MAHKEMESİ : ŞANLIURFA 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 28/11/2013NUMARASI : 2012/357-2013/526Taraflar arasındaki menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının davalı kurumun ... numaralı abonesi olduğunu, davalı kurumca 29/08/2001 tarih ve 1020 nolu tanzim edilen tutanakta dış kabin mührünün kırık olduğunun ifade edildiğini, yine davalı kurum tarafından düzenlenen 02/10/2001 tarih ve 10 nolu sayaç inceleme ve tespit raporundan ise, sayacın T.C. Mühürlerinin sağlam, cam arası, etiket, klemenste müdahalenin olmadığı, kontrol için reaktif sayacın T.C. Mühürlerinin taraflarından açıldığını, yapılan kontrolde herhangi bir müdahalenin olmadığının anlaşıldığının belirtildiği, tutanaklardaki böyle bir çelişkinin olduğunu, 08/01/1999 ile 18/09/2001 tarihleri arasında davacı fabrikanın faaliyette olmadığını, kapalı olduğunu, bu halde davalı kurumca yeteri kadar inceleme yapılmaksızın davacı firmaya fatura tahakkuk ettirildiğini ve Şanlıurfa 2. İcra Müdürlüğünün 2008/4844 Esas sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığını, icra takibine itiraz ettiklerini, ancak süresinde vekaletname ibraz edilmemesi nedeniyle taleplerinin reddedildiğini belirterek, davacının 15.981,17 TL davalı şirkete borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili duruşmadaki beyanında özetle; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkeme 27.01.2011 tarihli 2009/1136 E 2011/32 K sayılı ilamında "Davanın kısmen kabulü ile; davacının Şanlıurfa 2. İcra Müdürlüğünün 2008/4844 esas sayılı dosyasında takip tarihi olan 10/09/2008 tarihi itibariyle 3.302,22 TL asıl alacak, 10.675,45 TL gecikme cezası ve 1.910,23 TL KDV olmak üzere toplam 14.887,90 TL borçlu olmadığının tespitine," şeklinde karar vermiş, bu karar davalı tarafça temyiz edilmiş, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi'nin 2011/9744 E 2012/1845 K sayılı ilamı ile bu karar bozulmuştur../..Yargıtay 19. Hukuk Dairesi'nin 2011/9744 E 2012/1845 K sayılı ilamında "Dava, elektrik tüketimi faturasına dayalı alacağın tahsili için girişilen icra takibi nedeniyle borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir. Hükme esas alınan bilirkişi raporu yeterli araştırma ve incelemeyi içermediği gibi Yargıtay denetimine de uygun değildir. Öte yandan davalı vekili rapora gerekçelerini göstermek suretiyle itirazda bulunmuştur. Bu durumda mahkemece tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde davalı vekilinin itirazları da gözetilerek konusunda uzman yeni bir bilirkişiden ayrıntılı ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınıp, tüm deliller birlikte değerlendirilerek, uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir." denilerek mahkemenin kararının bozulmasına karar verilmiştir.Bozma ilamı sonrası mahkemece, davanın kabulü ile, davacının Şanlıurfa 2.İcra Müdürlüğünün 2008/4844 Esas sayılı dosyasında takip tarihi olan 10/09/2008 tarihi itibariyle 3.373,92 TL asıl alacak, 10.684,11 TL gecikme cezası ve 1.923,14 TL KDV olmak üzere toplam 15.981,17 TL borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir.Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin bozma ilamı öncesinde mahkemece davacının 14.887,90 TL borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş, bu karar davalı tarafça temyiz edilmiş, bozma ilamına mahkeme uyduktan sonra yeni kararında ise davacının 15.981,17 TL borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir. İlk kararı sadece davalı temyiz etmişken ikinci verilen kararda ilk karardaki 14.887,90 TL'yi de aşacak şekilde yeni hüküm kurulması yargılama ve temyizin temel ilkelerinden olan usuli kazanılmış hak kuralının çiğnenmesi mahiyetindedir.04.02.1959 tarih 13/5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında vurgulandığı üzere bozma kararına mahkemece uyulmuş olması taraflardan biri lehine usuli kazanılmış hak meydana getirir. Bu hakkı ne mahkeme ne de temyiz mahkemesi halele uğratabilir. Çünkü, müktesep hakkın tanınması kamu düzeni düşüncesiyle kabul edilmiştir. Mahkemece, bozma ilamına uyulmasına karar verildiğine göre bozma ilamında gösterildiği şekilde işlem yapılarak sonucu dairesinde hüküm kurulmalıdır. Belirtilmelidir ki; bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Y.İ.B.K.).Usuli kazanılmış hak kuralı bir yana bırakılarak temyiz eden davalı aleyhine olacak şekilde daha önce hükmedilen 14.887,90 TL'yi aşan şekilde davacının 15.981,17 TL borçlu olmadığının tespitine şeklinde karar verilmesi doğru görülmemiştir../..Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 13.05.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.