması ya da zarar görenin o davada tazminat yönünden bir talepte bulunmuş olması koşulu aranmamaktadır.Diğer taraftan tüzel kişilerin organlarının işledikleri haksız fiil aynı zamanda suç teşkil ediyorsa ceza zamanaşımı süresinin tüzel kişi aleyhine açılan tazminat davasında da uygulanması gerektiği, zira, organların fiilinin tüzel kişileri doğrudan doğruya tazmin yükümlüsü yapacağı, tüzel kişi hakkında daha kısa olan zamanaşımı süresinin, organ hakkında ise, daha uzun olan ceza zamanaşımı süresinin kabul edilmesinin uygulamada hakkaniyete de uygun olmayan sonuçlar doğuracağı belirtilerek tüzel kişi hakkında da ceza zamanaşımı süresinin kabulünün uygun olacağı kabul edilmelidir.Hal böyle iken, mahkemece, dava konusu olay hakkında, yukarıda anılan uzamış ceza zamanaşımı noktasında herhangi bir değerlendirmede bulunulmadan, eksik inceleme ve araştırma sonucu, yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya uygun görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 13.05.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.