Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 8149 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 6290 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen tazminat davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü. Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının 20.04.2005 günü elektrik hattına temas etmesi ve elektrik akımına kapılması neticesinde başının üst bölgesinin yandığını, ayağından sakat kaldığını ve psikolojik rahatsızlıklar geçirdiğini, olayda gerekli bakım ve onarım görevini yerine getirmeyen davalının sorumlu olduğunu belirterek; 50.000 TL maddi ve 50.000 TL manevi tazminatın olay tarihi itibari ile işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; zamanaşımı def'ini ileri sürmüş, esastan da davanın reddini savunmuştur. Mahkemece; davaya konu haksız eylem nedeniyle ...Cumhuriyet Başsavcılığının kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verdiği, karara itiraz olmaksızın kararın kesinleştiği görülmekle davaya konu haksız eylem sebebiyle BK 60/2 maddesinin uygulama imkanı bulunmadığı ve davanın 1 yıllık zamanaşımı süresi dolduktan sonra açıldığı kabul edilerek zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, haksız eylem nedeni ile uğranılan maddi ve manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Haksız eylemlerden doğan davalarda uygulanacak zamanaşımı 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 60. maddesinde ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 72. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre haksız eylemden doğan tazminat davaları BK'nun 60/1 maddesi gereğince 1 ve 10 yıllık zamanaşımı sürelerine tabidir. Borçlar Yasası'nın 60/1. maddesinde öngörülen bir yıllık zamanaşımı süresi; zarara uğrayanın, zararın varlığını ve zarar vereni öğrendiği günden itibaren işlemeye başlar. Aynı Yasa'nın 60/2. maddesi gereğince zarara yol açan eylemin aynı zamanda suç sayılan bir eylemden doğmuş olması durumunda olayda uygulanacak zamanaşımı süresi, o suçun bağlı olduğu (uzamış) ceza zamanaşımı süresidir. Buna göre tazminata konu eylemin aynı zamanda suç teşkil etmesi halinde o suç için öngörülen ceza zamanaşımı süresi hukuk hakimi tarafından uygulanacaktır. (HGK.'nun 22/02/2012 tarih ve 2011/4 E.- 2011/640 K; 2012/89 sayılı ve HGK.'nun 06/05/2009 tarih 2009/4-152 Esas ve 2009/155 Karar sayılı kararları) Ceza zamanaşımı süresinin uygulanması için ceza davasının açılmış olması gerekmez. Diğer taraftan tüzel kişilerin organlarının işledikleri haksız fiil aynı zamanda suç teşkil ediyorsa ceza zamanaşımı süresinin tüzel kişi aleyhine açılan tazminat davasında da uygulanması gerektiği, zira, organların fiilinin tüzel kişileri doğrudan doğruya tazmin yükümlüsü yapacağı, tüzel kişi hakkında daha kısa olan zamanaşımı süresinin, organ hakkında ise, daha uzun olan ceza zamanaşımı süresinin kabul edilmesinin uygulamada hakkaniyete de uygun olmayan sonuçlar doğuracağı belirtilerek tüzel kişi hakkında da ceza zamanaşımı süresinin kabulünün uygun olacağı kabul edilmelidir.Konunun aydınlanması için aşağıdaki açıklamanın yapılması gerekli görülmektedir.Uyuşmazlık; zamanaşımı süresinin dolup dolmadığı noktasında toplanmaktadır.Bilindiği üzere zamanaşımı; alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalabilmesini ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip, sadece onu eksik bir borç haline dönüştürür ve dolayısıyla alacağın dava edilebilme niteliğini ortadan kaldırır.Zamanaşımı, 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun ( BK ) 140. maddesinde yer alan (...ileri sürülmezse, hâkim bunu kendiliğinden gözönüne alamaz... ) kuralında da vurgulandığı gibi, kişisel bir savunma nedeni olup, bütün öteki savunmalarda olduğu gibi ve özellikle itiraz nedenlerinden farklı olarak savunulmadığı zaman mahkemece resen gözetilemez ve uygulanamaz (1086 sayılı HUMK'nın 75/1. m.) Bu itibarla zamanaşımı savunması usulüne uygun ileri sürüldüğünde ve bu savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi mümkün değildir. Somut olayda, özel daire ve yerel mahkemece de davalı tüzel kişi tarafından yapılan zamanaşımı definin geçerli olduğu benimsendiğinden, bu aşamada BK 60/1 ve 60/2. maddelerinde yazılı hangi zamanaşımının uygulanacağı çözüme bağlanmalıdır.Yerleşik Yargıtay uygulamasına göre 2918 sayılı Yasanın 85/son ve 109/2, TCK 102 maddeleri uyarınca sürücünün eyleminin suç teşkil ettiği hallerde uzamış ceza zamanaşımının (BK 60/11) işleteni de kapsadığı kabul edilmektedir ( Y.4.H.D., 08.04.1999 gün ve E.1163, K.3022; Y.4.H.D., 09.03.1990 gün ve E. 7805 K.2103; Y.II.H.D., 11.12.1996 gün ve E. 1996/6678, K. 1996/8686; Y.II.H.D., 24.02.1997 gün E. 1997/489, K. 1997/1067; HGK; 11.06.2003 gün ve 2003/4-359-406 E., K.)Tüzel kişilerin organlarının işledikleri haksız fiil aynı zamanda suç teşkil ediyorsa ceza zamanaşımı süresinin tüzel kişi aleyhine açılan tazminat davasında da uygulanması gerektiği, zira, organların fiilinin tüzel kişileri doğrudan doğruya tazmin yükümlüsü yapacağı, tüzel kişi hakkında daha kısa olan zamanaşımı süresinin, organ hakkında ise, daha uzun olan ceza zamanaşımı süresinin kabul edilmesinin uygulamada hakkaniyete de uygun olmayan sonuçlar doğuracağı belirtilerek tüzel kişi hakkında da ceza zamanaşımı süresinin kabulünün uygun olacağı kabul edilmiştir.Doktrinde de; bir fiilin, tüzel kişinin organları tarafından işlenmesi, tüzel kişinin hukuki sorumluluğunu gerektiriyorsa, organlara karşı uygulanan ceza davası zamanaşımı süresinin, tüzel kişiye karşı açılacak tazminat davası açısından da uygulaması gerektiğini ileri süren görüşlerde bulunmaktadır. (Fikret Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 12. baskı, ... 2010, s. 800 ve orada dn.25 te yollama yapılan BGE 112 11189 vd: 111II 440,112 II 90; Deschenaux/Tercier sh.204 Brehm Art 60 N.98, Or-Schnyder Art 60 N.12; Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop sh.725; Mehmet Erdem, Özel Hukukta Zamanaşımı, sayfa 144 ve burada yollama yapılan BGE. 133 III 6; BGE 125 III 339, JDT 1999 I 859; BGE 111 II429; WerroN.1466;Tappy, s.393) (HGK.26.09.2012 gün, 4-319/619 K)Belirtilen Yargısal inanç ve akademik değerlendirmeler ışığında; mahkemece, davalının eyleminin aynı zamanda suç teşkil ettiği gözönüne alınarak, olaya uzamış ceza zamanaşımının uygulanması gerekirken, yazılı ve yanılgılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 15.05.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.