Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 8226 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 411 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : DİDİM(YENİHİSAR) 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 29/05/2012NUMARASI : 2010/465-2012/487Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalılar tarafından temyiz edilmiştir.Y A R G I T A Y K A R A R ITemyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Davacılar vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin İngiliz vatandaşı olup İngiltere'de ikamet ettiğini, Türkiye'de ev sahibi olmak amacıyla yüklenici ve satıcı sıfatına haiz davalı şirket ile irtibata geçtiği ve davalı tarafın gösterdiği broşürlerden seçtikleri Didim ilçesi Akbük köyü Köyiçi mevkiinde inşaa edilen 285 ada 3 parselde kayıtlı B blok zemin kat 1 nolu bağımsız bölümü satın almak için davalı şirket ile 26/11/2007 tarihinde sözleşme düzenledikleri, sözleşme sonrası müvekkilleri davalı tarafa 29.800 GBP tutarında ödeme yaptıkları, müvekkilinin yakalandığı ölümcül hastalık nedeniyle davalı taraf ile akdetmiş olunan sözleşmeyi feshetmek zorunda kaldığı ve şimdiye kadar ödediği miktar olan 29.800 GBP'nin iadesini talep etmesine rağmen iade edilmediği için Didim İcra Müdürlüğünün 2010/1285 Esas sayılı dosya ile 29.800 GBP karşılığı 80.111,00 TL tutarın tahsili için ilamsız icra takibi başlatıldığı, ancak davalılar tarafından itirazda bulunulduğundan takibin durduğunu belirterek davalı borçluların Didim İcra Müdürlüğü 2010/1285 Esas sayılı takip dosyasındaki itirazının iptali ile takibin devamına alacağının %40'ından az olmamak üzere icra inkar tazminatının hüküm altına alınmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı; ilamsız takip yapılamayacağı, davacının hastalık durumunun taraflarca düzenlenen sözleşmeden sonra ortaya çıkan bir durum olmadığı, sözleşmenin imzalandığı dönemde de bu durumun bilindiği, bu sebeple davacının tazminat talebinin haksız olduğu, talep edilen alacağın büyük bir kısmının zamanaşımına uğradığını bu nedenle davanın reddine karar verilmesini ve davacı tarafın % 40 dan aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesini bildirmiştir.Mahkemece, davanın kabulü ile, Didim İcra Müdürlüğünün 2010/1285 Esas sayılı dosyasına davalıların yapmış olduğu itirazının iptali ile takibin devamına, İcra inkar tazminatına yönelik taleplerin reddine karar verilmiş, hüküm, süresinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı tarafın sair temyiz itirazları yerinde değildir.Dava, sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanan alacak isteminden ibarettir.Sebepsiz zenginleşme davasının konusu, bir başkasının malvarlığından veya emeğinden zenginleşen kimsenin, bu zenginleşmeyi hak sahibine geri vermesidir. Müspet zenginleşme, kendi içinde aktifin artması ve pasifin azalması şeklinde gerçekleşir. Borcu ortadan kaldıran her işlemde zenginleşenin malvarlığının pasif kısmı azaltılmış ve bu oranda da davalı zenginleşmiş olur.Sebepsiz zenginleşme davası kişisel nitelikte bir davadır. Sebepsiz zenginleşme ilişkisinin borçlusu, malvarlığı haklı bir sebep olmaksızın başkası aleyhine artan, zenginleşen kimsedir. Sözkonusu borç ilişkisinde zenginleşenin mal varlığının kendisi aleyhine artmış olan kimseye de alacaklı, hak sahibi veya davacı adı verilir. Sebepsiz zenginleşme kurumunun en temel özelliği şahsilik prensibi gereğince kime karşı zenginleşme olduysa ona karşı talepte bulunulması gerekir.Bir kimsenin davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı tıpkı hakkın mevcut olup olmadığının tayininde olduğu gibi maddi hukuka göre belirlenir (Kuru, Baki-Arslan, Ramazan-Yılmaz, Ejder: a.g.e., s. 231-232; Üstündağ, Saim; Medeni Yargılama Hukuku, Alfa Basım Yayım Dağıtım, İstanbul 1997, s. 307). 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 49. maddesi uyarınca tüzel kişilere fiil ehliyetine sahip olabilme yeteneği sağlanmıştır. Yine aynı yasanın 50. maddesi'ne göre "Tüzel kişinin iradesi, organları aracılığıyla açıklanır. Organlar, hukukî işlemleri ve diğer bütün fiilleriyle tüzel kişiyi borç altına sokarlar. Organlar, kusurlarından dolayı ayrıca kişisel olarak sorumludurlar." kuralı konulmuştur.4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 50. maddesi'nde kullanılan organ kavramının özel hukuk tüzel kişileri için ne şekilde uygulanacağı 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 1. ve aynı yasanın 125 ve 126. maddesi'nde düzenlenmiştir. Tüzel kişilik ve ehliyet başlıklı 125/1; Ticaret şirketleri tüzel kişiliği haizdir. 125/2; Ticaret şirketleri, Türk Medenî Kanununun 48. maddesi çerçevesinde bütün haklardan yararlanabilir ve borçları üstlenebilirler. Bu husustaki kanuni istisnalar saklıdır. Uygulanacak kanun hükümleri başlıklı 126/1. maddede ise; Her şirket türüne özgü hükümler saklı kalmak şartıyla, Türk Medenî Kanununun tüzel kişilere ilişkin genel hükümleri ile bu Kısımda hüküm bulunmayan hususlarda Türk Borçlar Kanununun adi şirkete dair hükümleri her şirket türünün niteliğine uygun olduğu oranda, ticaret şirketleri hakkında da uygulanır.Somut olayda, taşınmaz satışına ilişkin 26.11.2007 tarihli sözleşme davacılar ile davalı şirket arasında düzenlenmiştir. Davalılardan B.. S..'ın diğer davalı şirketin müdürü olduğu ise dosya kapsamı ile sabittir. Yasal olarak şirket müdürlerinin şirket adına yapmış oldukları işlemlerden ötürü kişisel olarak sorumlu tutulmaları olanaklı değildir. Bunun tek istisnası TTK'nu 644. maddesi delaletiyle 553. maddesine göre şirketi zarara uğratma kastının varlığı halinde ancak davalı şirket yetkilisinin kişisel olarak sorumluluğu cihetine gidilebilir.O halde mahkemece, davaya konu borcun doğumuna sebep olan sözleşmenin davacılar ile davalı şirket arasında gerçekleştiği, davalının bu borcu kişisel olarak ödemeyi taahhüt etmediği ve kişisel olarak hesabına yatırılmış bir para bulunmadığı, kefalet vermediği gözetilerek icra takibine konu alacak yönünden davalı B.. S..'ın (şirket müdürü) sorumluluğunun bulunmadığı gerekçesi ile bu davalı yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 26.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.